Orjinal Adı :Heart of Honor
Edisyon Adı : Kalpten Kalbe
Yazar : Kat Martin
Goodreads Puanı: 5/3,73
Puanım: 5/3.60
Kat Martin'in kalemini seviyorum oldukça kuvvetli kalemi olan bir yazar. Heart Üçlemesinin ilk kitabı olan Kalpten Kalbe kitabının konusu oldukça değişikti.Biraz masalımsı bir tadı vardı romanın başlarında ama yazar kitabı yazarken sıkılmış olmalı ki kitabın ortalarından sonra biraz sıkılmaya başladım. Oldukça akıcı bir konusu olsa da iki apayrı dünyalardan gelmiş olan kişinin aşkı da çok farklı işlemeye çalışmış yazar ama kurgu sanki tam oturamamış gibiydi.
Yine de tam sıkılmadan severek okudum ama çok çok beğenmedim.Önceki okuduğum Kara Melek ve Gelinin Kolyesi isimli kitaplarını daha çok beğenmiştim. Farklı bir konuyu okumayı beklerken biraz kitap bitse de başka bir kitaba geçsem moduna girdim.
Aslında tam da bir kişiyi sıfırdan yeniden yaratma teması da vardı ve erkek kahraman bir Viking savaşçısı Alfa karakterde yaman bir erkekti. Kadın kahramanımız ise özgür ruhlu dönemin hayli ilerisinde olan bir asilzade İngiliz kadındı..İkisinin inatlaşmaları kişilik çarpışmaları başlarda hoşuma gitse de sonradan sinir olmaya başladım..
Kitabın en sevdiğim sahnesi bir sirk de kafese hapsedilen bu Viking savaşçısı olan Leif Draugr ile gazete sahibi Krista Hart'ın karşılaştığı sahne idi.
O sahne çok güzel idi orada Leif'in çaresizliği kurtulma umudu Krista'nın onu gördüğündeki yardım etme çabasından etkilendim.Onu profesör babasının yardımları ile sirkten kurtarıp onu tam bir İngiliz Beyefendisine çevirmek için eğitmeleri.
Çünkü bir Viking olan Leif tek kelime İngilizce bilmediği gibi İngiliz kültürüne ait bir şey bilmiyordu.Yeni medeniyetler için gemisi ve adamları ile yolculuğa çıktığında deniz kazası geçirdiğinde de ondan başka herkes hayatını kaybetmiştir. Korsanlar onu bularak bir sirke satmışlardır.
Derdini anlatamadığı ve devamlı dayak yediği için yarı delirmiş durumda kurtulmaktan umudunu kesmiş durumdadır.
İşte bu şartlarda gerçekleşen Krista ile karşılaşmasında onun dilini anladığını farkettiğinde bu genç kadından yardım ister ve Krista yardım etmek ister ve işte burada Krista'nın profesör babası ortaya çıkar Leif'e yardım etderek onu gaddar sirk sahiplerinden kurtarır..
Onu kendi evlerine alarak hem barınmasını sağlarlar hem de İngilizce öğreterek kendi kültürlerini öğretmeye çalışırlar Ona medeniyet dersleri verirken ,Leif'in bir İngiliz gibi giydirirken . Krista'da ona dans dersleri vermeye çalışır....
Çalışır diyorum çünkü Krista ve Leif arasındaki çekim ilk andan itibaren çok güçlü olması yüzünden bu çok da kolay olmaz..
Bu arada Krista çıkardığı gazete de yazdığı devrimci ve ilerici makaleler yüzünden tehdit mesajları da almaktadır. Fakat bunları başlarda pek önemsememektedir.
Tehditler tehlikeli olmaya başlayınca Leif Krista'yı korumaya başlar.Bu arada Krista ile ilgilenen Matthew Carlton ile Leif arasında rekabet başlar.
Krista ona aşık değildir ama ailesi için evlenmesi gerekmektedir. Kendisinden başka mirasçısı kalmayan büyükbabasının özel aldığı bir izin ile ünvanı Krista'nın çocuğuna kalacaktır.
Matthew sosyetenin çok gözde bir bekarıdır onunla ilgilenmesi bile şaşırtıcıdır.Ama ona karşı hiç bir şey hissetmemesine karşılık Leif'den bu kadar etkilenmesi Leif'in onunla ilgilenmesi işleri karıştırmaktadır..
Bu olmayacak bir şeydir. Çünkü Leif vatanına babasına verdiği bir sözden dolayı dönüp ailesine sahip çıkmak zorundadır..
