Serinin bu ikinci kitabı serinin ilk kitabını aratmayacak nitelikte. Bu anlamda birinci kitapla ikinci kitap arasında bir kopukluk yok. Ancak bu kitapta Yaşar Kemal İnce Memed'i daha sorgulayıcı bir kişiliğe büründürmüş gibi görünüyor... Kitabın pek çok yeri birinci kitabın tekrarı gibi olmuş. İkinci kitabın "gelen gideni aratır" mesajından başka, birinci kitaptan daha farklı bir mesajı yok.
Bir kitabın en büyük başarısı anlattıklarının okura tam anlamıyla geçmesidir herhalde. İnce Memed serisinin de en büyük özelliği kitabın okura geçmesi, okurun kitabın içinde adı anılmayan bir karakter halini almasındadır bence. Bu kitabı okurken akan suyun, uçan kuşun sesini duyabiliyor esen ''garbi'' yelini teninizde hissedebiliyorsunuz. Çelik bir pırıltı İnce Memed'in gözlerine gelip oturduğunda sizin de gözlerinizden ateş saçılıyor etrafa. O an yaşadığınız herhangi bir olaya İnce Memed tepkisi verebiliyorsunuz. İyi okumalar.
Yaşar Kemal'in keskin gözlemciliği tartışılmaz bir gerçek. Serinin ikinci kitabında bu özelliği daha da belirginleşiyor. Betimlemeler ilk kitaba göre daha yoğun. Bu yüzden kitap yavaş ilerliyor. İnce Memed 2 sanki Çukurova belgeseli tadında bir kitap.
Yazar destansı anlatımını gerçek olaylarla birleştirerek farklı bir hava katmış kitaba. Bu da kitabın akıcılığını sağlamış.
İnce Memed biraz geri planda kalmış. Yağız atın anlatıldığı bölümlerde sıkıldım ve bu bölümlerde kopukluk yaşadım.
Tüm seri için değerlendirmedir.
“İnsan olmak başka iş, insanlık başka iş.” İnce Memed 2, S.32
Müthiş bir gözlem gücü, müthiş bir analiz. Gerçekten dev bir esermiş. Yaşar Kemal’in kaleminde sözlü edebiyatın gücü var. Betimlemenin derinliği bir yana adeta bir köy odasında capcanlı anlatılanı dinliyormuş etkisi bırakıyor. Öyle bir gözlem ve tasvir yeteneği ki musalla taşı olmayan bir köy camisinde cenazenin koç başı ve asma kabartmalı bir taşın –yani mis gibi antik kent kalıntısı- üzerine konulması gibi en ince detaylar bile satır arasında geçiyor. Ancak Anadolu’yu karış karış gezmiş biri bu kadar detaya hakim olabilirdi. Sıcakta gevşemiş Çukurova toprağının yumuşaklığı, su pürenlerinin kokusu, yağ yakılmış tarhana… İnsanın aklına saplanıp kalan nice tasvirler. Bir diğer etkileyici yanı ise insanları yargılamadan, tarafsızca olduğu gibi yansıtması. En aklı başında görünen bile şaşabiliyor, en nefret edilenin bile bir iyiliği dokunabiliyor. Yani hayatın kendisi gibi kimse tek renk değil. Hem coğrafyası hem insanıyla genç cumhuriyetin en net analizi denilebilir. Bir diğer hayret edilesi yanı ise bu büyük eserin yazarın ilk romanı olması. Nice kitaplardan sonra ulaşılabilecek bir seviyede başlamış yani. Kendi dilimizden kendi toprağımızdan çıkmasından gurur duyduğum bir eser. Okunmasının bir vakti varmış ve benim için doğru vakitmiş.