Özdemir İnce'nin o önsözünden sonra nasıl göklere uçtuysam daha da süratli yerin dibine geçtim. Çeviriden dolayı böyle düşündüğümü sanmıyorum ama şairin şairlik hakkında düşünceleri ve 21 yaşından sonraki suskunluğunu edebiyatçıların cesaret edemediği bir eylem yerine koyması bende müthiş bir itki sebebi oldu. Eşduyum noktasındaki düşüncelerine katılmakla birlikte bunu nesnel şiir alanında göstermesi bence tekniğin kendisiyle apaçık bir çelişki. Pişmanlıkların ı ya da güçsüzlüklerini kavga maskesi altında gizlemeye çalışan bir adamı okudum. Düşlerinde ve fikirlerinde dibine kadar kararsız ama bu kararsızlık acziyetini örtmek için sahneye çıkardığı kaosun bir şartı yalnızca.
Farklı bir dilden çeviri yapıldığı için mana mı yok oluyor yoksa ben mi yazılanlara mana verecek yeterli düşünceden yoksunum bilemedim. Fakat yinede yazılanlar çoğunlukça saçma sapan ve müstehcen ve bir yığın ıvırzıvıra dip nop vermişler öyle ki kitabı okurken iki de bir metinden kopuyorsun ve dip notu okurken de öyle anlama yönelik büyük bir izahatta göremiyorsun. Söz konusu yazar/şair artık siz nasıl bakarsanız göklere çıkartılmış ve modern şiirin kapısını aralamıştır dedikleri bir zat. Okurken sabrımı zorlayan kitaplardan olmuştur zaman ve para kaybıdır. Uzak durun derim. Orjinal dilde okunduğunda nasıldır, nasıl değildir onu bilemem.