Nörofizyoloji ve bilincin bağlantıları üzerine yazılmış doyurucu ve güçlü bir kitap.
Yazar, ilginç tıbbi anekdot ve en güncel makale çalışmalardan alıntılama yaparak tezlerini sunuyor. Girişte Kendi ve çevresi hakkında bilgi edindikçe canlılar arasındaki tahtından kademe kademe inmeye zorlanan insan soyunun büyük bilimsel atılımlara verdikleri tepkileri irdeleyerek metnini açıyor. Tıbbi anekdotlarla özellikle cezai yaptırımları olabilecek bozuklara varan beyin kimya ve fizyolojisindeki değişimleri okuruyla paylaşan yazar, beyin üzerindeki izole sistemleri inceleyerek argümanlarını sunuyor.
Bilincin altta işleyen sistemlerin çoğundan habersiz olduğunu belirten yazar, bu konuyla ilgili şu benzetmeyi kullanıyor: Alt sistemleri bilgileri toplar ve işlerler, en önemli kısımları özet halde bilince ileten bu sistemler gazete için haber ve veri toplayan gazeteciler gibi çalışırlar. Tüm verilerinin özeti sürmanşet olarak bilince sunulur.
Yazar, algı ve bilinç arasındaki ilişkileri incelerken "değişim körlüğü", "sinestezi" gibi son derece ilginç fenomenleri okuruyla paylaşırken tıbbi açıdan devrim niteliğinde olan vakaları da es geçmiyor: Beyninde oluşan tümör nedeniyle pedofili hastası olan sıradan insanlar, Alzheimer hastalığı için yeni çıkan ilacı kullanan kişilerin iflah olmaz kumarbazlara dönüşmesi, uyurgezer halde kayınvalidesini öldüren biri gibi... Kas hafızasına da değinen yazar metninin sonunda beynin kitapta açıklanan fenomenlerden sorumlu olan bölgelerinin işaretlendiği bir resim ve 50 ( ! ) sayfalık notlar& kaynakça bölümü sunmuş.
İndirgenmeci yaklaşımı açıkça yeren yazar, materyalist görüşleriyle varoluşçuları kızdırmadan insanlık tarihinin başından beri sorulmuş olan soruları bugünkü bilgi dağarcığımız içerisinde yanıtlar aramış. Sorumlu tutulabilirlik kavramı ne kadar gerçekçi? Özgür irade var mı? Zekayı ne oluşturur? bize çekici gelen şeyler neden çekici gelir? erdem nedir? gibi soruları yanıtlamaya çalışan yazar çoğu yerde güçlü çıkarım ve araştırma sonuçlarıyla desteklediği argümanlarını rahatlıkla savunmayı başarmış. samimi bir dilde jargonla okuru fazla yormadan anlatmak istediği konuları aktarmayı başarmış.
Var olan en güçlü ve en verimli bilişsel mekanizmanın güçlü ve zayıf yanlarını gözler önüne sererken insanın kırılgan doğasını da okura göstermiş. Anlatı olarak Evrimselci / bilişselci psikologların görüşlerinin bir melezi olan ifadeleriyle uzun süredir tartışılmakta olan "çevre mi yoksa genler mi?" tartışmasına tıpkı Medawar gibi yaklaşan yazar "genler önerir, çevre düzenler" alıntılamasıyla son vermiş. İnsanın kafatasının içinde kopan elektro-kimyasal fırtınalara göz atmamıza olanak sağlayan yazar meraklı zihinler için açık büfe kıvamında bir eser kaleme almış.
Adalet sistemini sorgulayıp, suçluların işlediği suçların sebebinin beyinlerinin farklı işleyişi olduğu tezini açıkladığı bölüm biraz fazla tek yanlı gibi göründü. Beyinle ilgili çok okuma yapmamış olanların ilgisini çekecek detaylar ve örnekler barındırıyor.
Çok merak ettiğim konuları gayet anlaşılır bir dille anlatmış, çok beğendim. Ancak bir solukta okunabilecek bir kitap değil. Ağır ağır düşünerek okunmalı bence...
Zaten nörobilimle ilgileniyordum, tam da çalıştığım konu ile örtüştü. Uzun bir review makalesi gibi kitap. Bahsedilen terimler akılda kalmayabilir ama sonuçlar değerlendirildiğinde çok değerli bilgilere ulaşılabilir.