Romanı okurken birbirlerini o kadar sevdikleri halde yokuşa sürmeleri bana tuhaf geldi sanki yazar hikayeyi uzatmak için kullanıyordu bunu. Okurken zevk alsamda bazı yerlerinde zaman zaman sıkıldığım bir roman oldu. Kötü demiyorum ama benim beklentim daha yüksekti. Kitap ilk çıktığında ben bu kitabı Gelinin Kolyesi'nin Kolye serisinden olduğunu düşünmüştüm ama kitabı alınca başka bir seriden olduğunu gördüm..
Kolye Serisi çok daha iyi idi bence..
Yazarın o kadar çok kitabı var ki umarım hepsini okumak nasip olur. Gerçekten de iyi bir yazar..Historical ve Viking severlerin beğeneceğini düşünüyorum...
Heart Trilogy
1. Heart of Honor (2006)
2. Heart of Fire (2008)
3. Heart of Courage (2008)
http://hulyami.blogspot.com.tr/2014/05/kalpten-kalbe-kat-martin.html
Uzun zamandır okumak istediğim yazardı Kat Martin ve bir kitabını okumak nasip oldu.Anladığım kadarıyla yazar fazla detaya girmeyi seviyor. Kitapta önemsiz karakterler hakkında bile bir iki bilgi vermişti, bu tarzla ilk kez karşılaştım.
Açıkçası ben kitabı beğendim ancak Hulyami Hanım'ın da dediği gibi Leif-Krista arasındaki çekişme başta güzel olsa da sonradan sıktı. Adam o kadar sevdiğini belli ediyor ama kız ille de, "o kaba biri, benim isteklerimi anlamıyor,ben onla evlenemem, ama onu çok seviyorum" tiradı çok sıktı.
Ayrıca Matthew bence iyi bir karakterdi ancak yazar son anda "Matthew kıza hakaret etsin de okuyucu bu karakterden soğusun" gibi bir düşünceye kapılarak adamı çıkarcı biri yapmış.
Onun haricinde karakterlerin büyük çoğunluğunu sevdim.
Krista'nın Leif'e yapmış olduğu abartı tripleri haricinde kendisini çok sevdim. Ne istediğini bilen,ayakları yere sağlam basan, kadınların da önemli olduğunun bilincinde bir iş kadını.
Ve Leif... Allah'ım o nasıl bir karakter. Bugüne kadar okuduğum tarihi aşk romanlarındaki en sapık ve acayip karakter sanırım Leif oldu. Krista'ya olan sapıksal düşünceleri ve davranışları bazı yerlerde gülmeme sebep oldu. Ayrıca modern dünyaya uymaya çalışırken yaptığı tuhaflıklar da çok şirindi. Gerçi onun haricinde de güldüğüm bir iki yer oldu bir iki alıntı paylaşayım:
"Sizi birkaç hafta daha beklemiyordum." dedi babasına.
"Evet, mektubundan sonra ikimiz de endişelendik."
Leif onu nerak mı etmişti? Kesin babası nazik davranmaya çalışıyordu. "Eh, artık evdesiniz ve üzüldüğümü söyleyemem."
Leif'in gözleri açıldı. "Demek sen de beni düşündün."
Krista'nın yanakları kızardı. Onu gerçekten hiç düşünmemişti veya düşünmemeye çalışmıştı. "Aslında onu babama söylemiştim.
Ama Leif'in ona inanmadığı ortadaydı. Adam hiç değişmemişti. Hala bir çılgındı.
En sevdiğim diyalog bu alttaki oldu :D
Freddie: "Tanıştığımıza memnun oldum moruk."
Leif'in kaşları çatıldı." Moruk? Ne dedin sen bana?"
Genç adamın gözlerine bir anda korku çöktü. "Kötü bir şey demedim gerçekten."
"Argo" dedi Krista. "Konuşma dilinde yerel bir ifade. Sadece selamladı seni."
Leif kafa salladı." Ben de memnun oldum tanıştığımıza moruk."
Leif direk konuya girdi ve son olarak önerdiği başlık parasını söyledi."sanırım bir şeyleri yanlış anlıyorum" dedi profesör.
"Üzgünüm profesör, kelimeleri yanlış mı kullandım?"
"Belki de. Bana Krista için yirmi bin pound önerdiğini duyduğumu sandım."
"Bunun size hakaret olduğunu biliyordum. Daha fazla önermeliydim. Kızınız bundan çok daha fazla..."
Ve bunun gibi daha çok komiklikler var.
Ancak sonlarda o komiklik tamamen kayboldu. Üstte yazmış olduğum Krista'nın triplerinden dolayı.
