Güzel ve sürükleyici bir kitaptı kısa zamanda bitirdim. Ancak sonu daha heyecanlı olabilirdi.
puanım 9 ama mitch ve abby karakterlerini sevdiğim için 10 veriyorum..Polisiye severlere uygun kitaptaki dram,espritüellik ayrıca keyifli idi..Kesinlikle tavsiye ediyorum..
Gerçekten çok güzel bir kitaptı.bir günde resmen soluksuz okudum.Olayın kurgusu müthiş,sürükleyici bir anlatım tarzı var.ama sonu yine tatmin edici değildi. Olaylar biraz hızlı gerçekleşti. gerilim-polisiye türü sevenlere okumalarını tavsiye ederim.
Neden bilmiyorum ama ben bu kitapta Rex'e tutuldum, o ne masumluktur öyle.Bir bölümde abisi ve arkadaşı Mitch kadar yakışıklı olmadığına değinmiş yazar ama bu yinede kitapta benim kahramanımın Rex olmasını engelleyemedi.Hatta bir ara Abby ile birlikte olmalarının düşünü bile kurdum ama sonu kesinlikle beni hayal kırıklığına uğratmadı.
Her şey bir yana gerçekten güzel kurgulanmış bir kitaptı, yazar en ince ayrıntıları bile düşünmüş.Bir çırpıda okunuveriyor.Yazarın diğer kitabıda -fırtına kokusu- elimde olduğu için şanslı hissediyorum kendimi.
Ayrıca kitabın kapağına da bittiğimi söylemeliyim, nasıl güzel öyle, çizilip eskir diye ödüm koptu okuduğum 4 gün boyunca.
Birde şunu söyleyeyim, yazar Small Plains kasabasını o kadar güzel aktarmış ki bir ara bende neden öyle bir yerde yaşamıyorum diye isyan ettim.
Neyse son olarak bu tarz sevenler için ya da bu tarz romanları okumaya başlamayı düşünenler için -benim gibi- Bakire kaçırmak istemeyeceğiniz bir kitap olacak inan bana.Kitapla tanışmak için daha ne bekliyorsunuz, haydi :)
Kurgu çok güzeldi bence... Beklemediğim bir sonu da vardı. Unutmayacaklarım arasına girdi. :)
Bayıldım!!!!
Bir gerilim polisiye karşımı kitap bu kadar iyi olamazdı. Yazar çok başarılı çalışmış ve çok iyi bir kurgu çıkarmış ortaya.
Okumayanlara şiddetle tavsiye ederim bayılacaksınız!
AKİRE___NANCY PİCKARD Okudum ve polisye filmleri aratmayacak bir heycanla bitirdim...
Şimdi muhtemelen bu isimle polisyenin ne alakası olabilirmiş diye düşünebilirsiniz,zira başlarda bende öyle düşünmüştüm...
Ama inanın okuyabileceğiniz,gizem,sır,heycan,aşk,fikir yürütmeler ve doludan alıp boşa doldurmalar,kısaca herşey vardı kitabın içinde....
Olay 23 Ocak 1987 yılının soğuk kış gecesinde başlıyor... Small Planis kasabasının şerifi ve iki oğlu,Rex ve Patrick'in karlı fırtınada İneklerin doğumlarını kontrol etmek için çıktıkları bir gece karların altında donarak ölmüş,genç ve güzel isimsiz bir bakirenin cesedini bulmaları ile başlar...
Cesedi kasabanın doktorunun evine götürürler,tam o sırada orda olmaması gereken,doktorun kızı Abby'nin erkek arkadaşından fazlası olan yargıcın oğlu Mitch,konuşmalara,ve sır olarak saklanması gereken görüntülere şahit olur...
Çıplak ayakla ve yarı çıplak bir şekilde,hayatının tamamını geçireceğini düşündüğü kızı,Abby'i onu bekler durumda bırakarak olanları babasına anlatmak için evine döner...her iki aşığında birbirlerini son görüşleridir.. ve aynı gece nedenini kimsenin bilmediği bi şekilde Patrick de okula gönderilir..
Peki ama nedensiz bir şekilde uzaklaştırılan bu gençlerin gitmesine sebep neydi ve Abby neden bu konuyu aradan yıllar geçtikten sonra düşünmeye başlar?.
Şimdi ki dönem,23 Ocak 2004 yılında yine karlı bir gecede Abby'nin donarak öldüğünü gördüğü kadına kadar düşünmediği sırları açığa kavuşturma çabası...Mitch'in nedensiz gidişi ve geride bıraktıklarının artık bir cevabı olmak zorunda hisseder kendini...
ve Mitch'in geri dönemsi durumu çözmeyi dahada hızlandırır...
Small Planis Bakiresinin artık ölümünün altında yatan gerçekler gün yüzüne çıkmak zorundadır...
