Pegasus çok şükür Hoyt'u hatırladı. Yayın evinden hamle gelmeyince geçen şubat ayından beri seriyi okumaya devam ediyorum. 4 kitap sonra da (2 ana + 2 yan kitap) bitirmiş olacağım. Seriyi sevenler yayın evinin keyfini beklemektense İngilizce'sini okuyup bitirsinler. Malum, bu kitap 22 ay sonra çıktı, sonraki kitabı ağırlık verdikleri psikolojik/gerilim ve kişisel gelişim kitaplarından ötürü garanti 3 sene sonra çıkarırlar.
BÜYÜK ORANDA SPOILER İÇERİR!!!
Kitap hem beklediğimi verdi hem de vermedi. Açıkçası biraz daha sırlarla dolu ve macera dolu bir kitap bekliyordum. Sonuçta Artemis şu kitaba kadar tam bir sır kutusuydu. Kendisinden daha karanlık şeyler beklerdim. Meğerse kardeşiyle birlikte kader kurbanı olmuşlar.
Ayrıca St. Giles Hayaleti diğer 2 kitaptakine göre daha az yer kaplıyordu. Bu özelliği beğenmedim demek isterdim fakat karaktere fazla gıcık olduğum için boş veriyorum.
Kitap Artemis'in geçmişi ve bu dük bozuntusunun ailesinin katilini araması diye 2'ye ayrılıyor. İyi ki yazar Artemis'e daha sık yer vermiş. Adam kitabın son çeyreğine kadar boş boş dolandı durdu.
Kitapta ufak da olsa Asa'yı gördüm. Olaylarla alakası olmamasına rağmen kendisi en büyük zarara uğradı. Ve ilerleyen kitaplarda büyük rol oynayacak yeni bir karakter geliyor. Nasıl bir karakter henüz fikrim yok.
Kitabı resmen Artemis sırtlamış. Allah'ım sen ne güzel bir kadınsın öyle! Zaten serinin 3. kitabından beri gözüm tutmuştu hatunu. Büyük oranda kendisinden beklediğim hareketleri gerçekleştirdi. Hayatım boyunca okuduğum ruhen en olgun kadın karakter kendisi oldu.
Yalnız bu kadar alçak gönüllü olduğunu ben de tahmin etmiyordum. Kadın bildiğiniz bunun kitabını yazmış. Maximus ile ilişkisindeki riskleri ve zorlukları biliyordu ve bunları olduğu gibi kabullenmesini sevdim. Tabi bu uysal göründüğü anlamına gelmiyor. Kitap ilerledikçe haklı sebepler ortaya koyarak niçin ilişkiyi sürdüremeyeceğini de güzel bir biçimde anlatıyor.
Ama Artemis'in içinde özgür bir ruh da mevcut. Her ne kadar kuzeninin Maximus'a ilgisi olduğunu bilse de onunla ilişki yaşamaktan çekinmedi. Sonradan kuzenine yaptığı şey için üzüldü ama pişman olduğunu sanmıyorum. Bu durumlarda kadın karakterler fazlasıyla drama bağlıyorlar. Artemis, tersini gördüğüm ilk kişi oldu. Yalnız sapıklıkta Winter'ı aratmamasına oldukça güldüm. Kendini dükün kişisel hizmetkarına gösterecek kadar vurdumduymaz olması oldukça eğlenceliydi.
Artemis'in biricik kardeşi Apollo da ayrı şahane! İntikam Maskesi'nde 3 sayfa görünmesine rağmen ona ve kardeşine duyduğu sevgiye bayılmıştım. Şimdi ise bu durum katlanarak arttı. Kardeşler arası bağın hala sıkı olmasını sevdim. Meğerse bombalar Apollo'da saklıymış. Ama burada kendi gözlemim kadar Artemis'e de canı gönülden inanıyorum. İki kardeşin bu durma düşmesinin sebebi kesinlikle Apollo'nun suçu değil. Kimin olduğunu sonraki kitapta öğreneceğim. Şimdiden o kişi için hoş olmayan düşüncelerimi hazırladım. Ayrıca bu kitapta Apollo'ya zarar veren karaktersizin de Allah belasını versin diyorum.
