Scott Spencer'in yazdığı Kağıttan Gemi okundu, bitti.
Her sayfasını acaba şimdi ne olacak diye çevirdiğim bir romandı. Kitapta aşkın trajedisi anlatılmıştı. Yazarın dili gerçekten çok güçlü fakat kitap karakterlerin ağzından değildi. Cümleler -yor eki ile bitmiş. Yazarın ağzından okuyorsun. Bu da karakterler ile bütünleşmeni engelliyor. Hayallere dalamıyorsun. Fakat kurgusu çok ama çok güzeldi. Bir o kadar da sıradışı ! Gerçek duygularıyla yüzleşen gerçek karakterler vardı kitapta. Kitabın konusu ise; sevgilisi ile yaşayan onun kızına babalık yapan beyaz bir adam ile evli barklı siyahi bir kadının'' aşkı ''. Gerçi ben buna aşk diyemiyorum. Duygular çok gerçekçi anlatılmıştı. Fakat... Bana ters... Yani bu, bu aldatma değil mi ? Bir yandan soluksuz okuyorum ikisinin hallerini, bir yandan -ya tövbe bismillah diye sayıklıyorum :-P Aslında, sonradan fark ediyorsun ki tüm bu ''aşk'' olaylarının altında, adamın aile olma sevdası yatıyor. Aptal herif ailesini terk ettiğinin farkına elbette sonradan varıyor ama onu çekende şu; siyahilerin aile hayatları beyazlara göre daha içtenmiş.(gözlerimi deviriyorum) Kişiler birbirlerine daha bağlı yani... Kitaba hafiften siyaset de karışmış yani. Eh tüm bunların sonunda aldatılan Kate gibi bende şunu soruyorum : '' Kötü başlayan bir şey, nasıl iyi bitebilir ki ? ''
Yazarın kaleminde ki cesarete hayran kaldım. Bu sıradışı romanı herkese tavsiye ederim.