Bilimsel olarak aşk; insanı mutlu eden, hayattaki herşeye daha pozitif bir anlam katarken karşılıksız olması halinde tam tersi bir etki yapabiliyor. Platonik bir aşk yaşayıp Werther gibi acılara garkolmak benim için abartı olsada kendimi onun yerine koyduğumda doğru olanı yaptığını düşünüyorum. Herkes hayatındaki bir şeyi çok yoğun olarak yaşar Werther aşk için yaşamış öyleyse "Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk" diyorum:)
1700'lerde Goethe'nin kendi çıkmazlarını Werther üzerinden anlattığı kitabı; Goethe'yi ünlü yapıp hayata tutunmasını sağlarken o dönemin Almanya'sında özelliklede gençleri bunalıma sokup intihara sürüklediği bilinir.
Aşkın melankolik halini bir tarafa bırakırsak Werther'in mektuplarında kullandığı dil ve betimlemeler kitabı romantik olmaktan daha çok felsefik bir yere taşıyor.
Kitaptan altını çizdiklerim:
- Dikkat edelim; bütün uğraşmalarımız, çabalarımız yalnız geçimimizi sağlamak ve yaşamak için.Yani şu zavallı varlığımızı devam ettirmekten başka bir amacı olmayan ihtiyaçlarımızı karşılamak için didinip duruyoruz.
- En üzüldüğüm şey gençlerin en güzel vakitlerini aptalca dertlerle geçirmekten yaşamamaya fırsat bulamamalarıdır.
- Mutlulukta bir aldanıştan başka birşey değilmidir acaba?
- Biliyorum ki kadınlar bu işte çok ustaca hareket ederler.İki aşığı bir arada idare etmek onlar için tam anlamıyla bir zevk kaynağıdır.
-Çünkü ölmek hayatın binbir sıkıntısına göğüs germekten daha kolaydır.Öyleyse canına kıymak babayiğitlik değil tam bir anlamıyla tembelliktir.
Okurken bir ara 'ya şu kız şu adama bir kez baksın artık ne olur' dediğim muhteşem kitap ama ağır bir eser aynı zamanda. Mesela Cezmi Ersöz' ün Şizofren Aşka Mektup kitabına bayılır pek çok kişi(ben sevmem) ama bu kitabı okusalar sevmezler kanımca, ağır gelir. Oysaki benim gözümde Cezmi Ersöz' ün o kitabına kıyasla kat be kat kuvvetli bir eserdir bu.
Kitabın ana karakteri Werther aslında nişanlı bir kadına aşık olan Goethe'nin bir yansımasıdır. Bu kitap Goethe'nin 25 yaşında dünya çapında ünlenmesini sağlarken, umutsuz aşkın bunalımlarındaki gençleri toplu intihara sürüklemiş ve zaman zaman yasaklanmıştır.
Ayıla bayıla zorla sonuna geldim. Çok bunalttı kitap beni. Son ana kadar bırakmamak için kendimi zorladım
Harika bir mektup-roman örneği.Goethe'nin özgün tarzıyla birleşince ortaya mükemmel bir eser çıkmış.
Sakin kafayla okunacak bir roman.Psikolojik roman okumayı sevmeyenler uzak dursun.İş bankası yayınları çeviri oldukça başarılı.
Yazarın kendi aşk acısını Werther karakteri üzerinden kurguladığı eserin en dikkat çekici yanı intihar fikrini bu kadar cesurca ve hani neredeyse mantıkla savunması. Dönemin intihar vakalarını artırdığına şaşmamak gerek. İnsanı etki altında bırakabilecek yanları var gerçekten. En azından o çağda yaşayanları. Bu çağda bıraktığı etkiye gelirsek eğer sebebi tutku olmasaydı, misal hayat kavgası ya da sadece hayatla uyum sağlayamama nedeniyle böyle bir yol seçseydi işte o zaman dünya nüfusunu ciddi oranda azaltabilirdi. Yine de Werther'in baştaki umutlu düşünceleri ile finalde vardığı nokta arasındaki hüzünlü gelişimi çarpıcı. Yazım türü olarak mektuplar şeklinde ilerleyen, içerik olarak ise buhranlı bir eser.
