http://kitabisevda.blogspot.com/2012/08/kitap-yorumu-git-kendini-cok-sevdirmeden.html
Bugün şanslıyım, çünkü çok güzel bir kitap okudum ve birazdan yatıp uyuduğumda Arda, Ert ve Fıratı rüyamda göreceğim. Tabii ben hatırlamayacağım. Rüyalarımı hiç hatırlamam.
Bu kitap neden hoşuma gitti peki?
Hem hiç ölmeyen duyguları, hem geçmişi hemde geleceği anlatıyordu çünkü. Arda'nın ilk aşkını, ve 40 lı yaşlarındaki depresyonunu... Sevgiyi...Terketmeyi....Gençliği ve hataları...
Ert'in anlam veremediğim arayışını ve Rıfat'ın (en garip) kaçışını. (Sanırım büyük konuşamamak gerek yurdu terkeden o oldu.)
Çok kısa ve daha uzun olmasına gerek yok.
Kısmen yarım kalmış gibi, siz devam ettirin der gibi.
Umarım Ert'in bir kurtarıcı olacağını ve Türk filmi gibi kitabın sonlanacağını bir tek ben düşünmemiştim. Saçma bir düşünce ama aile olurlar dedim. Öyle bir zamanda geldi ki Ert ve ufak bir süprizle...
Gidenin yerine Dünya'yı koyamaz tabii ama yeni bir başlangıç?
Herkesin Ert gibi bir tanıdığı yok mudur? Belki...
Merakla okunacak, bir kaç saate bitecek bir kitap.
Siz yaşarken onları aslında bir yandanda izliyorsunuz.
ismine bakınca fırtınalı bir aşk öyküsü bekledim bu kitaptan. fakat benim için vasat.
Okumayı çok istediğim fakat nedense bir türlü okuyamadığım elime alıp alıp geri bıraktığım bir kitaptır.
Kitap gerçekten çok akıcı okurken sıkılmıyorsun ama hikayeyi yarım bırakıp bitirmiş yazar hayal kırıklığına uğradım resmen böyle bitirmeseydi iyiydi.
Okumasaydım iyiydi. Süreye bakarsak zaten okumamış sayabilirim kendimi. Bi' bitmedi!
Hikaye tam yaşanmamış bir aşkı anlatıyor. Bence Ert aşkına sahip çıkmıyor ya da kendisi için fazla tecrübesiz buluyor. Arda ise aşkın bedelini ödemeye hazır değil. Çünkü Ert birlikte olduğu kızlardan cinsellikte bekliyor. Oysa Arda için bu göze alınamayacak bir durum. Sonrasında ise Ert hiç kimseyle birlikte yaşayamayacak birine dönüşüyor. Arda'nın ise hayata yeniden başlayabileceği bir kocası var.
Tuna Kiremitçi'yi düşündüğümde benim de zihnimde böyle puslu bir görüntü canlanır. Yazarın kitaplarını okurken görünürde her şeyi anlatıyordur; olayları, duyguları, düşünceleri... Ama okuma süreci boyunca 'yazar benden bir şey saklıyor' düşüncesinden hiç kurtulamam... Anlattıklarının sesi o kadar yüksektir ki, geride saklananların sesini asla duyamazsınız; orda olduklarını hisseder, huzursuzca kıpırdanırsınız... Ve aslında anlatılanları puslu görürsünüz... İlk Tuna Kiremitçi kitabımı aldığımda 13 yaşındaydım. Birikmiş harçlıklarımla 2 kitap almıştım o gün. Kapağını çok beğenmiş, isminden de etkilenip almıştım sanırım. Kitapta bir bölüm Arda'nın gençliği, abisiyle İstanbul'a geldiğinde yaşadıkları; bir bölüm de Arda'nın boşanmış hali anlatılıyor... Bölümler arası geçişlerle 2 ayrı Arda tanıyorsunuz aslında. Hikaye genç Arda için kendini ve kadın-erkek ilişkilerini keşfettiği bir geçiş dönemi. Diğer Arda içinse yaşanmışlıkların yorgunluğuyla anne kucağında geçirilen bir nevi nekahat dönemi. Geceleri annesiyle televizyondaki eski filmleri izlemelerinden çok etkilenmiştim, çünkü annemle biz de yaparız bazen bunu... Ve sonuç olarak 2 Arda'nın ne kadar farklı, çok az da aynı olduğunu görüyorsunuz...
Kitapta Bu İşte Bir Yalnızlık Var'daki gibi melankolik bir hava hakim. O yaşın bakış açısıyla kitaptan etkilenmiştim, evet. Yer yer şaşırmış, bazı şeyleri Arda'yla keşfetmiştim. Şimdi okusam ne hissederim, bilemiyorum.
Kitap pek tatmin edici bir sonla bitmiyor. Gerçi diğer kitaba göre bir nebze daha 'son' diyebiliriz buna. Kitabı bitirince birine vermiştim, hatırlamıyorum; bir daha da geri dönmedi. Yıllar sonra bir sahafta çok uygun fiyata rastlamış, içimde ukde kalmasın diye yeniden kütüphaneme kazandırmıştım.
Ozellikle gecmise donulen kisimlari cok sevdim. Sonunu pek cozemedim, bence iyi bir son degildi.
Sıcacık insanın içini ısıtan bir kitap. Sonunu çok beğenmemekle beraber yine de okunması gerektiğini düşündüğüm bir kitap
Kitapta değinilecek noktalardan biri bir bölümde başka bir yeri ve bu insanın kafasını karıştırabilir okuyucunun.ama kitap güzel