Çok gerçekçi bir anlatım, insanı yer yer düşündüren yer yer hüzünlendiren bir tutunma öyküsü.
Babamın son hediyesi, iki hatırasından biri.. Belki o yüzdendir beni ağlatması, bilemem. Türk edebiyatının en değerli eserlerinden birisi.
Çukurova deyince Yaşar Kemal gelir hep akla, gelmeli de. Bu romanı da okurken ister istemez Kemal'in Çukurova'sıyla karşılaştırdım hep. Hem üretim hem insan bakımından bu kadar zengin olan bir bölgeden yola çıkılarak yazılan romanların, öykülerin, şiirlerin tadına doyum olmuyor doğrusu. Çarpıcı bir okumaydı "Bereketli Topraklar Üzerinde". Karakterleri, tasvirleri ve halk ağzının çok iyi oturtulduğu bir üslubu ile inanılmaz zengin bir metin halini almış Orhan Kemal'in kaleminde. Bir anda okuyup bitiriyorsunuz, üzülüyorsunuz sonra. İçinizi bir ateş basıyor! O ezilmişliğin, saflığın ve çalışkanlığın karşılığını veremiyorsunuz diye. Bu kadar etkiye rağmen eksikleri de var tabii. Çok ayrıntıya girmeyeceğim ama en azından bir tane 'kötü' veya 'fıtne' olarak çizilmemiş bir kadın karakter aramadı değil gözlerim. Okuyun, okutturun!
Yörenin kullandığı dili başarılı bir şekilde işlemiş, çalışma hayatını yalın bir şekilde aktarmış fakat belki de bu yakınlıktan ötürü pek edebi yönü ağır gelmedi bana.
Herkese yetecek berekete sahip bu topraklarda boğaz tokluğuna günde yirmi saat çalışan insanlardan bu iş için ağalara minnet duyması bekleniyor. İnsanımız bu minneti fazlasıyla duyuyor ve onların gözüne girebilmek adına canı pahasına çalışıyor. Haklarını aramak isteyen işçilere de yine bu insanlar karşı çıkıyor ve ağaların her daim haklı çıkmasını istiyorlar nitekim onların karnı ağaları 'sayesinde' doğuyor. Bu topraklarda yüzyıllardır süre gelen yaşam mücadelesi..
Roman rahat okunuyor.Yalnız aşırı düz yazı olduğundan, olayları sadece olduğu gibi aktarıp fazla basit bir dil kullanıldığından, aradığımı bulduğumu söyleyemem.Bu romanla yalnız yöreyi tanıyor insan.Fazla birşey katmıyor insana.
Üç arkadaş: iflahsızın yusuf, pehlivan ali ve köse hasan... çalışmak ve üç beş kazanmak için şehre giderler ancak onları birbirinden acı sürprizler beklemektedir. 'Hemşerim' dedikleri fabrika sahibi onları çırçır fabrikasına sokar. İşlerin ağırlığından köse hasan hastalanır ve işini kaybeder. Irgatbaşının haraç alması yusuf ile ali'nin canlarını sıkar ve şikayetçi olurlar. İşlerini kaybederler. İster istemez arkadaşları köse hasan'ı bırakıp inşaata çalışmaya başlarlar.
Pehlivan ali gönlünü kendisi gibi amele olan ömer'in karısı fatmaya kaptırır. Fatma ise para karşılığında başkalarıyla birlikte olmaktadır. Cemşir'den pehlivan ali'ye iş vermesini ister. Pehlivan Ali fatmayı da alıp kaçar ve olaylar gelişir.
Irgat başına, usta başına ve yardımcısına etli pilav, ırgatlara taşlı yağlı yağsız pilav, küflü ekmek verilmesine zeynel'in isyan etmesi.
Kemal cesur'un yalakalık yapması. Irgat başının zeynel ile şamdin'in ekmeğiyle oynaması.
