Evet...... sanırım bu kitabı tek bir kelimeyle anlatmak gerekseydi o; 'umutsuzluk' olurdu...
Tarihi hikayeleri pek sevmediğim, üstüne isim hafızam yeterince kuvvetli olmadığı ve bundan mütevellit geçen karakterleri hatırlamakta zorlandığım için ikinci kısmı okurken birçok kez ümitsizliğe kapıldım. Tam metnini okumak bu detayları biraz sıkıcı bulabilecek benim gibi biri için büyük bir keşmekeşe neden olsa bile böyle yazılmasının bir anlamı var, yani başa dönüp kısaltılmış versiyonu arasında seçim yapmam gerekseydi fikrimi değiştirmezdim.
Benim için apayrı bir yere sahipti ve okurken tekrar tekrar ruhuma işleyerek neden olduğu varlığını hatırlattı.
İçinde o kadar anlamlı cümleler vardı ki... bilemiyorum bunları tek tek alıntılasam bile yeterli olmaz. Lütfen okuyup tüm o kelimeleri kalbinizde hissedin.
Ah Carton sen ne yalnız, ne kadar acı dolu bir adamsın!
"Eğer sesimi -öyle mi bilmiyorum ama umarım öyledir- eğer sesimi bir zamanlar tatlı bir müzik gibi kulağınıza çalınan bir sese benzetirseniz, bunun için ağlayın, ağlayın! Saçlarıma dokunurken küçük ve özgür bir kızken göğsünüzde yatan sevgi dolu bir başı hatırlarsanız, bunun için ağlayın, ağlayın! Eğer sizi bütün saygım ve sadakatimle samimi davranacağım bir yuvayı çağrıştırıyorsam, zavallı kalbiniz mum gibi erirken uzaklardaki bir Yuvayı hatırlatıyorsam size, bunun için ağlayın, ağlayın!"
"Güneş hüzünlü hüzünlü yükseldi; güneşin üzerine vurduğu hiçbir şey, sahip olduğu yetenekleri ve güzel duyguları kullanma becerisinden yoksun, kendi yararı ve mutluluğu için bir şeyler yapmayı beceremeyen, dahası bu feci halinin farkında olan ve bu feci halin onu tüketmesi pahasına kendinden vazgeçen bu adamdan daha hüzünlü değildi." ..
👆Bir karakter ancak bu kadar güzel sözlerle anlatılabilirdi..
Öncelikle yaptığı fedakarlık karşısında Sydney Carton 'ın önünde saygıyla eğiliyorum. 🙏
Fransız ihtilalinin öncesi ve sonrasının konu edildiği #roman üç bölümden oluşuyor. İlk iki bölümde birbirinden bağımsız olan karakterleri tanıyoruz.Bazen kafamız karışıyor "Neden karakter hakkında bu detayları okuyoruz " demekten kendimizi alamıyoruz. Ama yazar üçüncü bölümde karakterlerin yolunu öyle bir kesiştiriyor ki yazara şapka çıkarıyor ve bu kitaplara neden klasik dendiğini anlıyoruz.
..
İnsanın mevcut gücü ele geçirdiğinde ne kadar vahşileşebileceğini tüm ayrıntıları ile anlatan, iyinin kötüye, kötünün iyiye dönüştüğü etkileyici bir roman.
..
Sydney Carton'ın yaptığı fedakarlık yolunda ilerlerken yazarın "eğer söyleyebilseydi " dediği bölüm en mükemmel bölümdü. Bu fedakarlık sadece platonik bir aşk için değil aynı zamanda bir ülke için yapılmış fedakarlıktı.
“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi karanlık mevsimiydi, hem umut baharı hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu."