http://oldgirlsontheblog.blogspot.com.tr/2015/03/amy-bartol-kacnlmaz-ongoru-serisi-1.html
Arka arkaya böyle güzel kitapları okuyunca benden mutlusunu bulamazsınız Yine harika bir fantastik kitap ve tesadüf ki yine serii. Bir yandan keşke serinin ikinci kitabı çıktığında başlasaydım şimdi kim bilir ne zaman çıkar diyorum bir yandan da vay be harikaydı iyi ki okumuşum diyorum :D 2.si çıkana kadar ben 3 kere daha üstünden geçerim bu kitabın.
İlk sayfalar da sıkılabilirsiniz. Hatta Evie ve Russell’in(sinir oldum bu çocuğa!) anlamsız, bir an da oluşan yakınlaşmasını yadırgaya bilirsiniz. Aman yarıda bırakmayın çünkü devamı sizi epey şaşırtacak. Konusuna kısaca bir değinirsem; Evie üniversiteye yeni başlayan güzel kendi halinde ara da kâbuslar gören dayısı dışında ailesinden kimsesi olmayan hoş bir kız. Dayısı ile olan yakınlığını sadece ilk sayfalar da okudum ama öyle iyi anlamış ki yazar kitap boyunca karşıma çıkmasa da sanki başkarakterlerdendi. Ve okuldaki herkesin Evie’ye hayran olması biraz sinirlerimi bozdu. Bu kadar mükemmel olmamalıydı çünkü birazcık normallik şarttı kitapta. Sınıfa adımı atar atmaz Reed ile karşılaşıyor ve olaylar başlıyoor.
Reed; kusursuzluğun vücut bulmuş hali.. Ne harika bir şeydi o öyle. Başlar da davranışları kafamı karıştırdı. Azcıkta sinir oldum. Ne bu gizem yeter dedim. Ama Evie çocuğu öyle bir anlatıyor ki benim de ağzımın suları aktı okurken. Hayran olmamak elde değil. Sonlara doğru heyecan doruktaydı. Beni şaşırtan birçok karakter oldu. Ve tekrar ediyorum şu Russell denen çocuğa hiiiç ısınamadım. Umarım 2. Kitapta kendine göre birini bulur. Yoksa Reed’den önce ben devreye gireceğim.
İyi ki uzun bir kitap olmuş. Her şey yerli yerine oturdu. Ve her şey zamanından önce olmadı. Sıkılmadım hiç. Olayları anlamaya çalışırken o 430 sayfa sanki 100 sayfa gibiydi. Reed ve Evie’nin duygularını anlatma biçimlerine bayıldım. Sözcükler öyle özenle seçilmiş ki aslında ne hissettiklerini o kelimeler de bulup sizde hissediyorsunuz. Buradan sesleniyorum lütfen 2.kitabı çabuk çıkartın. Olaylar öyle bir hal aldı ki tam asıl okumak istediğim zamanlar geldi ve kitap bitti. O yüzden beklentim çok yüksek.
https://illekitap.blogspot.com/2020/10/amy-bartol-kacnlmaz-ongoru-serisi-1.html
Uzun zamandır elimde olan bir paranormal romans türünde olan Öngörü Serisi'nin ilk kitabının yorumuyla karşınızdayım. Öncelikle 5 kitaptan oluşan seri genç yetişkin türünde de yer aldığını söylemeliyim. Gençlerin de yetişkinlerinde severek okuyacağı bir kurgusu var.
Amy A Bartol'un kurgusunu akıcı, merak uyandırıcı ve sürprizlerle dolu bulduğumu söylemeliyim. Okurken bazen durgunluk sıkıcı gibi gelse de buna rağmen kitap akıp gitti. Buna karşılık aksiyon sayfalarındaki detaylar da güzel yazılmıştı ve serinin ilk kitabı olmasından dolayı da biraz konuya giriş olduğundan dolayı sanırım olayların oturtulması ve başlanması açısından da güzeldi.
Kitabın kısaca konusundan bahsetmek gerekirse; Evie üniversiteyi kazanınca kendi hayatına yeniden başlayarak geleceğine ilk adımı atmıştır. Ancak gördüğü kabuslarından da kurtulacağını düşünerek üniversite kampüsüne geldiğinde kabuslarından daha şaşırtıcı gerçeklerle karşı karşıya kalacaktır. Çünkü orada kendisinin dahil bilmediği canlılar vardır... Belki duyduğunda inanmayacağı ama kendisi de dahil olunca inanacağı olayların merkezinde bulur kendini. Çünkü kampüsünde kötüler meleklerle savaşan iyi melekler vardır... üstelik içlerinden birinden çok fazla etkilenirken bir yandan da ruh eşiyle tanışmıştır. Ruhunun yarısı karşısındaki meleğe giderken diğer yarısı da ruh eşi Russell'a gitmektedir. Bütün bunlarla ne yapacağını bilemezken kendisinin de ne olduğunu çözmeli, seçiminde bir karara varmalı ve daha da önemlisi ruhu olan bir melek olduğu için peşindekilerle savaşmayı öğrenmesi gerekmektedir. Evie'nin hayatı bir çıkmaza sürüklenirken hayati tehlikesi de vardır. Bir de bitmeyen kabusları...
