Rüyalarınızın erkeği en büyük kabusunuza dönüşebilir mi?
Cathy, Lee ile tanıştığında onun doğru kişi olduğunu düşünmek için geçerli sebepleri vardı. Neden olmasın ki, yakışıklı, kaslı, kıskanç, sürpriz yapan ideal erkek. Son zamanlarda bolca gördüğümüz erkek profiline çok iyi uyuyor Lee. Yatağa getirilen kahvaltılar, kıskançlıktan tutup kolundan götürmeler, gözyaşları, sıcak sahneler… Cathy’nin arkadaşlarının bile kıskandığı bir ilişki. Okuduğumuz bir aşk romanı olsa burada kalır sonsuza kadar mutlu yaşadılar diye bitebilirdi. Ta ki Lee gerçek yüzünü gösterene kadar.
Lee bildiğin psikopat. Öyle böyle değil ama. Hareketleri, yaptıkları ilmek ilmek kişiliğinden götürdü Cathy’nin. Fiziksel ve duygusal şiddet kaçma noktasına kadar götürüyor onu, başarısızlığın ardından ölümün eşiğine gelmişken kurtarılıyor. Her ne kadar Lee yakalanıp hapis cezası alsa da Cathy için işler eskisi gibi olmuyor. Özellikle geçmişinde tam bir parti kızı olan birinin değişimini okumak çok kötüydü. Biri mi takip ediyor, eve kim girdi, nelere dokundu diye düşünmekten Obsesif Kompülsif Bozukluk baş gösteriyor.
İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş. Üst katına taşınan Stuart sayesinde tedavi olmayı kabul ediyor. Yavaş yavaş düzelmeye, Lee’den korkmamaya, hapisten çıktığını söylemiş miydim?, ona karşı savaşmaya başlıyor.
Kitap günümüz, geçmiş şeklinde ilerliyor. Bunu ilk gördüğümde kesinlikle zorlanacağımı düşünmüştüm ama ayrı bir akıcılık katmış kitaba. Tabi bazı sinir halleri de yarattı. Tam saçından tutup yakalamışken günümüze geçiş yapmanın hoş olmadığı bölümler vardı.
Ve son olarak kapak. Çok beğendiğim deyip bir şey yazmayacaktım ta ki kapaktaki o elleri görene kadar. İlk gördüğümde kitap soyuldu sanmıştım. Keşke onlar olmasaydı da kapakta geçer not alsaydı. Bütün ürkütücülüğünü öldürmüş maalesef.
Çok beğendiğim bir kitap oldu. Soluksuz okuduklarımdan. Belki herkese hitap etmeyebilir ama. En son lisede Şeytanın Sağ Eli’ni okuduğumdan beri bu kadar korkmamıştım. Özellikle benim gibi karanlıktan korkuyorsanız gece okumanızı tavsiye etmem.
Kendi beğenmediğinin beğenilmesine anlam veremeyenler içinde şunu söylemek istiyorum. Bu kitabın 29 dile çevrilmesinin çok haklı sebepleri sebebi var.
http://colorful-book.blogspot.com/2013/03/elizabeth-haynes-isg-ararken-yorum.html
http://illekitap.blogspot.com/2013/03/elizabeth-haynes-isg-ararken.html
Ne kitaptı ama...
Psikolojik - gerilim deniliyordu kitaba ben gerilimi hissetmedim sadece gerilim olarak adlandırılan kısımlar bana daha çok gizemli geldi ki bu da merakımı uyandırdı... ama psikolojik kısmı evet doğruydu insanı psikolojik olarak etkiler bu kitap. ayrıca onda psikolojik detayın arasında da ince bir şekilde aşkın işlenmesi mükemmeldi.
Yazarın kalemini çok sevdim. Cidden böyle bir konu için akıcı bir kalemi vardı ve konu olarak bir geçmiş bir gelecek ilerlediği için arada kopukluk olur alışmak - adapte olmak sorun olur diye düşünürken yazar öyle bir işlemiş ki kelimeleri geçmişe ve günümüze gidip gelmek hiç zor olmadı. Bu yüzden yazarı takdir ettim.
Kitabın konusunu çok beğendim. Böyle kitapları arada sırada da olsa okumayı seviyorum çünkü içinde gerçeklik paylarını barındırdıklarına inanıyorum. Kitap kurgu mu yoksa gerçeklik payı var mı bilmiyorum ama yaşanması imkansız olaylar değil ve dünya da bir yerlerde böyle olayları yaşayan kadınlar var bu yüzden insanı psikolojik olarak etkiliyor... ve ben de beni böyle etkileyen kitaplara tapıyorum.
