Müthiştiiiii. Connar'a aşık oldum resmen diyebilrim. Brenna'ya da gülmekten öldüm. Heleki başta olan o domuz olayıyla beraber karnıma ağrılar girdi :) Sonlarına doğru ise baya duygulandım. Connar'ın karısının berbat durumda olduğunu görünce yaptıkları beni çok çok duygulandırmıştı. Ve Brenna'nın Connar'ın kendisini bıraktığını düşünmeside çok duygusal bir bölümdüü.
Connor, connor ben hayatımda bu kadar odun bir adam tanımadım yahu :)
Kızda bir o kadar saf anlatılmaz kelimelerle, sonlarına doğru cidden duygulandığım ama çoğunlukla gülerek okuduğum bir kitap.
Tavsiye ederim efenim :)
Serinin son kitabı olduğunu belirtmek isterim bu arada önce alıp bunu okumayın sakın
1-GELİN
2-DÜĞÜN
Sevgilerle,
"-Niçin ağlıyordun?
-Ailemi düşünüyordum.
-Artık senin ailen benim."
Zekice diyaloglarıyla duygulandığım kadar güldüm de.Ayrıca yazarın kitapta Alec ve Jamie'ye yer vermesi de çok hoştu.9/10
Julie garwood'un diğer kitapları kadar olmasa da güzel ve keyifli bir kitaptı okumanızı öneririm :)) ve kitabın sonunda Faith'in de hikayesinin olacağını düşünmüştüm ama yazar bu serinin devamını getirmemiş bunun için de üzülmedim değil
.
JULİE GARWOOD nesin sen böyle !? Hayatımdaki okuduğum en en en güzel kitaplardı GELİN VE DÜĞÜN.
Ah connor,ilk başta kızsam da sana sonra düşündüm bu iskoç erkekleri kötü olur muymuş hiç ? :)) Alec ve Jamie yine baş tacı ♥
Ah brenna kitabın ilk başlarında domuz meselesinde beni çok güldürmüştü. Çabucak ısındım Brennaya.
Connor,kitabın he...ryerinde o kadar tatlıydı ki amaa sonları beni aldııı böylee yüreğimin en güzel yerlerine koyduu. Son bölümlerde aldığım keyifin iki katını birden aldım. Gerçekten okunması gereken romanlardı. Bayıla bayıla,sindire sindire okudum vee aşık oldum! :))
Kesinlikle TAVSİYE EDERİM. :)
kesinlikle favorim. benden başka bu kitabı okurken gülen var mıdır bilemem ama ben o kadar çok eğlendim ki bu kitabı okurken arada canım sıkılınca da açıp okuyorum. tarihi aşk romanları seven arkadaşlar bu kitabı kesinlikle okumalıdırlar.
müthişşşşşşştii...
Kitabı okuduğumda başlarda hiç böyle bir kitap olacağını düşünmemiştim. Aslında gelinden önce bu kitabı okuduğum için çok şanslı olduğu düşünüyorum çünkü Julie Garwood'a bu kitapla başladım ve beklentim arttı. Gelin de ise beklentilerimin hepsi karşılığını aldı. Connor'a bu kitapta hayran kaldım. Ama doğrusunu söylemek gerekirse gelini okuduğumda Alec'in yanında Connor ne ki diye düşünmeden de edemedim. Şiddetle tavsiye ediyorum.
Fena değil , idare eder konusu: başından sonu belli olan bir roman, ama aksiyon çok heyecanlı, suçluyu bulmakta bayağı zorlandım. Zorlu bir sevgi kazanma savaşı veren iki genç insan . Ama mutlu sonla bitmesi ve bu serinin böyle olduğunu anladığınız an üzülmeden okuyabileceğinizi bilerek elinize alacağınız bir kitap.
Cesur ,gözü pek,güçlü ,saldırgan, iki karakterin birbirleri söz konusu olunca kendilerini korumak uğruna ,sevgilerini belli etmemek ,için atılgan kişiliklerin birden savunmaya geçmeleri .
Kitaptaki diyaloglar çok zekice hazırlanmış sıkılmadan okudum Brenna karakterini çok sevdim Connorı adam etmeyi başardı. Benimde gerçek hayatta hoşlandığım kadın karakterini ele almış yazar belki bu yüzden hoşuma gitti kitap 1. kitaptaki karakterleri hikayeye alması iyi olmuş.
Hanımların sıkılmadan okuyacağı bir kitap.
Gelin romanını beğendiğim ve devamı olduğu için almıştım.Büyük bir hevesle başladım ama...yarım bırakmaya niyetlendiğim nadir kitaplardan oldu. Yarım bırakmak istemediğim için ve belki bir yerden sonra güzelleşir diyerek okumayı sürdürdüm.
Güzel ve eğlenceli bir kitaptı.Fakat malesef bazı kusurları görmezden gelemedim.Örneğin;betimleme bana göre yetersizdi ki aşk romanlarındaki en önemli unsur olduğu düşünülürse benim için bu büyük eksikliktir.Karakterler özelllikle başrol karakterler fiziksel olarak gözümde canlanamadı bir türlü.Brenna'nın atının bile nasıl bir şey olduğunu pek anlayamadım.Kitabın ilk başlarında "Tanrı şahiddir ki"sözünü her karakter-yazar da dahil-çok tekrar etti ve bu da benim dikkatimi çok dağıttı.Bir de yan karakterler çok fazla göründü.Oysa ki bu tip romanlar başroldeki çift odaklıdır.Brenna ile Connor'u daha fazla görmek isterdim.