Öncelikle kitabın klasik iyi - kötü meleklerin savaşı gibi bir kurguda olmadığını dile getirmeliyim. Oldukça farklıydı ve şaşırtıcı detaylarla da süslüydü.
Evie'nin ne olduğu, olduğu şeye dönüşmesi, kontrol edemediği güçleri ve daha da önemlisi peşindeki sürgün edilmiş meleklerle baş etmesini okumak güzeldi. Güçlü kadın karakterleri kitaplarda severim ve burada da Evie'yi bu konularda güçlü görmek çok güzeldi.
Evie'nin Russell ile Reed arasında kalması ve bir aşk üçgeni oluşması olayı bambaşka şeylere sürüklerken kitabın sonunda farkında olmadan Russell'ın hayatını kurtarmak için yaptığı hamle ortalığı iyice karıştırdı. Ama yine de bu kitapta en azından istediğim Reed demesi ve onu tercih eder davranması çok güzeldi ama ilerleyen kitaplarda ne olur bilemiyorum.
Reed'in durumuna da üzüldüm. Çünkü bunca zamandır savaşına devam ettim tam bir kıza aşık oldun ama o kızın da ruh eşi başka biri çıktı. Dostum kıyamadım sana... hele özellikle ruh eşini seçmelisin tavırların ve çaresizce aşkını gizliden gizliye koruma çabaların çok güzeldi. Ama en büyüleyici kısım ise... seni savaşırken okumak ve kanatlarınla okumaktı.
Evie'nin de kanatlarının çıkması ve ona verdiği tepki çok eğlenceliydi. Demeden geçemeyeceğim. Evet biraz spoiler oldu sanırım ama kız yarı melek yarı insan... meleklerin kanatlarının olduğunu zaten biliyoruz değil mi ama ;)
Russell ise... bence kitaptaki en şeker karakterlerden biriydi çünkü başta Evie'ye arkadaşça yanaşması ama içten içe aşık olması, Evie için endişelenmesi, kibar tavırları ve onu korumaya çalışması falan çok iyiydi. İnsan olmasına rağmen cesurdu da...
Alfred ise... ya da Evie'nin taktığı isimle Freddy... pislik herif... hiç tahmin edemeyeceğim şeyler yaptı. Bir de Evie'nin en yakın arkadaşıydı, onunla beraberdi, birlikte takılıyorlardı falan... yuh dedim. Cidden şaşırtıcı şeyler yaptı ve sürpriz oldu o kısım.
Hatta Brownie ve Buns harikaydınız kızlar dedim. Çünkü kızlar tam bir bomba çıktılar. Çok sevdim :)
Neyse çok uzatmayayım ama kitabın genelini sevdim, seriye giriş kitabı olduğunu da göz önüne bırakırsak 5 üzerinden 4 lük bir kitaptı benim nazarımda ama güzeldi. Okumaktan keyif aldığımı söyleyebilirim ve seriye de devam edeceğim. Tabi öncesinde okuma etkinliği kitaplarımı bitirdikten sonra.
Fantastik, paranormal türde romansları seviyorsanız mutlaka deneyin derim :)
Ne kadar büyük bir beklentiyle okuduğumu bilmiyorum ama kitap beni tatmin etmedi. Bir şeyler eksik gibiydi sanki
Hikaye çok güzel ama birşeyler eksikti sanki.
Evei'nin iki erkek arasında kalması çok basitleştirilmiş geldi bana.
Konu güzel olduğu için devam edeceğim seriye :)
Son elli sayfasına kadar kitaptan nefret ettiğimi düşünüyordum; ama o son elli sayfa aklımı bulandırdı. Seriye devam edebilirim.
Alacakaranlığın fanfiction'ı bir kitap olduğu söyleniyor; ama olabilecek her fantastik kitaptan bir şeyler katılmış. Sadece son elli sayfada Alacakaranlık yönü belirginleşti.
Kitabı neden sevmediğime gelirsek:
•Karakterler; güçlü değil, belirli özellikleri yok. Kitap boyunca farklı kişiliklere bürünüyorlar. Evie kitabın başında olumsuzlukları görmemiş gibi yapan Bella iken; sonra aslında hep fettanmış gibi gösterildi. Reed de kitap boyunca Edward, Matthew kırması gibi o aralarda gitti-geldi.
Benimseyebildiğim tek karakter Zephyr [Ben Zıpır olarak okuyorum :)], o da kitabın sonlarında ortaya çıktı :/
•Ve yine bir aşk üçgeni.
•Bir de yazarın yazımında Cassandra Clare, L. J. Smith, Deborah Harkness ve biraz da Laini Taylor'da hissettiğim tam olarak ne olduğunu tanımlayamasam da “soğukluk" ya da “samimiyetsizlik" denilebilecek bir şeyler var. [Evet, bu yazarları mimledim ;)]
Kurgu ve yazarın dili acemiliğini atarsa seri hoş bir şeylere dönebilir. Umarım devam kitaplarında seri bir kişilik kazanır...