Kitabın eleştireceğim tek yönü bir iki yerde tarihlerde hatalar vardı. Mesela aralık olması gereken yerde kasım yazılmıştı gibi.. gerçi okurken hangi tarih olduğunu zaten kavrıyorsunuz ama yine de fark ediliyor. Sadece söylemek istedim bunu benim için çok büyük bir şey değildi çünkü böyle kitapların bir nazar boncuğuna ihtiyacı vardır bu minicik hatalar da nazar boncuğu olsun.
Kitabı konusunu anlatan bir özet geçmeyeceğim zaten kitabın arka kapak yazısı konusunu çok güzel özetliyor. Ama yine de değinmek istediğim birkaç yer var ve bu kısımlarda kitap içeriğine giren detayları söyleyebilirim... Öncelikle Cathy'nin güçlü olması, özellikle Stuart ile tanıştıktan sonra korkularını, psikolojik takıntılarını yenmesi çok güzeldi, yaşadıklarından sonra mutluluğu kesinlikle hak ediyordu. Sylvia ise... her ne kadar hiçbir kadının böyle bir muameleyi hak etmediğini düşünsem de Sylvia'nın Lee'den gördüğü muameleyi halk ediyor dedim kitabı okurken. Hani derler ya "eden bulur" onun gibi sen arkadaşına inanma git onun aleyhine ifade ver.. işte şimdi gördün sende işin iç yüzünü dedim okurken. Cathy'nin Lee ile karşılaştığı son sahnedeki güçlü, cesur davranmasının arkasındaki dokunuşun Stuart olduğunu düşünüyorum. Gerçekten çok yardımı oldu ve sonunda ikisinin de mutlu olduğunu görmek çok güzel.
Kitabı ben çok beğendim ve bayıla bayıla da okudum. Aşk romanları her zaman ilk tercihim olsa da bu tür kitaplar da başımın tacı olan kitaplardır. İnsanların yaşama olasılığı yüksek konuları anlatan kitaplar dünyanın iç yüzünü bize gösterirken her kitaplıkta, kütüphanede bu tür kitapların bulunmasını öneririm. Bu yüzden de size tavsiye ederim bence mutlaka okuyun bu kitabı...
Bu kitap bana hediye olarak geldi ve gelir gelmez okunmaya başlandı..Gerilim filmi seviyorsanız bu kitabı kaçırmayın. Tam olarak "film okur" gibi oluyorsunuz:))) Hayatı karabasana dönmüş bir kadın. Yeniden acıdan ve korkudan başka şeyler hissetmeye başladığı anda geçmiş ama bir türlü geçmemiş olaylar yeniden ortaya çıkıyor ve bu defa korku ve endişe etmektense bunun üzerine gitmek istiyor. Başarılı oluyor. Ama bende derin izler bırakan bir kitap oldu ve hani J.C. Grangerımsı bir kalem. Biraz daha az şiddet ve korku olabilir ama aynı havadalar. Meraklısına tavsiye ederim..
Öncelikle “Işığı Ararken” için genel olarak bir şey söylemek gerekirse o da The Guardian’ın dediği gibi “Elinizden bırakamayacağınız sürükleyici bir kitap.”
Kitap, ana karakter Catherine’nin Lee ile tanışıp aralarındaki ilişki ilerledikçe onunla yaşadıkları yüzünden hayatının tamamen değişmesi, korku ve takıntılarla dolu bir hayata sürüklenmesini konu ediniyor.
Yazar konuyu işlerken aynı anda; bir yandan Catherine’nin geçmiş günlerine gidip o zamanda yaşanan olayları anlatırken bir yandan da karakterin şimdiki zamanda yaşadıklarını anlatıyor. İşlenen bu kurgu kitabın olay örgüsünün ilginç ve başarılı bir şekilde ilerlemesini sağlıyor. Catherine geçmişte Lee’yi yaşarken süregelen hayatında kapılarını Stuart’a açıyor. Yaşadığı travma yüzünden takıntılarıyla boğuşurken Stuart ona yardım elini uzatarak onu geçmişinin karanlık dünyasından çıkarmaya çalışıyor.
Kitabın sonlarına doğru ilerledikçe sadece Catherine’nin Lee yüzünden başı belada değildir ve bu durumda işlerin daha gerilimli bir hale gelmesini sağlıyor. Ve sonunda Catherine’nin korktuğu başına geliyor ve Lee ile tekrar karşı karşıya geliyor ve kitabın sonu hiç beklemediğimiz bir biçimde sona eriyor.
