Kitabın abartıldığı kadar iyi olmadığını düşünüyordum ta ki son sayfalarına gelene dek. Hikayenin sonunu çok eğlenceli bitirmişti yazar.
Ve Bridgerton'ların son kitabı... Bu seri bitti diye cidden çok üzüldüm çünkü gerçekten çok eğlenceli ve keyifli bir aileydi ve dolayısıyla çok da güzel bir seri olmuştu.
Bu kitapta tek evlenmeyen kalan kardeş Gregory'i okuyoruz. Kişiliği kitabı eğlenceli hale getirmişti hele ki Hermione, Lucy ve Gregory üçlüsünün bulunduğu sayfalar muhteşemdi. Ancak... son bölümde kahkahalar attım. Yazar dört yüz küsürlük sayfanın sanki bütün olaylarının stresini son bölümde atmıştı. Çok güzeldi :))
Şimdiki satırlarda kitap içeriğine girmiş olabilirim :)) Yani düşünün bir yazar basit bir sandviç düzeni konusunda sohbeti sayfalarca yazarken onu eğlenceli nasıl kılar... İşte bu kadın kılıyor. Partide Gregory ve Lucy arasındaki sandviç düzeni muhabbetini şaşkınlıkla ve eğlenerek okudum.
Gregory'nin küçük kız kardeşine işkence çektirme konusundaki konuşmalarını zaten sormayın... bana kardeşimle kendimi hatırlattı. Bazen sırf sinir etmek için işkence çektirmek paha biçilemez ve yazarın tarihi aşk romanına böyle güncel bir detayı mizahi olarak araya serpiştirmesi kitabı gözümde daha eğlenceli kıldı. :))
Gregory ve Lucy arasındaki beklenmedik gelişmeler ve Lucy'nin Lord Haselby ile evlenmesine rağmen Gregory'nin aşkın peşinden koşması çok güzeldi. Lucy ile Haselby evlenirken kiliseyi basması, düğünü engelleyememesi sonra düğün yemeğine gelmesi ve evliliğin iptali için çırpınması... Gregory herhalde diğer Bridgerton'lardan daha fazla çaba harcadı aşkı için... :) ki zaten diğerleri direk aşkın içine düştüler ama Gregory resmen aşkı için savaştı...
Her neyse fazla uzatırsam bütün kitabı anlatacağım :)) Kitabı çok beğendim gerçi bu kadın "ne yazarsa okudum" dediğim yazarlarımdan biri, bu yüzden beğenmem çok normal. "Bridgerton" serisi bitti diye üzülüyorum ama yazarın bu seriye ek bir kitap daha çıkarttı son zamanlarda. "The Bridgertons: Happily Ever After" adında. Dilerim Epsilon bu kitabı da bizlerle buluşturur olmadı yazarın diğer kitaplarına da razıyım :))
Bu seriyi sizlere şiddetle öneririm şahsen çok keyifle okuduğum, takip ettiğim bir seriydi. Aynı zamanda bitmesini istemediğim... Bence okuyun beğeneceğinizden eminim :))
http://illekitap.blogspot.com/2013/04/julia-quinn-biz-evleniyoruz.html
Aslında bir yıldız verecektim ama sanırım 370. sayfadan sonra bir hareketlenme başladı da kitabı bitirebildim. Bitirmekte zorlandığım kitaplardan birisiydi. Bir kere erkek karakter şıpsevdi, ana kuzusu tabirleriyle söylenebilecek birisi bile denilebilir. Kadın karakter desen daha da garip. Bir gün içinde o ona aşık oluyor, öbürü bir başkasına aşık oluyor akşam olmadan herkes kararını değiştiriyor. Sanki ilkokullular :D Puan: 2.5
hermoine watson'un hermoine granger ve emma watson türevi olma ihtimali nedir? insan ister istemez takılıveriyor. gerçi 9 çocuk şokunun yanında lafı bile edilemez. herşeye rağmen eğlendiğim bir kitap oldu. seri sonu diye bi ayrı sevdim bi ayrı hüzünlendim.