Kesinlikle kuvvetli bir kaynak kitap. Antropoloji ile ilginiz varda bunu da mutlaka okumalısınız.
gayet akıcı ve güzel bir anlatımı var. özbilinç kavramını örneklerle sade bir şekilde anlatıyor.
Çok az kitap insanların hayata bakışlarını gerçekten değiştirebilir. "Incognito" bunu duygusal sahneler, caf caflı sözler ile değil salt gerçekler ve veriler ile yapıyor. Özellikle 6. bölümü hukuk sistemi ile ilgili arkadaşların gözden geçirmesini tavsiye ederim.
Popüler bilim dalına kazandırılmış güzel bir eser, bu kitabı almadan ve okumaya başlamadan önce tek düşündüğüm şey bir nörobilimcinin anlatımından beyni gerçekten de anlayabilirmiyim? sorusuydu ama yazar o kadar açıklayıcı örneklerle süslemiş ki anlatımını okurken hem zevk alıyor hemde bilmediğiniz bir şeyi öğrenmenin heyecanına kapılıyorsunuz. Bir alışkanlık ediniminin 21 günde kazanıldığını, beynin aslında bir bütün olarak çalışmadığını ve her kontrol için ayrı bir merkez olduğunu, uyurken bir insanı bile öldürebileceğimizi, felç geçirdiğimizde beynin bunu reddedebileceğini vb. bunun gibi bir çok saklı kalan bilgiyi beynimizle ilgili aslında belkide çok az şey bildiğimizi gözler önüne seriyor. Bilimle ilgilenenlere tavsiye edebileceğim güzel bir eser.
Okunması kolay bir kitap.Fakat bu konuda az çok bilgi sahibiyseniz ya da benim gibi sağlık alanında okuyorsanız size çok da yeni bilgiler katmayabilir.
Mikroskop Altındaki Ben Yada Sen, Yani Biz!
Kendini her daim pürüzsüz bir bütün olarak görmek isteyen çoğu insan, mikroskop altında kendini oluşturan zerrelere ve nörobiyolojik bütünselliğini sağlayan parçalara nedense bakmak istemez. Parçalara ayrıldığını görmek kendi bütünsel kavrayışını zedelediği için mi ya da algılayabildiği bütün, bağımsız parçalardan daha anlamlı geldiği için mi bakmak, görmek istemez bilemiyorum.
Ama kendi biyolojik varlığımın derinliklerine doğru yaptığım bu gizemli yolculuk en az Kozmoz'a yaptığım yolculuklar kadar büyüleyiciydi. Yeniliklerle doluydu. Varlığım henüz tam olarak çözülmüş değil! Bunu görmek için ömrümün yetmeyeceği kesin! Gizem hâlâ sürüyor. Ama bilimde alınan bu mesafeler sayesinde, el yordamıyla benim kendime doğru attığım adımlarımın gölgesinde aradığım kendime ulaşmam bir parça daha gerçeğe dayandı. Kendine ve evrene sorusu olmayanın, kendini merak edip mercek altına almayan bir kişinin aynı tutkulu heyecanı paylaşması mümkün değil pek tabii ki!
İster içeriye, ister dışarıya dönük olsun, soru dolu bakışların odaklandığı tüm noktalarda evrenin düzeneği gibi çalışan (mutasyona uğrayan, değişen, kenetlenen...) içsel bir düzeneği görmek, bu görüşle bir parça daha "farkına varmanın" yarattığı farkındalıkla bir önceki halimden daha bilinçsel bir yapıya eşinerek yerleşip oturmam, benim bu yaşam güzergahımdaki en kıymetli, en anlamlı yolculuğum. Keşke diğer yolculuklarımda yaptığım gibi bu anlarımı da fotoğraflamanın bir yolu olsaydı. Bu bilim insanları iyi ki varlar!