---Lee’nin Catherine için sürprizleri henüz bitmiş sayılmaz…
http://kitapasigi.blogspot.com/2013/02/konusan-kitaplar-ile-blog-turu-isg.html#more
Catherine'in hayatı dört yıl önce yaşadığı korkunç bir ilişki yüzünden cehenneme dönmüştür. Psikolojisi bozulan Catherine sürekli birilerinin takip ettiğini düşünüyor ve sürekli endişe halinde yaşıyor. Tabi böyle yaşaması içinde kesinlikle haklı sebepleri var. Bir gün yukarı kata bir psikologun taşınmasıyla Catherine'in hayatı olumlu yönde değişmeye başlar. Artık dört yıl önce yaşadığı ilişkiden önceki haline dönüp korkularından kurtulabilme imkanı vardır. Ta ki bütün bu korkuların oluşmasına sebep olan kişi serbest kalana kadar...
Daha ilk başından beni kendine sardı. Yazar Catherine'in psikolojik halini çok iyi yansıtmış. Dışarıdan garip görünebilecek o davranışların nedeninin okudukça çok iyi anlıyorsunuz. Hatta anlamakla kalmayıp bende çok gerildim. Bir ara romanı elimden bırakıp kapıyı kontrol ettim. Sonra dönüp okumaya devam ettim.
Okurken Catherine'e acımamak elde değil. Zaten ailesini kaybetmiş. Geriye sadece arkadaşları(!) kalıyor. Arkadaşlarının hepsi seçmece manyaktı zaten. Onlar da destek olmak yerine köstek oluyorlar. Hele bir Syvia vardı ki ! O Syvia'yı elime verseler saçını başını yolardım. Daha önce sevmediğim -hatta nefret ettiğim- karakterler oldu ama hiçbiri bu kadar sinirimi bozmamıştı.
Kitabın daha ilk başından heyecanlı ilerlediğini söylemiştim. Temposu hiç azalmadan devam etti. Ve BOM! harika bir sonla bitti.Hele o son satırları okurken bir tuhaf oldum. Bitirdikten sonra bile aklımı kurcalamaya devam etti. Oturup devam etseydi nasıl ilerlerdi diye düşündüm. Psikolojik gerilimi sevmeyenlere bile psikolojik gerilimi sevdirebilecek derecede kaliteli. Tam senaryolaştırılacak bir kitap .Keşke filmi çekilse de birde beyaz perdede kitabı okurken yaşadığım heyecanı beyaz perdede yaşasam.
Puan kıracak bir yer bulamadım.Aynı tarz kitap okumaktan sıkılanlara tavsiyemdir.Kitabın hakkını veremeyebilirim diye yorum yapamıyorum.
Işığı Ararken-Elizbeth Haynes..
Benim okumadığım bir türde idi Işığı Ararken okurken inanın tam bir insanlık dramı ve vahşetten oluşan satırları okumak içimi acıttı..Kaygısız pek de sorunu olmayan nerede akşam orada sabah tarzında yaşayan güzel bir genç kadının sayfalar ilerledikçe nasıl bir panik atak hastasına dönüşmesini dehşetle okudum..
Hikaye hem dünden hem bugünden kesitleri kahramanın ağzından anlatıyordu ki bu aslında hiç de sevdiğim tarz değildir..Hiç sevmem bu tarz romanları bu dezavantajına rağmen romanı elimden bırakamadım.O ne kurgu ne anlatım ne akıcılık idi..Polisiye özellikle psikolojik gerilim okumayı sevenlere şiddetle tavsiye ederim..Kadına şiddet milliyet,yaş,ırk farkı kesinlikle gözetmiyor bu kitabı okuduktan sonra bunu tekrar anlıyorsunuz..Hikayenin en sevdiğim yanı ise Catherine'nin hayatının kontrolünü eline alıp yeni bir aşka yelken açması ve tekrar normal insan olmaya başlaması idi ki bu beni cidden çok etkiledi..Kitabı okurken gelecek sayfada ne olduğunu cidden tahmin edemiyorsunuz..Panik Atak hastaları hakkında yazar cidden sıkı bir araştırma yapmış.Gerçeğe yakın bir düzeyde anlatım vardı..hani belki de bu hikayeyi yazarın yaşamış olduğunu da düşünebilirsiniz...
Yazarın sıkı bir takipçisi olacağım kalemini cidden çok beğendim..