çook severek takip ettiğim bir seri de bitti.. çook üzgünüm ... kitap harikaydı ama o ayrı :)
Q okumak büyük bir keyif ! Diyaloglarının zengin çeşitliliği ,yarattığı karakterlerin kişilikleri duyguların geçişleri hem güldürmesi hem duygulandırması mükemmel :)
Esas oğlanımızın aşık olmaya hazır hissetmesi ile aşık olduğunu sanması ve sonrasında Esas kızımıza fena körkütük aşık olması aşklarının sarsılmazlığı hiç vazgeçmemesi bu serinin finaline yakışır olmuştu :)
Lucy'nin neredeyse nişanlıyken ağabeyinin gelişi amcalarının çağırdığını ve artık evlenmesi gerektiği anın geldiğine dair yaptıkları konuşmada Lucy'nin o sessiz kabullenişi (kendini tam tanımayışı ne beklediğini bilmiyor olması..) içimi çok acıttı :/
Annesiz ve babasız kalmış, akrabasına emanet edilmiş birinin üzerinde kurulmuş baskı,umursamazlık bir insanın ışıl ışıl ruhunu nasıl yok edebildiğini,sindirildiğini okurken çok sinirlendim ...
Bridgerton ailesinin bir kısmının yine romanda olması (keşke hepsinden de bahsedilseydi özlemiştim ..) bana ''ahha bizimkiler geldi''dedirtti :)))
Bu yorum başlığı açıldığında 3 Nisan 2013 de onları çok özleyeceğimi yazmıştım son kitabı okudum ve ...kesinlikle özleyeceğim :) Ortada çok fazla çocuk var (rekor Gregory'de :o ) yazarımız torunlar yeğenlerin hikayelerine de girmeyi düşünmüş müdür :)) Tamam tamam abarttım ;) :p
Birtaneside guzel olmasın bu kadının kitaplarinin ya oyle alip goturuyor ki okumuyorsunuz icinde olayi yasiyorsunuz sonra bir bakmissiniz bitmis ve huzun :(
Kardesleri bitirdik simdi sira kimde bakalim
Serinin en çok güldüğüm en çok eğlendiğim kitabı oldu. Belki Gregory'nin ünvanı, parası yoktu belki son derece karizmatik bir hikayesi yoktu ama ailenin en keyifli elemanı meğerse bana göre Gregory imiş. Lucy ise ne Kate ne Hyacinth ne Penelope (belki o biraz) ne Franceska ne Sophie ne Eloise ne Daphne bu kadar şirin bu kadar kuralcı bu kadar hazırcevap bu kadar espirili gelmedi gözüme. Sanırım bu kitabı okuduğum gün boyunca tüm seriden aldığım tadı tek kitapta yeniden buldum. Sonlara doğru felakete sürüklendiler ve ben resmen midem sancıyarak skandalın nasıl sonlanacağını okudum. Bu yorumu önce mutlu sonra şaşkın sonra üzüntülü sonra yine mutlu olmaktan şaşkına dönmüş bir mide ile yazıyorum. Bu kitabı seriye başlamamış herkese tavsiye ederim. Mutlaka seriye başlayacak ve sonra büyük bir zevkle bu kitabı ikinci hatta belki yüzüncü kez elinize alacaksınız.
Sonunun nasıl mutlu sona bağlanacağını merakla okudum, seride en sevdiğim kitap olmasa da güzeldi.
Gregory Benedict'ten sonra en sevdiğim 2. Bridgerton oldu. Diğer kardeşlerinin aksine aşkı bulacağına tamamen inanan, bugüne kadar hiçbir kadınla ilişkisi olmayan sevdiği kadın için aşırı fedakar olan, bulunası zor erkek tipi karşımızda duruyor. Lucy de ayrı bir sevimliydi. Biri titiz, geleceğini planlayan diğeri dağınık ve hayatı olduğu gibi yaşayan çiftimiz çok tatlı. Yalnız Hermonie'yi hiç sevmedim. Maşallah kız her gördüğüne aşık. İlerleyen zamanda eşini aldatırsa kesinlikle şaşırmam.
