Uzun zamandır okumak istediğim yazardı Kat Martin ve bir kitabını okumak nasip oldu.Anladığım kadarıyla yazar fazla detaya girmeyi seviyor. Kitapta önemsiz karakterler hakkında bile bir iki bilgi vermişti, bu tarzla ilk kez karşılaştım.
Açıkçası ben kitabı beğendim ancak Hulyami Hanım'ın da dediği gibi Leif-Krista arasındaki çekişme başta güzel olsa da sonradan sıktı. Adam o kadar sevdiğini belli ediyor ama kız ille de, "o kaba biri, benim isteklerimi anlamıyor,ben onla evlenemem, ama onu çok seviyorum" tiradı çok sıktı.
Ayrıca Matthew bence iyi bir karakterdi ancak yazar son anda "Matthew kıza hakaret etsin de okuyucu bu karakterden soğusun" gibi bir düşünceye kapılarak adamı çıkarcı biri yapmış.
Onun haricinde karakterlerin büyük çoğunluğunu sevdim.
Krista'nın Leif'e yapmış olduğu abartı tripleri haricinde kendisini çok sevdim. Ne istediğini bilen,ayakları yere sağlam basan, kadınların da önemli olduğunun bilincinde bir iş kadını.
Ve Leif... Allah'ım o nasıl bir karakter. Bugüne kadar okuduğum tarihi aşk romanlarındaki en sapık ve acayip karakter sanırım Leif oldu. Krista'ya olan sapıksal düşünceleri ve davranışları bazı yerlerde gülmeme sebep oldu. Ayrıca modern dünyaya uymaya çalışırken yaptığı tuhaflıklar da çok şirindi. Gerçi onun haricinde de güldüğüm bir iki yer oldu bir iki alıntı paylaşayım:
"Sizi birkaç hafta daha beklemiyordum." dedi babasına.
"Evet, mektubundan sonra ikimiz de endişelendik."
Leif onu nerak mı etmişti? Kesin babası nazik davranmaya çalışıyordu. "Eh, artık evdesiniz ve üzüldüğümü söyleyemem."
Leif'in gözleri açıldı. "Demek sen de beni düşündün."
Krista'nın yanakları kızardı. Onu gerçekten hiç düşünmemişti veya düşünmemeye çalışmıştı. "Aslında onu babama söylemiştim.
Ama Leif'in ona inanmadığı ortadaydı. Adam hiç değişmemişti. Hala bir çılgındı.
En sevdiğim diyalog bu alttaki oldu :D
Freddie: "Tanıştığımıza memnun oldum moruk."
Leif'in kaşları çatıldı." Moruk? Ne dedin sen bana?"
Genç adamın gözlerine bir anda korku çöktü. "Kötü bir şey demedim gerçekten."
"Argo" dedi Krista. "Konuşma dilinde yerel bir ifade. Sadece selamladı seni."
Leif kafa salladı." Ben de memnun oldum tanıştığımıza moruk."
Leif direk konuya girdi ve son olarak önerdiği başlık parasını söyledi."sanırım bir şeyleri yanlış anlıyorum" dedi profesör.
"Üzgünüm profesör, kelimeleri yanlış mı kullandım?"
"Belki de. Bana Krista için yirmi bin pound önerdiğini duyduğumu sandım."
"Bunun size hakaret olduğunu biliyordum. Daha fazla önermeliydim. Kızınız bundan çok daha fazla..."
Ve bunun gibi daha çok komiklikler var.
Ancak sonlarda o komiklik tamamen kayboldu. Üstte yazmış olduğum Krista'nın triplerinden dolayı.
Ve çeviri. Okurken "A ne kadar güzel çevrilmiş" dedikten çok çok kısa bir süre sonra katliamlar başladı. Başta "de, ki eklerinin gerekilen yerde ayrılmamış olması hatta defalarca kez. Sonra kelimelerdeki karışan harfler. Hatta sonlarda çevirmen, çevirmekten baya sıkılmış olacak ki baz kelimelere gelmesi gereken ekler yok oldu. Anna Campbell'in "Yedi Gece" romanından daha beter imla hataları vardı.
Neyse, sonuçta göze çarpan bir iki kötü özellik dışında okutturdu beğendim. Yayın evinin sonraki kitap için fazla bekleteceğini sanmıyorum ama umarım yayın evi sonraki kitabı çevirince bu seriden devam eder.