Şimdiiii, gelelim Maximus ayısına! Yazarın bu serisindeki diğer karakterlere nazaran kendisi için fazla bir hazırlık yapmadığını gördüm. Bildiğimiz klasik historical düküydü. Normalde kendisini es geçerdim fakat karşısında Artemis isimli bir tanrıça olunca iş değişiyor. Zamanında Maximus, Artemis'e ağır gelir demişim. Düzeltiyorum: Maximus, Artemis'i hiç mi hiç hak etmiyordu.
Oğlum, seni de kara listeme aldım! Neymiş "Ben bir düküm, Artemis'i bırakmam ama o sadece metresim olmalı. Ben onun soylu kuzeniyle evleneceğim." Terbiyesize bak ya! Unvan olarak yüksek olabilirsin ama adam olmadığın kitap boyunca o kadar belli ki. Oldukça melek gibi bir babası olmasına rağmen ona piç diyen birinden ne beklenir ki zaten! Yerin dibine gir inşallah!
Seride Maximus ayısından sonra bir de James denen bir arkadaş mevcut. Her zamanki gibi hayalet arayacağım niyetine yine mikser görevini üstlenmiş durumda ama bu sefer mikserliği ona pahalıya patladı. Kitabı gelecekte okuyacak olanları bilemem ama başına geleni okuyunca bir "Ohhhh" çekmiş olabilirim. Gönül isterdi şu karakterden sonsuza kadar kurtulayım, maalesef 8. kitabın baş kahramanı kendisi.
Kitapta Artemis ve Apollo'dan sonra beklediğim kişi tabi ki biriciğim Winter'dı. Tabi gelir gelmez yine Winter'lığını yaptı. Artemis'in başına gelenden sonra kendisini ölü kabul etmesi kopardı beni. Herhalde aynı şey eşinin başına gelse "Eşim nasıl olsa öldü." diyerek ortamdan çekip gidecek. Godric ile de iyice kanka moduna girmişler. Ama bu ikiliyi anca 2 sayfa okumak üzdü. Ben biraz daha kitaba dahil olmalarını isterdim. Ah eşek Maximus ah! Derdini bu kankitolara anlatsan ne sen uzun seneler katil arardın ne bu ikiliyi az okurduk.
Ya, ben şimdi Winter bebeğimle 9. kitaba kadar ayrı mı kalacağım? İzninizle ağlama köşeme çekiliyorum.
Historical Batman =D
https://oldgirlsontheblog.blogspot.com/2019/01/elizabeth-hoyt-karanlklar-duku-maiden.html?fbclid=IwAR2CcOwfb4PsIvpRaAQfKLeXIis81Wvd60yijTqhe9vBtsymPgCrPDb-wFY
Yazarın kitabını bir şevkle okudum okumasına , çook da beğendim de ve her güzel bir şeyin sonu olduğu gibi bu güzel kitap da üzülerek söylüyorum bittiii. Serinin yedinci kitabının da çıkmasını beklerken herhalde bir iki yıl daha geçer.
Yorumumun devamı için:
https://birumuthayal.blogspot.com/2019/01/elizabeth-hoyt-karanlklar-duku.html#more
Artemis Greaves'în vikont babası kont olan babası ve ailenin geri kalanıyla ayrı düşmüş, talihsiz yatırımlar yapmış ve delirmiştir. Abisi sarhoş bir halde delirip üç kişiyi öldürdüğü gerekçesiyle haksız yere hapsedilmiştir. Babası bir sene önce ölmüştür. Bu süreçte yatalak, ölüm döşeğinde olan annesi ile parasız kalmışlar, nişanlısı nişanı bozmuş, kont büyükbabası mektupların hiçbirine cevap yazmamıştır. Artemis çaresiz bir halde tek başına ortada kaldığında ikinci dereceden kuzeni Penelope ona refakatçilik işini teklif etmiş kuzeninin refakatçisi olarak işe başlamıştır. Kuzeni ile St.Giles sokaklarındayken karşılarına çıkan üç hayduttan onları St. Giles Hayaleti kurtarır ve hayaletin yüzüğü elinde kalır. Hayaletten etkilense de ilgilenmesi gereken başka konular vardır.
