Medes

18 takip ettiği ve 221 takip edeni var. 1063 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

Medes kitabı diğer baskılarıyla birleştidi.
Son Kuşlar

...Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi.Sait Faik Abasıyanıkın Son Kuşlar adlı hikâyesindenSon devir hikâyecileri içinde en çok beğendiğim bir genç yazardır. Türkçesi de çok mübalağalı değildi, tabii idi. Kendine has bir konuşması ve yazması vardı.Halide Edip AdıvarEdebi eserler, insanı yeni ve mesut, başka iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyorlarsa neye yarar? diyen büyük yazarın; ilk kez 1952de yayımlanan hikâye kitabı Son Kuşlar yeniden gözden geçirilerek yayına hazırlandı. Mektuplar, manüskriler ve gün ışığına çıkmamış yepyeni metinler sırada... TADIMLIKKış, Adanın bir tarafında yerleşebilmek için rüzgârlarını poyraz, yıldız poyraz, maestro, dramudana, gündoğusu, batı karayel, karayel halinde seferber ettiği zaman; öteki yakada yaz, daha pılısını pırtısını toplamamış, bir kenara oldukça mahzun bir göçmen gibi oturmuştur. Gitmekle gitmemek arasında sallanır bir halde, elinde bir pasaport, çıkınında üç beş altın, bekleyen bu güzel yüzlü göçmen tazeyi benden başka bu Adada seven hemen hiç kimse yoktur, diyebilirim. –Övünmek için değil!–Herkesin yeni başlayacak olan altı yedi aylık soğuk hayata kendini şimdiden alıştırmak ve hazırlamak için bir şeyler yapmaya çalıştığı öyle günlerde ben, tembelliğim, hep kaçanı kovalayan huyumla, yazın, o güzel göçmenin peşine düşmüşümdür. Nerede yakalarsam orada kucaklarım onu. Kimi bir çamın gölgesinde durgun ve güneşsizdir. Kimi bir çalılığın kenarındaki çimenlikte bütün eski ihtişamıyla daha yeni başlamıştır.Yazın daha parça parça, lime lime, bohça bohça eşyalarıyla gitmek için fazla telaş etmediği Adanın bu yakasında, hiçbir ev yoktur. Yalnız bir tek kır kahvesi vardır.Bir küçük koyun hemen beş on metre yukarısında, bir apartman terası kadar ufak bu kır kahvesinin tahta masaları üstünde hâlâ karıncalar gezer, hâlâ sinekler kahve fincanının etrafına konarlar. Bütün sesler kesilmiştir. Kimi gökyüzünden bir uçak homurtusu gelir. İçindeki, şimdi Yeşilköye inecek yolcuları düşündüğüm, yalnız bu yazıyı yazarken oldu. Ondan evvel de uçaklar geçmişti. Ama hiç, içindeki yolcuların Yeşilköye neredeyse ineceklerini, daha şu iki satırın sonunda inmiş bile olduklarını düşünmemiştim.Kahvecinin kendisi sevimsiz bir adamdır. Kahveciden çok, ters bir devlet memuru hüviyeti taşır. Hastalıklı olmasa, doktorlar fazla yorulmamasını salık vermemiş olsalar, dünyada kahveci olmazdı. Tersine, ben bütün ömrümce iyi bir kahve bulamadığım için kahveci olamamışımdır. Bir kır kahvesi, bir köyün kahvesinin üç beş gediklisi... Bundan güzel bir ömür mü olur, elli altmış senelik yaşama bundan güzel başlar ve biter mi?Ağaçtan ağaca serilmiş beyaz çamaşırlar bu kadar durgun, güneşsiz, ıslak bir şekilde ılık havada hiç kurumayacaklar. Bu kedi, tahta masanın üstüne çıkmış, köpeğime durmadan homurdanacak mı? Sandalyenin üstündeki vişneçürüğü rengindeki delik çoraplar... Asmanın yaprakları daha yemyeşil. Bizim bahçedeki kurudu bile.Deniz, Bozburuna doğru başını almış gidiyor. Uzaklarda görünen, İstanbulun neresi kim bilir? Sesler neden gelmiyor?Bir başka uçağın sesi gelmeye başladı. Bizim Ada, uçakların, üstünden geçtikleri bir yol güzergâhı olmalı ki, hep ya üstümden ya da solumdan geçip gidiyorlar. Kedi sustu. Köpeğim gözünü kapadı. Karga sesleri geliyor şimdi de. Vaktiyle bu Adaya bu zamanda kuşlar uğrardı. Cıvıl cıvıl öterlerdi. Küme küme bir ağaçtan ötekine konarlardı.İki senedir gelmiyorlar.Belki geliyorlar da ben farkına varmıyorum.Sonbahara doğru birtakım insanların çoluk çocuk ellerinde bir kafes, Adanın tek tepesine doğru gittiklerini görürdüm. İçim cız ederdi.Büyüklerin ellerinde birbirine yapışmış, pislik renginde acayip çomaklar vardı.Bunlarla bir yeşil meydanın kenarına varır, bunları bir ufacık ağacın altına çığırtkan kafesiyle bırakırlar, ağacın her dalına ökseleri bağlarlardı. Hür kuşlar, kafesteki çığırtkan kuşun feryadına, dostluk, arkadaşlık, yalnızlık sesine doğru bir küme gelirler. Çayırlıkta bir başka ağacın gölgesinde birikmiş çoluklu çocuklu kocaman herifler bir müddet bekleşirler. Sonra kuşların üşüştüğü ağaca doğru yavaş yavaş yürürlerdi. Ökselerden kurtulmuş dört beş kuş, bir başka ökseye doğru şimdilik uçup giderken, birer damlacık etleriyle birer tabiat harikası olan kuşları toplarlar, hemen dişleriyle oracıkta boğarlardı. Ve hemen canlı canlı yolarlardı.Hele bir tanesi vardı, bir tanesi. Çocukları bu işe seferber eden de oydu. Ökseleri cumartesi gecesinden hazırlayan da... Konstantin isminde bir herifti. Galatada bir yazıhanesi vardı. Zahire tüccarıydı. Kalın, tüylü bilekleri, geniş göğsü, delikleri kapanıp açılan üstü kara kara benekli bir burnu, deriyi yırtmış da fırlamış gibi saçları, kısa kısa bir yürümesi, kalın kalın bir gülmesi...

...Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü ola... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 2 hafta
Medes bir kitabın yazarlarını düzenledi.
Sait Faik Abasıyanık Bütün Öyküleri

Sait Faik Abasıyanık’ın ilk hikâyesi 1929 yılında Milliyet Gazetesi’nde yayımlandı. Bugün, neredeyse yüz sene sonra, o bir başlangıç noktası, yeniliği müjdeleyen bir kaynak hâlâ. Tabiata ve insana bakışta, anlatıcının sesinde, yazar-okur ilişkisinde, içerikte ve biçimde geleneksel Türk hikâyesinin o güne dek yürüdüğü yollara alternatif yollar teklif ederek modern hikâyenin bu coğrafyadaki temellerini atan Sait Faik Abasıyanık’ın edebiyat tarihimizdeki konumu hiç değişmedi. Bir insanı sevmekle başladı her şey, sevmekle devam ediyor. Yakup Çelik’in derlemesiyle yazarın tüm hikâyelerinin, dergi ve gazetelerde yayımlanma sıralarına göre yer aldığı bu kitap, onun hikâye çizgisindeki değişimi, Türkçeyi kullanma aşamalarını, hikâyelerinde zamanla değişen temaları ve anlatım tekniklerini ortaya koyan bir okuma deneyimi vaat ediyor.

Sait Faik Abasıyanık’ın ilk hikâyesi 1929 yılında Milliyet Gazetesi’nde yayımlandı. Bugün, neredeyse yüz sene sonra, o bir başlangıç noktası, yeniliği müjdeleyen bir kaynak hâlâ. Tabiata ve insana bakışta, anlatıcının sesinde, yazar-okur ilişkisinde,... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 2 hafta
Medes bir kitabın yazarlarını düzenledi.
Benim Kadıköy’üm

Ulu Önder Atatürk “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” derken sahip olduğumuz kültürel mirasımızı korumamız gerektiğini de öğütlemiştir bize. Halkedon’dan Kadıköy’e, sahip olduğumuz bu mirası korumak, hepimizin görevidir. “Benim Kadıköy’üm” asırlar öncesine dayanan yerleşik kültürüyle yaşayan, cıvıl cıvıl bir yerdir. İlk gençlik yıllarımdan bu yana yaşadığım Kadıköy’ü detaylı araştırmalarımla ve gönül gözümle anlattım sizlere.



Haydarpaşa’sıyla, Haldun Taner’iyle, Süreyya Operası’yla, Fenerbahçe’siyle, Bağdat Caddesi’yle, Boğa Heykeli’yle, kiliseleriyle, camileriyle ve daha nice niceleriyle ülkemizin kültürel çeşitliliğini yansıtan Kadıköy’ü karış karış gezerek anlatmaktan büyük bir haz aldım.

Siz değerli Kadıköy severlerle ve Kadıköy’ü merak edenlerle paylaşmaktan onur duyuyorum.

