Bambaşka acılarla kendi dünyalarında sıkışıp kalmış iki insanın kesişen yollarını anlatan düşerken i okurken anlatımdaki sahicilik, derinlik ve sadelik sizi o kadar etkiliyor ki son sayfada gözlerinizden akan yaşlara engel olamıyor, olmakda istemiyorsunuz. Yazar baş karakter ishak ı öyle güzel işlemiş ki sarılıp avutmak, acısını dindirmek ve ona destek olmak istiyorsunuz adeta. Jülideyi ise çok sevemedim çünkü onu anlmakta güçlük çektim ama sağlam duruşu hayranlık vericiydi. Kısacası düşerken e mutlaka bir şans vermelisiniz.
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Listeme nasıl eklediğimi hatırlamıyorum ancak beğendim. Aldığıma ve okuduğuma pişman olmadım.
Gündelik hayatın içinden, normal bir hikaye gibi başladı. Ancak ilerledikçe duygu yoğun bir hal aldı. Bir çocuğun çaresizliği, bir babanın çaresizliği, bir sevgilinin çaresizliği, bir eşin çaresizliği gibi gibi insani marazları bolca hissettirdi. Gerçekten düşen iki insanın birbirine tutunacak dal olmasını iç içe geçen bir kurguyla okudum. Duyguları sonuna kadar hissedilen bir okuma oldu benim için.
Kitabın anlatımı iyi ancak bazen betimlemeler fazla geldi. Bazen de anlatım dilinin karakterlerle uyumlu olmadığı hissine kapıldım. Kitabın sonlarına doğru olayları birbirine bağlayabilmek için de bir tık fazla tesadüflere başvurulmuş gibi geldi.
Bende kitabın nihai intibası olumlu oldu. Bittikten sonra ne hissettiğimi düşündüm. Beni en çok etkileyenin -belki de bir oğul sahibi olduğum için- İshak'ın ta çocukken aldığı yara; bunun da tüm ömrüne sirayet etmesi oldu. Beğendim. Tavsiye ederim.