Catherine Bailey karizmetik yakışıklı polis Lee Brigman ile tanıştığında onun gerçek yüzünü bilmiyordu başta mükemmel bir uyum içinde giden bu ilişki giderek Lee'nin paranoyaklaşması üzerine gittikçe çıkmaza giriyordu...Lee Catherine'nin tüm arkadaşları ile arasına girmiş onun psikolojik dengesinin bozulduğunu onu çok sevdiğine hepsini inandırmıştı..Cathy sorunun kendinde olamdığına hiç kimseyide inandıramadığı gibi hayatının kontrolü gün geçtikçe Lee'nin eline geçiyor gördüğü şiddet gün geçtikçe de çoğalıyordu..O kadar ki bir gün gelip bu şiddetten ölümün kıyısına kadar geldiğinde bir anda kurtulur..
Fakat o eski Cathy değildir gördüğü şiddetten hayatı kurtulmuştur ama ruh çok derin yara almış ağır bir travma geçiren panik atak hastasına dönüşmüştür..Kapıları pencereleri en az üç kere kontrol edemeden kendini güvende hissetmiyen vücudunda Lee'den kalan yara izleri ile dolu neredeyse yarım bir kadın kalmıştır..
Derken oturduğu evin üst katına bir psiklog taşınır ..Stuart'ta yeni bir ilişkiden yaralı olarak çıkmış genç bir psikolog idi..Cathy'nin durumu onu çok etkiler ona yardım etmeye çalışır ama Cathy'nin durumu buna pek müsait olmasa da Stuart asla vazgeçmeyecektir...
Müthiş bir romandı aşk,tutku,gerilim,psikoloji savaş ile harmanlanmış bir romandı..Tavsiye ederim...
Psikojik Gerilim tarzında başarılı bir roman. Kitap 3 yıl öncesi ile 3 yıl sonrası diye ilerliyor. Bunu ilk farkettiğimde, “Bu kitap beni serseme çevirecek” dedim ama kısa sürede bu düzene alışıyor insan. İki zaman diliminin birbiriyle ilgisine azalmayan bir meraktan, tarihler arasındaki yolculuğu siz istiyorsunuz. Gerilimi ve heyecanı yüksek bir roman. Etkiliyor ve hapsediyor. Boşuna Amazon’da 2011 yılının en iyi kitabı olmamış...
Bu kitapla ilgili yorumlarını paylaşan herkese teşekkürler. Olumlu yorumları görüp almıştım. Çok iyi anlatılmış bir psikolojik gerilim. Hikaye en başından sizi içine alıp sonuna kadar götürüyor. Sayfaları sabırsızlıkla çeviriyorsunuz. Yazar bu kitapla favorilerim arasına girdi. Keyifli okumalar...
Son derece heyecanli ve sürükleyici. Dili son derece sade. Gerilim seviyorsaniz mutlaka okuyun derim.
Işığı Ararken kitabı bitti...
Kitabı bu kadar çok dile çevrilmemesine gerçekten şaşırmamak gerekir..E tabii bunun yanında 2011 yılının en iyi kitabı olduğununda haklılık payı var.Kitabı gerçekten çok beğendim.Sürükleyici bir sonraki sayfada ne olacağını tahmin bile edemiyorsunuz..Kitap sizi içine çekiyor.Geçmişle şu anki zamanı anlatıyor ama yazarı kalemi o kadar iyi ki hiç bir şekilde bunun adepte sorununu yaşamıyorsunuz.
Kitabın konusuna gelince;Cathy delidolu bir bayandır.Hergün bir partide,gece klübünde geçiyor.Günün birinde Lee diye bir adamla tanışıyor.Hayatının erkeği olarak düşünürken Lee'yi bir anda Cathy'nin hayatını cehenneme çeviriyor.Ve bu yüzden Cahty'nin de psikolojik sorunları başlıyor..
Cathy psikolojik sorunları başa çıkmaya çalışırken üst kat komşu Stuart'ın yardımıyla tedavi görmeye başlıyor.Zamanla herşeyin düzeleceğine inanmaya başlayan Cathy aslında birşeyin farkında değildir,Hayatının erkeği dediği Lee hapisten çıkmıştır....
Psikolojik gerilim kitaplarını sevenler için bence ideal bir kitap.Bir an önce alıp okumanızı tavsıye ederim.Ve bu kitap için kitaplıgınızda yer açın..
sonunda okkalı bir küfür yedin benden lee hem de neler neler....
yani bu kadar çok okumanın ve dile çevrilmesinin hakkını veren bit kitap kesinlikle okuyun kardeşim hele ortalarına doğru merak yedi bitirdi beni.
tamam ilk baş gene mi gece hayatı yatıp kalkması bitmeyen insanlar dedim ,dedim ama niye ilk sayfalar öyle çünkü okudukça anlıyorsun hikayenin özünü ;)
Tam bir psikolojik gerilim. Bazı yerlerde gerçekten sinirim bozuldu ama son sayfasına kadar merakla okudum.
tavsiye edilir.