Kitabın son sözü beni çok güldürmüştür.
8 romanda da ilgimi çeken bir detay var: Violet Bridgerton. Yazarımız nedense çocuklardan çok bu karakter üzerinde durmuştur. Hepsini seven, hepsinin evlenmesini isteyen ve fazla nasihatçi biri. Kadını sevdiğimiz bir gerçek ama bu kadar çok üzerinde durulmasaymış keşke.
Sonuç olaraka Bridgerton serisi bitti. Bittiği için o kadar mutluyum ki.
Hiçbir kitapta bu kadar çok ''seni seviyorum'' ve ''özür dilerim'' sözcüklerini okumamıştım..Gregory sağolsun 180 derece dönüşleriyle ve ağzına yapıştığını düşündüğüm bu sözcükler sayesinde bir ilki yaşattı bana.ayrıca serinin -francesca hariç- diğer kitapları kadar sevemedim.Çoğu şey havada gibiydi,sonlara doğru aksiyon filmine bağlaması da baya şaşırtıcıydı..Ama 9 çocuk olayı güzeldi.. :D
http://kitaptutkum.blogspot.com/2013/04/the-bridgetons-serisi-biz-evleniyoruz.html
Ve nihayet bir serinin daha sonuna geldik! Seriyi yaklaşık dört seneden beri takip etmekteyim ve bu nedenle son kitaptan çok fazla şey bekliyordum. Tam düşündüğüm gibi olmasa da kitabın son kısımlarını beğendim ama aynısını tamamı hakkında diyemeyeceğim.
Julia Quinn favori yazarlarımdandır. Hani derler ya ne yazsa okurum diye benim için işte öyle bir yazardır. Ancak son kitabını konu itibari ile pek beğenmedim. Çeviri ve diyaloglar güzel, tam da JQ’dan beklenilecek tarzdaydı.
Kitabın konusunu beğenmememin nedeni Gregory’nin bir anda aşık olması. Önce Hermione’ye aşık oluyor ki aşkından ölecek durumlarda etrafta gezinmektedir. Hermione’nin en yakın arkadaşı Lucy ikilimizi bir araya getirmek için Gregory’e yardım etmektedir. Ama bu sırada kendisine itiraf edemese de Gregory’e aşık olmuştur. Sonra aradan geçen bazı olaylar sonucu Gregory aşkını kalbine gömmek zorunda kalır ve okuyucu şimdi erkek karakterimiz acı çekecek diye düşünürken Gregory gider Lucy’i öper! Hem de olayların üzerinden bir-iki saat anca geçmiştir. Ve tabiî ki de Lucy’e aşık olur!
Kitapta bu konu ile ilgili şu cümleler geçmektedir:
“Ne çemberdi ama! Hermione, Bay Edmonds’a aşıktı; Bay Bridgerton, Hermione’ye aşıktı ve Lucy, Bay Bridgerton’a aşık değildi!”
Gregory o andan itibaren Lucy için her şeyi yapacak duruma gelir. Kızımız git kendini camdan at dese onu bile yapacaktır.
“Seni koruyacağıma yemin ettim ben. Yemin ettim. Ve imkan yaratır yaratmaz Tanrı huzurunda da yemin edeceğim. Seni yalnız bırakmak, göğsüme asit dökmek gibi bir şey.”
Kitapta beni rahatsız eden bir diğer şey de Gregory’nin Lucy’e sürekli seni seviyorum demesiydi. Adamın iki lafından biri bu iki kelimeydi desem abartmış olmam. Tarihi aşk romanlarında genellikle çok fazla kullanılmayan bu cümleye çokça yer verilmesi benim hoşuma gitmedi. İnsanın da belli alışkanlıkları var değil mi ama? :)
Bir de kitabın kapağı! JQ kitap kapaklarının içinde en kötüsüydü bence!
Aşk, vardı. Hayal gücünün şairleri açlıktan kurtarmaya yarayan cılız bir icadı değildi bu. İnsanın görüp duyabileceği, koklayıp dokunabileceği bir şey olmayabilirdi, ama yine de oralarda bir yerlerdeydi.