İntihara sebebiyet verebilecek bir duygu yoğunluğu görmedim kitapta ama mektup-roman örneği için gerçekten güzel bir eser oldukça naif bir dili vardı.
Bu esere, genel olarak bakıldığında bir adamın bir kadına duyduğu ümitsiz aşkı anlatıyor belki ama bu kitap, bence bir aşk kitabından fazlası.Yazar hayat hakkında, ilişkiler hakkında, duygularımız ve düşüncelerimiz hakkında yer yer o kadar etkileyici ve çarpıcı betimlemeler yapıyor ki o sayfaları tekrar tekrar okumaktan kendinizi alamayacaksınız. Alıntı yapmadan durmak neredeyse imkansız. İlk defa Goethe okudum ve yazım dilinden oldukça etkilendim. Bu sebepten dolayı kitabın bazı bölümlerini zevkle okuyacağınızı dile getirebilirim. Kitap sıkıcı değil ama oldukça karamsar. Bu yüzden okurken sabırlı olmanızı tavsiye ederim. Mutlaka okunması gereken bir kitap.
Alıntılar:
Doğa sonbahara dönerken, benim de hem iç, hem dış dünyama sonbahar geldi. SF/77
Etrafıma bakınırken, odayı inceliyorum, etrafımda Lotte'nin giysileri, Albert'in yazıları ve çok aşina olduğum bu mobilyalar, hatta şu mürekkep hokkası, aklımdan şunlar geçiyor: Bu evdeki yerin nedir, gör! Her şeyi tek tek düşündüm. Arkadaşların sana saygı duyuyor! Genellikle onlara mutluluk veriyorsun, yüreğin sana onlar olmasa böyle olamayacağını söylüyor; ama yine de şayet gidersen, şayet bu çevreden ayrılırsan, onların geleceğinde senin yokluğunun oluşturacağı boşluğu hissederler mi acaba, ne kadar sürer bu? Ah, insan öyle fani ki, yaşadığından gerçekten emin olduğu bu dünyada bile, varlığının tek bir gerçek iz bıraktığı bu dünyada bile, sevdiklerinin ruhunda ve hatıralarında o da sönüp kaybolacak, hem de çok çabuk! SF/84
Tanrı biliyor ya, çoğunlukla bir daha uyanmama arzusu, hatta ümidiyle yatağa giriyorum: Ve sabahleyin gözümü açıp yine güneşi görünce neşem kaçıyor. Ah keşke huysuz biri olabilsem, suçu havaya, üçüncü bir şahsa, başarısız bir girişime yükleyebilsem, o zaman keyifsizliğimin katlanılmaz sıkıntısı yarı yarıya azalırdı. Vay halime, tüm suçun yalnızca kendimde olduğunu biliyorum, aslında suç demek doğru değil! Kısaca, nasıl ki eskiden tüm mutlulukların kaynağı bendeyse, şimdi de tüm üzüntülerin kaynağı içimde saklı. SF/85
Ya akılları başlarında değilken ya da akıllarını kaybettikten sonra mu mutlu olmaktır insanların yazgısı! SF/91
"Kendi kendinizi kandırdığınızı, bilerek kendinizi mahvettiğinizi anlamıyor musunuz? Niçin ben, Werther? İlle de ben, niçin bir başkasına ait olan ben? ille de ben? Korkarım, korkarım, bu arzuyu sizin için bu kadar cazip kılan şey, bana sahip olmanızın olanaksızlığıdır." SF/103
Yazarın kaliteli olduğu tartışılmaz, kitabın barındırdığı duygu geçişleri ve karmaşası da hissedilebiliyordu. Yalnızca Werther'in bir aşk uğruna değil de duygularının yoğunluğuna yenik düştüğünü göz önünde bulundurarak okumaya çalıştım ama, belki de hiç aşık olmadığımdan, ''aşk için ölmeli aşk, o zaman aşk'' mantığı bana hep ters geliyor bu sebeple kitaptan sonra da yadırgamadım değil. Yine de Werther'in yaşadığı aşktan ziyade tahammül edemediği diğer hisleri hayatımda deneyimlediğim için beni etkilediğini söyleyebilirim. Anlaşılmak istenen birinin kaybedişi denebilir.