Bakire'nin Ölmesine rağmen herkese bu kadar yardım etmesinin bir karşılığı mutlaka olmalıdır...
Evet konu sadece benim açımdan bu kadar anlatılır..Ama daha fazlası,çok daha fazlasının olduğuna garanti verebilirim ;)))
Keyifle ve merakla okuduğum bir kitaptı...
Herkese tavsiye edebeileceklerimden birisi kesinlikle oldu diyebilirim....
SeRpiL...
Guzeldi. Gerilimin ve merak duygusunun dozunu iyi ayarlamis yazar. Bu yuzden elimden birakamadim. 300 sayfa boyunca olaylari kovalayip kivrandiktan sonra son 50 sayfada herseyin birden cozumlenmesi biraz aceleye gelmis hissi uyandirdi bende. Bunlarin disinda Abby'nin saf otesi cocukca davranislari, "aman cok iyi arkadasiz,kankayiz " modundan birden cikip , hepsinin arkadas degilmiscesine herseyi yok saymalari da biraz garip geldi bana. Kasabanin,havasindan ya da suyundan herhalde. Herkes bir degisik.
Evet çok beğenilmesinin bir sebebi varmış. Ama keşke sonu bu kadar çabuk bağlanmasaydı. Sanki yazar sonunu aceleyle toparlamış gibi geldi...
Bazı kitaplar sürekli karşınıza çıkar ve ister istemez merak edersiniz ve sonunda dayanamayıp okursunuz.Bu kitap kesinlikle tanımıma uyuyor.Aslında beklentim yoktu ama iyiki okumuşum.Çok ama çok beğendim.Özellikle Mitch'ın durumuna üzüldüm sanırım kitapta en çok sevdiğim karakterdi.Polisiye ve dramın iç içe geçtiği kitaplardan hoşlanıyorsanız okumanızı tavsiye ederim.
Öncelikle arka kapağında sıralanmış ödülleri, sonrasında kapak tasarımı ve ciltli baskısı nedeniyle çok merak ettiğim bit kitaptı Bakire. Olay örgüsü, su gibi akan anlatımıyla kitap mı okudum film mi izledim pek ayırt edemedim açıkçası. Tam da pike altında kitap okuma ya da film izleme mevsimi gelmişken daha ne isteyeyim?
Küçük kasaba öykülerini oldum olası sevmişimdir. Hikayeleri samimi ve derli toplu olur. O kasabanın bir sakini gibi köşesini bucağını tanırsınız hikayenin içinde. Sevgileri büyük, öfkeleri güçlü, ilişkileri gerçektir. Sakin kasaba hayatında patlak veren en ufak olay bile bütün hayatları etkisi altına alırken Bakire'nin 17 sene boyunca kasabaya hakim olan hikayesi de elbette ki nefis bir okuma sağladı. Genelde olayı çok başlarda çözmeyi başaran bir okur olarak yazarın gerçekleri kitabın sonlarına kadar saklamayı başarması da oldukça etkileyiciydi benim için. Gördüğünüz yerde alın, yok aldıysanız tereddütsüz okuyun.
Ben Norah Jones'un The Fall albümü ile tatlandırdım kitabımı. Çok da yakıştırdın ikisini.
Belki denemek isteyen olur diye; naçizane tecrübem ve tavsiyemdir.
Yazara, sanatçıya, Ephesus Yayınları'na ve çevirmen Ekrem Köksal'a saygıyla...
http://gokkusagindakisonrenk.blogspot.com/2012/12/konusan-kitaplar-ile-blog-turu-2-gun.html
Kansas’ın küçük bir kasabasında öldürülen ve insanlarca on yedi yıl boyunca kutsal kabul edilen Small Plains Bakiresi ve hayatlarını etkilediği insanların hikâyesi bu.
Abby, Mitch ile sonsuza kadar birlikte olacaklarını düşünüyordu. O gece de, her şeyin baştan sona değiştiği gece, aklından geçen düşünceler bunlardı. Ta ki sabah kalkıp Mitch’in onu terk ettiğini ve hiç konuşmadan kasabadan ayrıldığını söylediği ana kadar. Şimdi Mitch’in hiç habersiz geri dönüşüyle ilgili kafasının karışması normal. Çünkü o, kendisini on yedi yıl önce ne Abby’e ne de en yakın arkadaşı Rex’e haber vermeden kasabadan çekip giden ve bir daha haber alamadığı sevgilisi. Evet, Abby kafasının karışmasında kesinlikle haklı olduğunu düşünüyor. Düşündüğü bir şey daha var o da ne kadar inatçı olduğu. Mitch’in Bakire’nin cesedinin bulunmasından bir gün sonra neden ortadan kaybolduğunu bulmayı kafasına koymuş durumda. Cinayeti onun işlediğini falan düşünmüyor elbette çünkü o gece birliktelerdi. O zaman neden gitti? Mitch’in annesi Nadine’in söylediği gibi Mitch sadece ondan uzaklaşmak mı istiyordu? On yedi yıldır kafasını kurcalayan bu soruya cevap bulmakta haklı olduğunu düşünüyor ve bunu kafaya koymuş. Cidden, Abby bir şeyi kafasına koyduysa onu gerçekten yapacaktır.