Kuzeni Wakefield Dükünün dikkatini çekmek ister. Artemis'in kaderi kuzeninkiyle bağlantılıdır. Çünkü düşüncesiz, kimseyi umursamayan kuzeninin evlenip gideceği eve yerleşmek zorunda kalacaktı.
Wakefield Dükü Maximus Batten on dört yaşındayken anne ve babası St. Giles'ta öldürülmüş ve onların cinayetine tanık olmuştur. İki hafta hiç konuşmadıktan sonra kendine gelmiş ve ailenin tüm sorumluluğu ona kalmıştır. Anne babasını öldüren kişiyi yakalamak için yıllarca bir iz bulma ümidiyle gezinmiştir. Hayatının yarısından fazlasını bu amaçla hayalet olarak geçirmiş, evlenmemiş, kendine arkadaş edinmemiş, sevgilisi olmamış, tüm zamanını tek bir şeye adamıştır. Babası kendisi için canını vermiştir ve babasının anısına saygı göstermek adına ona en uygun düşes adayıyla evlenmek ister. En uygun eş adayı da fazlasıyla yüklü bir çeyizi olan, güzel leydi Penelope'dir St. Giles'ta ikilinin hayatını kurtardığında asıl ilgisini çeken çizmesinde bıçak saklayan ve onu kullanmaya hazır olan Artemis olmuştur. Ona hayranlık duyar, etrafındaki hiçbir kadın bugüne kadar böyle bir cesaret örneği sergilememiştir. Fakat bunların bir önemi yoktur ve evleneceği kişi konusunda kararını vermiştir. Bu yüzden davette Penelope ile ilgilenmeye başlar.
Artemis'in hayata dair ne varsa elinden alınmış, hiç kimse hiçbir zaman fikrini sormamış, istekleri ve ihtiyaçları ile ilgilenen olmamış, bir sürü şeye maruz kalmıştır. Kendisi herhangi bir şey yapma şansına sahip olamamış, oradan oraya itilmiş, manipüle edilmiştir. Kaderi ile uzun süre önce barışmıştır. Hayal ettiklerinin artık gerçekleşmeyeceğini kabul etmiştir. Fakat Maximus'un kuzeni ile vakit geçirmesini kıskanır. Onun gibi bir erkeğin özlemini çeker ama daha ulaşılabilir bir erkeğe bile asla sahip olamayacağını, kaderinde yalnızlıktan başka bir şey olmadığını, bekarlığa mahkum olduğunu düşünür.
Maximus kuzeni yerine Artemis'i düşünür. Onun yumuşak başlı bir cemiyet kadını olmadığını, vahşi özgür tehlikeli bir tanrıça olduğunu bilir. Özenle kurduğu hayatında Artemis için yer olmasa da onu düşünmeden yapamaz. Artemis ile evlenemezdi. Babasının anısına borcu, bir dük olarak doğru şeyi yapma mecburiyeti buna izin vermez. Onsuz yaşayamazdı ve kuzeni ile evlenip uygun gördüğü sürece birlikte olmaya devam edecekleri bir ilişki ister.
Artemis için bir yuva, koca, aile artık çok uzağındadır. Onlara asla sahip olamayacaktı ama bunun hayatını istediği gibi yaşayamayacağı anlamına gelmeyeceğini, yeni bir hayat kurabileceğini kabul eder ve ilişkileri başlar. Suçluluk duygusu, insanların öğrenmesi, Maximus'un peşinde olduğu katil, Artemis'in abisi derken kitap biter.
Maximus neredeyse yirmi yıldır peşinde olduğu ailesinin katilini öldürmekten daha önemli bir şey bulur. Artık Artemis olmadan hayatta kalamazdı. Katili günün birinde bulabilirdi ama Artemis'i kaybederse hayatın artık bir anlamı olmazdı. Artemis'de sonunda özlemini çektiği hayata kavuşur.
Daha hareketli bir kitap beklerdim. İkilide, hikayeleri de farklı değildi ama yazarın her kitabı okunmaya değer.