Bunun dışında hikayeyi çok beğendim.Olaylar ve diyaloglar beni güldürdü.
Not:Judith Mcnaught'tan sonra okuduğum ilk aynı tür kitaptı ve insan ister istemez kıyas yapıyor elbette.Judith'in yazdığı erkek karakterlerin yanında Connor biraz sönük kalmış.Konu olarak da Düşler Krallığı'nı anımsatsa da içerik olarak alakası yok tabi.Güzel bir romandı:)
Ne varsa eskilerde var diye boşuna dememişler.Özellikle son dönemlerde okuduğum İskoç romanlarından hiç zevk almamış biri olarak bu kitabı çok sevdim.Kabul ediyorum ilk kitap daha güzeldi ama bunu da bir o kadar çok sevdim.Türünü seviyorsanız bu kitap tam size göre.Tavsiyemdir :D
Connor Macalister'ın babası ölürken düşmanlarına duyduğu nefreti oğluna bırakmak istemiştir. İntikamını almasını, kalbinde ki nefreti kendi kalbine aktarmasını, koruyup, besleyip, büyütmesini istemiştir. Büyüyüp güçlendiğinde ise kılıcını kullanarak düşmanlara saldırmasını istemiştir. Connor babasına intikam sözü verir. Bir hain vardır ve içlerinde ki haini bulmak görevidir. Sonrada hayatta olanlardan intikamını alacaktır. Şerefli bir adam olduğundan adaleti yerine getirmek için tüm güçlüklere katlanmaya kararlıdır. Babasının katiline duyduğu nefreti hiç bitmemiş intikam için beklemiştir. Babasının ölürken kendisini gönderdiği Alec Kincaid abisi olmuştur ve bu kan davasını bitirmesini istese de vazgeçmez. İngilizlerle anlaşma yapmayı çok istediği için İngiliz bir baronun kızı ile evlenmek üzere olan MacNare'nin nişanlısı Brenna'ı düğün için giderken yolda yakalar. Evlenmeye kararlıdır. Abisinin kızmasına gerek yoktur çünkü müstakbel gelini daha önce üç kez ona evlenme teklifi etmiştir.
Brenna daha kocanın ne demek olduğunu bilmeyecek kadar küçükken kendisine bir koca seçmesi gerektiğine inanmış ve Connor'a evlenme teklif etmiştir. Başka bir adamla evlenmek için yola çıkar evleneceği adam hakkında anlatılan korkunç hikayeler onu endişelendirir. Gaddar bir adamla evlenmek istemez. Babasını bu seçimden vazgeçirmek için çok uğraşmıştır ama başaramamıştır. Bu evlilik babasının İskoçya'da nüfus sahibi olmasına yardımcı olacaktır. Babası onu sever ama güç ve nüfus sahibi olmayı daha çok sevdiğinden evlilikten kaçamaz. İstemediği evliliğe neden mecbur edildiğini bir türlü anlamayıp eve dönmek ister. Ancak Tanrının kaderini değiştirebileceğini düşünürken kaderi değişir. İki kez daha çocukken yaptığı evlenme teklifini reddeden adam son teklifine yanıt vermeye gelmiştir. Onun hayatta olduğuna bile inanmaz, çok yaşlı olabileceğini düşünürken karşısında fazlasıyla etkileyici bir savaşçı bulur. Brenna bu yolculuğa evlenmek için çıkmıştır ve damat değişse de evlenmiştir. Önce kocasına karşı direnir, hemen kabullenmez. Neden evlenemeyeceklerine dair yüzlerce sebep sıralar, Connor ile kimsenin o güne kadar konuşmaya cesaret edemediği kadar konuşup, eleştirir ama direnmeyi bıraktıktan sonra yolculuk keyifli bir hal alır.
Connor intikam için yaptığı evlilikte aslında gelininin ne kadar güzel olduğunu, kendisini ne kadar etkilediğini fark eder. Zaten görür görmez güzelliğine vurulmuş, gözlerini alamamıştır. Brenna'nın güzelliği onu esir etmiştir.Bu az bulunan hazinenin kucağına düştüğünü düşünmüştür. Brenna ise önce istemediği adama daha sonra büyük bir aşk, bağlılık duyar, onun amacı için elinden geleni de yapar.
İntikam için başlayan evliliğin büyük bir aşka dönüştüğü bu kitaba bayıldım. Brenna o kadar komik, özgün bir karakter ki kitabı bambaşka bir hale getirdi çok sevdim.
Ayrıca Gelin kitabında ki Alec ve Jamie de var çocukları ile birlikte. Onları okumakta ayrı bir keyifti.
Sanırım bu romanı sevmeyen tek kişi benim.İlk kitaptan tanıdığımız Jamie baya sulu göz olmuş. Kız tam anlamıyla salak oğlan ondan da salak. Gelin güzeldi ama bu berbat hiç okumayın derim.