Ulu Önder Atatürk “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür” derken sahip olduğumuz kültürel mirasımızı korumamız gerektiğini de öğütlemiştir bize. Halkedon’dan Kadıköy’e, sahip olduğumuz bu mirası korumak, hepimizin görevidir. “Benim Kadıköy’üm” ası... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 2 hafta
Medes bir değerlendirme yaptı.
İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 2 hafta
Medes okumuş bitirmiş.
Akhilleus'un Şarkısı

Kısa boylu, çelimsiz ve babasının gözüne bir türlü giremeyen Patroklos, trajik bir kaza sonucu bir çocuğun ölümüne sebep olmuş ve Phthia krallığına sürgüne yollanmıştı. Bundan böyle Kral Peleus'un ve onun altın oğlu Akhilleus'un -"Yunanların en iyisinin"- gölgesinde diğer yetim ve sürgün çocuklarla birlikte büyüyecekti. Akhilleus ki güçlü, güzel ve cesurdu, bir tanrıçanın, Thetis'in oğluydu. Zıt karakterdeki bu iki çocuk birbirlerine sadık arkadaşlar oldular. Aralarındaki bağ ve sevgi onlar büyüdükçe güçlendi.

Savaş ve hekimlik sanatını öğrenmek için at-adam Kheiron'un saklı cennetine yollandıklarında, Spartalı Helene kaçırılmıştı, Helene'i koruyacaklarına dair ettikleri yemine kanla bağlı olan Yunanlar, Troya'yı kuşatma planlarına girişmişlerdi. Yarı-tanrı Akhilleus'un neslinin en iyi savaşçısı olacağını müjdeleyen kehanet onu karşı konulmaz bir biçimde savaşın ortasına çekiyordu, bu kadere boyun eğen Akhilleus ve Patroklos kendilerini bekleyen sona doğru yola çıktılar...

İlyada destanının bir yeniden yazımı olan Akhilleus'un Şarkısı'nda Madeline Miller, kendisine 2012 Orange Ödülü'nü kazandıran, yetkin, tempolu ve soluk soluğa okunan bir romana imza atıyor. Troya destanı, çağdaş romanın taze nefesiyle yeniden doğuyor.

Kısa boylu, çelimsiz ve babasının gözüne bir türlü giremeyen Patroklos, trajik bir kaza sonucu bir çocuğun ölümüne sebep olmuş ve Phthia krallığına sürgüne yollanmıştı. Bundan böyle Kral Peleus'un ve onun altın oğlu Akhilleus'un -"Yuna... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 2 hafta
Medes kitabı diğer baskılarıyla birleştidi.
Yaşlı Adam ve Deniz (İhtiyar Balıkçı)

Mutlak tutkusuyla yarışırcasına, dünyanın dört bir yanında, kendini serüvenden serüvene atan HEMINGWAY, fırtınalarla dolu yaşamına yön veren karakterini, bir bakıma bu romanıyla özetlemiş gibidir. Büyük yazar, sert, acımasız fakat bir o kadar dokunaklı bir yazgıyı, yaşlı bir balıkçının okyanusta geçen birkaç günüyle özdeşleyerek, yalın, yoğun ve çarpıcı bir başyapıt koymuştur ortaya. İlk yayımlandığından bu yana, bütün ülkelerde artan bir ilgiyle okunan Yaşlı Adam ve Deniz, yazarın Nobel Ödülü kazanmasında birinci etken sayılmaktadır. Roman filme de alınmış, ünlü aktör Spencer Tracy’nin oyunuyla dünya sinemalarında olay yaratmıştır.
Yaşlı Adam ve Deniz, HEMINGWAY’in en ölümsüz eserlerinden biridir. Yaşlı bir Kübalı balıkçının açık denizde Gulf Stream’e kapılmış olarak dev bir kılıçbalığıyla olan can yakıcı mücadelesini son derece sade ve kuvvetli kelimelerle anlatır. Bu hikayesiyle Hemingway, yenilgiye karşı cesaret, kayba karşı şahsi başarı temasını kendine has modern üslubuyla yeni baştan heykelleştirmiştir.

Mutlak tutkusuyla yarışırcasına, dünyanın dört bir yanında, kendini serüvenden serüvene atan HEMINGWAY, fırtınalarla dolu yaşamına yön veren karakterini, bir bakıma bu romanıyla özetlemiş gibidir. Büyük yazar, sert, acımasız fakat bir o kadar dokunak... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 2 hafta
Daha Fazla Göster

Favori Yazarları (14 yazar)

Favori yazarı yok.