Başka bir yazarın kitabı olsaydı puanım çok daha düşük olurdu.
Gregory Bridgerton Yirmi altı yaşındadır ve çoğu adamın aksine gerçek aşka inanır. Hayallerinde ki kadını bulup yuva kurmak ister. Doğru kişiyi bulduğunda da bunu anlayacağına inanır. Abisi Anthony ve yengesi Kate'nin evinde ki ev partisine katılır. Hemende Hermonie'î görür. Onun doğru insan olduğunu anlar.
Tüm erkeklerin ilgisini çeken güzel Hermonie ise babasının katibine aşıktır. Gregory ise onun başkasına aşık olduğunu yakın arkadaşı Lucinda'dan öğrenir. Fakat yılmaz ve onunla ilgili bir şeyler öğrenmek istiyorsa yakın arkadaşı ile iyi geçinmenin faydalı olacağını düşünür. Hermonie'nin aşık olduğu kişinin doğru kişi olmadığını anlamasını sağlamaya kararlıdır. Lucinda ise arkadaşının aşık olduğu adam ile evlenmesinin imkansız olduğunu bildiğinden Gregory'nin arkadaşı için mükemmel bir seçim olacağını düşünüp ona tavsiyeler vererek yardım eder. Böylece ikili daha çok vakit geçirmeye, birbirini tanımaya başlar.
Lucinda'nın ise vasisi olan amcası ona bir evlilik ayarlamıştır. Oda bunun görevi olduğunu düşünerek nişanı kabul etmiştir. Fakat vakit geçirdikçe arkadaşına aşık Gregory'e aşık olur.
Gregory ise tam gelişme gösterdim derken Hermonie Lucinda'nın kendisine aşık abisi ile nişanlanır. Bu Gregory de önce şok etkisi yaratsa da sonra aslında hiç uyumlu olmadıklarını fark eder.Lucinda ile de bir öpücükten sonra yolları ayrılır. Fakat bir ay sonra Lucinda'nın düğününe bir hafta kala yeniden karşılaşırlar. Gregory o hisleri yeniden yaşar ve ikinci kez aşık olur. Bu kez iki tarafta birbirini seviyor.Evlenme teklifi gelir fakat Lucinda ailesinin iyiliği için nişanlısı ile evlenmeye mecburdur. Gregory düğününü basıp evlenme teklifi etse de nişanlısı ile evlenir. Tam çıkmaza giren ikilinin kavuşması ise o kadar kolay olmaz.
Kitap Gregory'nin kiliseye koşup evliliği durdurmaya çalışması ile başlıyor. Dizlerinin üzerine çöküp,sevdiğini söyleyen evlenme teklifi eden aşık bir adam var oraya gelene kadar ki süreci merak ederek ve nasıl beğenmem kitabı diye düşünerek başlanılıyor. Gregory tam bir romantik sevdiği kadın için ağaca tırmanıyor,nikahı basıyor tüm bunları bir gün torunlarına anlatacak romantik bir anı olarak düşünüyor.O kadar sevmek istiyor ki hemen aşık olabiliyor bir aşık olunca da durmadan da seviyorum diyor. Zaten ondan bol bol seviyorum Lucinda'dan da özür dilerim kelimeleri geliyor.Sonlara doğru bol aksiyonlu bir kitap. Olay nasıl sonlanacak,nasıl kavuşabilecekler diye meraklandırıyor. Hermonie ne ayran gönüllüydü önce katibe aşıktı,sonra Gregory'den etkilendi bir gecede de Lucinda'nın abisine aşık oldu.
Bridgerton'lardan ise Anthony,Kate,Hyacinth ve kardeşiyle saatlerce bir ağacın tepesinde oturan Colin var. Favorim Benedict'i göremesem de dört çocuğu ve karısı ile mutluymuş. Herkesin hemen bir başkasına aşık olabildiği dokuz çocuk sürprizli güzel bir kitaptı.