Kitaptan alıntı :
... Sara nöbetini ele alalım. Sara nöbeti eğer şakak lobundaki (temporal lob) belirli bir noktada odaklanıyorsa kişi motor nöbetler geçirmeyecek , daha üstü kapalı bir deneyim yaşayacaktır. Bir tür bilişsel nöbet olarak tanımlanabilecek bu etki, kişilik değişimleri, aşırı dinsellik (din saplantısı ve din konusunda kendinden aşırı emin olma), hipergrafi (genellikle de din olmak üzere belirli bir konuda aşırı derecede yazma isteği duyma), çevrede bir dışsal varlık olduğu yanılgısı ve sıklıkla da, tanrıya atfedilen sesler duyma gibi durumlarla kendini gösterir. Tarihte ortaya çıkmış peygamberler, kahramanlar ve liderlerin bir bölümünün şakak lobu odaklı sara hastaları olduğu düşünülmektedir. Baş melek Mikail'in, İskenderiyeli Azize Katerina'nın, Azize Margaret'in ve Cebral'in seslerini duyduğu konusunda hem kendisini hem de Fransız askerlerini ikna ederek on altı yaşındayken Yüz Yıl Savaşları'nın gidişatını değiştirmeyi başaran Jean D'Arc'ı düşünün.
Kendisi bu deneyimini şöyle anlatmıştı; "On üç yaşımdayken, Tanrı'nın kendimi yönlendirmemde bana yardımcı olan sesini duydum. İlk seferinde çok korkmuştum. Ses bana öğle vakti duyurmuştu kendini. mevsimlerden yazdı ve o sırada babamın bahçesindeydim." Şöyle devam ediyordu: " Tanrı bana gitmemi emrettiğine göre gitmeliydim. Ve bu emri bana veren Tanrı olduğu için, yüz babaya ve yüz anneye sahip olsaydım ya da bir kralın kızı olsaydım bile giderdim yine de."
Geriye dönük kesin tanı koymak bu durumda olanaksız olsa da Jean D'Arc'ın sunduğu veriler, artan dindarlığı, süregiden sesler, şakak lobu sarasıyla kesinlikle uyumludur. Beyin doğru noktada uyarıdığında, insan ses duyar. Doktor, sara etkilerine karşı koyacak ilaçlar yazdığındaysa nöbetler ortadan kalkar, sesler kaybolur. Sonuçta gerçekliğimiz, biyolojimizin ne işler karıştırdığına bağlıdır.
Sayfa 211- 212
Kim olduğumuzun nörobiyolojimiz üzerindeki toplam etkiye bağlı olduğunu mükemmel ifade eden bir kitap. Okuyun bakışınız gerçek olana doğru yönelsin, bakış açınız değişsin, farkındalığınız yükselsin. Bilim insanı yüceltir. Karanlığından çıkarır. İnsanın karanlıktaki zihnine, neronlarına dışarıdan bakışı sağlayan, fener yakan bir birikim kitaba dönüşmüş. İnsanlığın böyle bilim adamlarına ve bu tarz çalışmalara ihtiyacı var.
Dili cok bilimsel olmasina ragmen hayatin icinden ornekler vermis olmasi anlayip bagdastirmayi kolaylastiriyor, basarili bir bilimsel yayin.
Abartılan kitaplardan. kayda değer bir numarası yok. Liste başı kitapları satın almadan evvel bir süre göz gezdirin.
Asla para vermeye değmeyecek kitap. Icinde hiçbir yeni bilgi yok. Otonom sinir sistemini yeni bir şey gibi tanıtmış. Konuyla ilgilenenlere "beynine bir kez hava değmeye görsün" ya da "bir psikiyayristin gizli defteri"ni öneririm. Sabırla kitabın sonuna kadar okudum tam bir reklam şişirmesi. Kesinlikle tavsiye etmiyorum.
Sürükleyici olduğunu söyleyemem... her gün okuya okuya bitirebildim, yalnız bilgilendiriciydi bu da bir gerçek :)
Incognito İtanyanca bilinmeyen demek. İçinde ilginç bilgiler barındıran bilinç ve bilinçaltına dair bir kitap. İnsanlar dik oturunca daha mutlu hissederler, alkol alınca ortaya çıkan kişiliğin gerçek olup olmadığı,eşinize(sevgilinize) olan sadakatin genetik olabileceği,dinlemediğiniz halde bir konuşmada isminiz geçince neden kulak kesiliriz?,kimse kendini gıdıklayamaz ama şizofreni hastaları bunu yapabilir gibi ilginç ve hayret edilesi bir sürü bilgi barındıran bir kitap. Kısaca eğlenceli bir nöroloji kitabı.