Pehlivan ali' nin bacağını patoza kaptırması küçük ağanın onu arabasına almaması. Ustanın ve ırgatların isyanı pehlivan ali' nin ölmesi.
Ve zeynel'in harmanları yakması... Yusuf'un köye dönüşü... yusuf'un köse hasan'ın öldüğünü avradına söylemesi ve avradının tepki vermeden kızını alıp gitmesi.
Kitabın unutulmaz sahneleriydi... İnsanların ekmek parası için nasıl ezildiklerini,nasıl sömürüldüklerini,köleleştirildiğini,makineleştirildiğini,vicdansızlığı,dalkavukluğu,insan hayatının ne kadar ucuz olduğunu orhan kemal çok güzel anlatmış...
Aktarmak istediğini başarılı bir şekilde aktarmış bir kitap. Hikayesiyle heyecanlı,sürükleyici,gerçekçi olmasına karşın diyaloglarda çok can sıkıcı bir tekrar dönüp duruyordu. Yöre insanının kültürünü,ağzını güzel bir şekilde yansıtmış olsa da bu bayan yinelemeler kimi zaman kitabı bıraktıracak noktaya geliyor.Fakat yine de genel olarak güzeldi.
Bu arada 'aptallardan/çingenelerden' bahseden Orhan Kemal, onların Kürt olduğunu ve Kürtçe konuştuğunu yazmış. Çingeneler ayrı bir ırktır ve Kürtlerle bir alakaları yoktur, neden böyle yazdığını anlamadım.
Orhan Kemal tipki Yasar Kemal gibi eserlerinde Çukurova 'yi , Çukurova insanini merkeze alan büyük bir yazar. Bu kitabı da Iç Anadolu 'dan Çukurova'ya Adana 'ya gelen 3 köylünün Çukurova 'da çeşitli işlerde yaşadıkları sıkıntıları, iş yaşamlarını anlatiyor.
Kitap irgatlarin muthis zorlu iş kosullarini, gecim sıkıntısını, isveren işçi iliskisini , yasama dair dramatik unsurlari icinde barındırıyor. Okurken ben de o isciler gibi Cukurova insani olarak gunesin kizginligini basimda hissettim , yoklugu görmüş biri olarak iscilerin dertlerine ortak oldum. Kitaptaki diyaloglar cok hos , zaten yoresel agizla konusuyor karakterler. Bu da eseri daha samimi ve etkileyici kılıyor. Dili son derece yalin ve akici. Kitap belli ki konu olarak iscilerin yaşamı uzerine mukemmel bir arastirmanin sonucu olarak kaleme alinmis. Genel itibariyle kitabi çok beğendim.
Neden bizde SEFİLLER Ayarında bir roman yok diye düşündüğüm bir an vardır yıllar öncesinde şimdi okudum ve gördüm ki her vakit yeniyi okuyan adam eskinin tadını arar dururmuş. Orhan KEMAL'in öylesine satın aldığım alırken konusunun ne olduğunu dahi bilmediğim romanı BEREKETLİ TOPRAKLAR ÜZERİNDE şimdiye kadar okuduğum en güzel roman acaba sadece ben mi böyle düşünüyorum diye internet sayfalarında dolandım birkaç arkadaş kitapta ki cinsel içerikten rahatsız olmuş lakin işçi sınıfının çilesini anlatan bir romanda hem işçi hem kadın olmanın zorluğunun belirtilebilmesinin yegane yolu bunu satırlara dökmektedir. çoğu okur da benim gibi düşündüğünden bu roman Türk Edebiyatında bir mihenk taşı kadar değerli kitap okurlarının kütüphanelerinde baş köşeyi hak edecek kadar akıcı bir roman okuyun okutun hediye edin
Çukurova'da yaşanan haksızlıkları, acıları, sınıf farklılıklarını gerçekçi ve yalın dille çok güzel anlatmış Orhan Kemal. Okunmalı.