Ve çeviri. Okurken "A ne kadar güzel çevrilmiş" dedikten çok çok kısa bir süre sonra katliamlar başladı. Başta "de, ki eklerinin gerekilen yerde ayrılmamış olması hatta defalarca kez. Sonra kelimelerdeki karışan harfler. Hatta sonlarda çevirmen, çevirmekten baya sıkılmış olacak ki baz kelimelere gelmesi gereken ekler yok oldu. Anna Campbell'in "Yedi Gece" romanından daha beter imla hataları vardı.
Neyse, sonuçta göze çarpan bir iki kötü özellik dışında okutturdu beğendim. Yayın evinin sonraki kitap için fazla bekleteceğini sanmıyorum ama umarım yayın evi sonraki kitabı çevirince bu seriden devam eder.
Çok kötü bir konusu yoktu ama ben çok hazzetmedim. Kitabın konusu çok ilginçti ama bir o kadar da sınırları zorluyordu.Ben kendimi kaptırmadan okudum. Boş vaktiniz varsa neden olmasın okuyun.
Kitap arka kapak yazısını okur okumaz ilgimi çekmişti, ayrıca okuyup bitirmek de oldukça keyifliydi. Hikaye ve kurguyu sevdim ama birçok şeyi görmezden gelerek okuyabildim. Örneğin karakterin fiziksel özelliklerinin ya da elbisesinin anlatıldığı dört beş satırlık paragrafları okumak katlanılmaz bir çile gibiydi. Karakterlerin oluşumu ve yazım yönünden zayıf bir kitaptı evet ama bu tarz kitap okumayı sevenler veya benim gibi zayıf yönlerini görmezden gelenler keyifle okuyabilirler.
Viking savaşçısı Leif yaşadığı adanın dışında ki dünyayı görmek istediği için yola çıkmıştır. Fakat küçük gemisi kaza geçirmiş ve yanında ki dokuz arkadaşı ölmüştür.Kendisini ise bir çoban bulup bakmış ve tacirlere satmıştır.Dillerini bilmediği tamamen yabancı olduğu topraklarda uzun boylu,kaslı,sarışın bir dev olarak dövülüp,kırbaçlandığı kafese tıkılmıştır.
Krista Hart'ın kont olan büyükbabası erkek bir varisleri olmadığı için evlenip soylarını devam ettirecek bir torun vermesini ister. Diğer kadınlardan farklı olarak uzun boylu,balık etli,özgür ruhlu olan Krista'nın tek ilgilendiği ise toplum kurallarına karşı gelen annesinin kurduğu ve annesi ölünce yönetimi ele aldığı gazetedir.Bir bilim adamı olan babası ise en büyük destekçisidir.
Krista yakın arkadaşı ile gittiği bir sirkte kitlendiği kafeste tek arkadaşı olan maymuna eski Norveççe konuşarak vücudunu öven Leif'i görür. Yaşadıklarını anlatan ve yardımını isteyen Leif'i babası ile kurtarır ve evlerine alırlar. Babası İngilizceyi ve kültürlerini öğretecek karşılığında da yok olduğu düşünülen bir kültürü araştırma fırsatı bulacaktır. Leif ikel yaşamından sonra orada yaşaması için gereken her şeyi öğrenmeye başlar. Böylece ikili bir arada yaşamaya başlar.
Leif kendini geliştirmiş biri olarak,memleketine gidebilmek için bir gemi almasını sağlayacak parayı kazanmaya kararlıdır. Üstelik babasına verdiği sözü tutmak, onun yerini almak için de gitmek zorundadır. Bunun için çalışmaya ve kumardan para kazanmaya başlar.İlk gördüğü anda etkilendiği Krista için olan ilgisini hiç saklamaz,kıskanır,her fırsatta öpüp hoşlandığını söyler.Nişanlısı ile düello bile yapar. Hata tanrıların onu oraya gelini için gönderdiğine inanır ve onsuz oradan ayrılmamaya kararlıdır. Bu yüzden evine dönmek için yola çıktığında onunla evlenmeme konusunda ısrarcı olan ve kendisine ait olduğunu söylediği Krista'ı kaçırır.
Krista ne kadar sevse de ailesine karşı sorumlulukları olduğu için evlenmeyi kabul etmez Leif için de aynı durum geçerlidir ve ikili bu durum ile savaşmak zorundadır.
Kitabı çok sevdim. İkiliye de hikayelerine de bayıldım. Leif okuduğum kitaplar arasında en ilginç ve ilgisini göstermekten çekinmeyen tek erkek karakter. İlk andan itibaren ne istediyse söyledi ve bu durum çok güzeldi.Uyum aşamasında ki hallerini okumak da çok keyifliydi.Tek beğenmediğim durum ise kadın karakterin öyle davranmasa da çok fazla istemem, hayır olmaz, evlenemeyiz diye diretip durmasıydı.