Emile Zolaya beni hayran ettiren kitap.Yazar yaşadığı dönemi çok iyi tahlil edebilmiş ve bunu kitabına çok iyi yansıtmış.
Karamsarlık, gerilim, mücadele, sıkışmışlık hissi...
Ama Zola edebi tadıyla okutuyor, her zamanki gibi.
bu kitaba çok şans verdim okumak için kaç kez denedim ama yok hiç bir çekiciliği kitabın.
Zola'nın 20 ciltlik serisinin şaheseri. Tabi ki Nana ve Meyhane ile beraber okunması çok daha anlamlı olacaktır.
Kitap, özellikle belli bi kısımdan sonra bırakamadığımız bir oturuşta bir sezon bitirdiğimiz diziler gibi hissettirmeye başladı.
Okuduğum yayın evinin (İlya) çevirisinin berbatlığına ve imla hatalarına rağmen Suç ve Ceza'dan sonra okuduğum en güzel klasik.
Kitap, Etienne adındaki bir gencin kasabaya gelmesiyle başlıyor. Diğer işçilerle beraber madene inip kısa zamanda Maheu ile yakınlık kuruyor. Bu esnada da madencilerin yaşamının zorluğuna yakından tanık olabiliyoruz. Bu sefil hayat ve Etienne'in kafasında filizlenen sosyalist fikirler sonucunda büyük bir grev G. Zola, tüm bu süreci o kadar gerçekçi anlatıyor ki geceleri kendimi aç yatmışım gibi hissetmekten alıkoyamadım. Madendeki göçük ise Soma olaylarının tekrar hatırlatıp canımı daha da yaktı zira okurken bile kendimi orada boğuluyor gibi hissettim. Ve yüzyıllardır değişen hiçbir şey yok! Aynı acıları yaşayıp duruyoruz.
"Ölüm lambaya üflüyor işte."