Peki, Rex Mitch’in geri dönüşü hakkında ne düşünüyor? Onun pek bir şey düşündüğünü söyleyemeyiz, çünkü Bakire’nin kimliği ile sorular sormaya başlayan Abby onun kafasını karıştırmaya başladı bile. Ne kadar konuyu deşmek istemese de o da artık mezar taşına bir isim vermek istiyor.
Huzur seninle olsun.
23 Ocak 1987
Kitap birçok karakterin ağzından anlatılıyor. Her karakter sırrın kendine ait parçasına ait bilgiler verirken siz de bulmacanın parçalarını birleştirip kendi çözümünüzü yaratıyorsunuz. O kadar sürükleyiciydi ki elime almamla bitirmem bir oldu. Daha görür görmez kapağını vurulduğum kitabın beni kara çıkarmamasına da sevindim. Çoğu kişi kitabın adına bakarak ben bunu okumam deyip geçiyor –şahit oldum!- ama ön yargıları bir kenara bırakmanız gerekiyor. Neye ön yargıyla yaklaşıyorlar onu da anlamıyorum. Kitabın beğenmediğim yönlerinden biri her şeye çok çabuk atlaması oldu, olaylar birden gelişiyor birden bitiyor. Gerçi gerilim romanlarının çoğu böyle ama ben biraz daha yavaş, sindire sindire anlatılan hikâyeleri seviyorum. Yine de Bakire, arka kapak yazısı bile gizem heceleyen bir kitap, siz de okuyup parçaları birleştirmekten benim kadar zevk alacağınıza eminim.
Bu yazarın okuduğum ilk kitabıydı, kitap pek çok ödül aldığı ve övgü ile bahsedildiği için büyük beklentiyle başladım okumaya. İlk bölümleri sıradan roman izlenimi verse de gittikce artan gizem olay örgüsü zekice kurgulanmış hissi verdi sayfaları çevirirken geçmiş ve şimdi arasında köprü yıkılıyor olaylar birbirine seri olarak bağlanıyor. Son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan diyebilirim aldığı ödülleri hak etmiş bence de.
Kitap tam bir hayal kırıklığı oldu , bir avuç hikaye ancak bu kadar karman çorman edilip gereksiz detaylara boğdurulabilirdi,karakterler felaket kurgu zaten sıfır nasıl ödül almış anlamadım şahsen :).....1987 yılında bulunan bir kadın cesedinin sırrı tam 17 yıl sonra çözüme kavuşuyor, millet oturmuş oturmuş 17 yıl sonra aklına gelmiş sanırım :)....
Kasaba şerifinin iki oğlu ile birlikte ölü bir kadın cesedini bulması sonrasında olaya dolaylı olarak karışan başka bir çocuk derken, ailelerin nedenini anlamadığımız bir şekilde olayın üstüne örtmesi ve çocuklardan birini başka bir şehre gönderip diğerlerinede susmalarını öğütlemesi karşılığında herkes sus pus olmuş, zamanla ölen kız Bakire diye anılmaya başlanmış, kasabalılar aralarında yardım toplamış tanımadıkları bu kız için, bir mezar yaptırmışlar, aradan zaman geçince kıza şifacı gibi bir misyon yüklenmiş hastalıkları iyileştiren ,dilekleri kabul eden tarzında , zamanla kız halk arasında efsane haline gelmiş anlayacağınız :)
Cinayete arkadaşları ve onların aileleleri ile birlikte dolaylı olarak karışan daha doğrusu görmemesi gereken şeylere şahit olan, ve onaltı yaşındayken ailesi tarafından kasabadan zorla gönderilen Mitch 17 yıl sonra kasabaya ölen annesinin mezarını ziyaret etmek için dönüyor, kasabadan uzaklaştırıldığında bir kız arkadaşı vardı adı Abby, onunla yeniden karşılaşıyor, kıza giderken hiç bir şey söylemediği için açıklaması gereken şeyler var.
Mitch güya kitabın erkek karakteri kendisini 1987 yılına geri dönüşlerden tanıyoruz ama günümüzdeki Mitch'le kitabın 200. sayfalarda tanışıyoruz ondan sonra da zaten varla yok arası bir karakter, gereksiz detaylardan adamı tanımaya sıra gelmedi......Karmaşık aile bağlarının olduğu karakterlerinin insanda hiç iz bırakmadığı gerilim namına zerre bir şey hissedilmeyen bir kitaptı maalesef :(
http://gulunkitapligi.blogspot.com.tr/2016/04/bakire-yorum.html#more