Bütün serinin King'in diğer kitaplarıyla olan bağlantısı, o mükemmel sonu. Bütün seride sıkıldığım, küfür ettiğim yerlerde oldu ama inanın beklenenden daha az. Sadece bu son için okunur derdim ama insanar ya sonuna hayran kalıyor ya da küfürler ediyor, o yüzden okuyup sizin karar vermeniz daha iyi.
King'in bir çok diğer kitabıyla da birleşmiş bu muhteşem öykünün sonlandığı bu kitap sizi hem güldürüp ağlatacak. Güldürecek çünkü hikayenin bütün ayrıntılarına hakim olacaksınız, üzecek çünkü bu harika dünyaya ve kahramanlara veda edeceksiniz. Aklınızın bir köşesine tekrar dönüp susannah'la şarkı söyleyeceğiniz düşüncesi yerleşecek.
Bitmesini hiç istemiyorum. Bu roman yavaş yavaş okunmalı, şimdilik söyleyebileceğim bu...
Sonunu çoğu Kara Kule hayranı sevemeyecek ama ben sevdim... Okumayan çok şey kaybeder bu son kitabı.
Tüm seriyi tek tek değerlendirmek güç. Bir cümlenin devamı gibiler çünkü. O yüzden son kitapla toptan değerlendireceğim.
Herhalde biraz daha sürseydi yazarın yazma süresini bulacaktı okumam. Neyse ki sonunda seriyi tamamlayabildim. Seneler önce tam ortasından başladığım, 7 kitaptan oluşan bu seri Robert Browning’in Childe Roland to the Dark Tower Came isimli şiirinden esinlenerek yazılmış. King’de nasıl bir hayalgücü varsa artık bir şiirden böyle efsanevi bir seri çıkarmış denebilir fakat haksızlık olur. Zira şiir başlı başına bir destan. Son kitap olan Kule’nin sonunda gayet güzel bir çeviriyle 34 kıta birden arzı endam etmekte.
Yazılma süresi göz önüne alındığında aslında tam bir tarih geçiş hikayesi. Seri ilerledikçe bizim dünyamızda (anahtar dünya) teknoloji de ilerlediğinden kitapta geçen bir çok makine neden olmasın belki birkaç çift haneli yıl sonra çevremizde görebiliriz dedirtiyor. Kitabın en ilgi çekici yanı bu olsa gerek, yüksek bir hayalgücünün eseri olmakla birlikte bu hayalgücünü besleyen kaynaklar gayet anlaşılabilir ve tanıdık. Kişisel olarak yazarın kendini de hikayeye katıp kurgunun içine okumasına kıl olurum. Fakat Kule serisinde sai King’i yadırgamadım. Hatta kendine dışarıdan böyle bakabilmesi (birebir yansıtmasa da) hoşuma gitti.
Kitabın konusu en sade haliyle, baş karakter olan, ne iyi ne kötü diyebileceğim, daima Ka’sına hizmet eden Silahşor Roland Deschain’in ilerleyip gitmiş dünyada tüm dünyaların kesişme noktası, ışınların koruyucusu Kara Kule’ye ulaşmak ve aynı zamanda Kule’yi ve dolayısıyla tüm dünyaları yıkıp karanlık çağı başlatmak isteyen Kızıl Kral’ı durdurmak üzere çıktığı uzun yolculuk. Bu yolda bir çok yoldaşı ve kaybı oluyor Silahşor’un. Susannah, Eddie, Jake ve Oy son ka-tet’i. Gilead’lı Roland’ın yaptıkları ve gözden çıkardıkları zaman zaman öfkelendirmekle birlikte bir süre sonra okuyucuda da Kara Kule’yi görmek bir saplantı halini alıyor. Ve son olarak genelin aksine ben finali beğendim zira Ka harbiden bir çember. Biz de buna kısaca keser döner sap döner gün gelir hesap döner diyoruz.:)
Böyle bir son ancak Stephen King'e yakışır :) Hiç tahmin edilemeyecek bir şekilde bitiyor gerçekten. Tüyleri diken diken yaptığı gibi Stephen King'in hayal dünyasına insanın tapası geliyor. O son bölümde Roland'a üzülmemek elde değil. Buradan yanlış sonuçlar çıkarmayın çünkü umduğunuz gibi değil bu son. Ve o kulenin son katı hiç olmasaymış diyor insan.
kitaba kendisini de ekleyen stepen king müthiş bir iş çıkarmış. Son kitabın son sayfasınıda bitirince ne okuyacağım şimdi ben diye durup düşündüm. Son beni şoke etti.
Son kitaba gelmişim heyecan dorukta olması gerekirken, gereksiz uzatmalara dayanamadım. Kara kule serisi ikisi hariç beni çok yordu haddinden fazla sıktı.
King'in kitaplarından yapılmış filmleri izlerim ama daha da kitabını okumam. 400 sayfada rahat rahat bitecek kitabı 800 sayfa da bitiriyor.
Epik serinin sonu. Şahsen hikayenin kendisi sonundan daha güzel diye düşünüyorum. Zaten Stephen King, nerede olduğunu hatırlamadığım bir yerlerde, kendini bir anlatıcı olarak nitelendiriyor, sonlara fazla takılmamamız gerektiğini söylüyor.
Neye benzettim okurken biliyor musunuz?
Çocuklarının oyuncaklarını almış eline. Bunlar kırık bacaklı Barbie bebek, bir Ken, Çin malı bir köpek, bir Cow-Boy. Almış bunları bir trende dolastırmış. Onlara robotlar, vampirler ilave etmiş. Bizi de keklemiş gibi. Sar makarayı, sar sar diye dinletti. Beğenmedim.