Herkesin ayan beyan bildiği bir cinayetin yine ayan beyan işlenmesi çok Türkiye dedirtti...
Gerçekten güzel...
Bilinen bir cinayet olduğu halde nasıl işleneceğini merak ettiren ,aslında toplumun duyarsızlığı gibi görünen ama bana daha farklı bir açıdan bakış açısı getiren bir kitap oldu.
Toplumun ummadığı insanlardan umulmadık şeyler gelebileceğini beklemediği ve aslında umulmadık insanların da bazı ön yargılar ve keskin kuralları yerine getirmek gibi bir mecburiyetleri kafalarına yerleştirdikleri vurgulanıyor.
Bazı değer yargılarının insanların sonunu hazırladığı ve bu sonun kimseye faydası olmadığı da apaçık görünüyor.
Cok begendim. Cok etkilendim. Cok guzel anlatilmis bir roman. Sonu bilinen bir olayi hayretler icerisindr ve heyacanla okudum.
Marquez in eserlerinde bir olağanustuluk var. Bazen olmayacak Bir sey bile olabiliyor ;)kıtabı çok merak etmiştim. Polisiye diye okudum ama polisiye tarzının tam zıttıydı sanki :) ortada bir cinayet var tamam ama cinayeti işleyen kişiler bile belli. Bu yüzden ben de çok büyük bir merak uyandırmadı. 100 sayfalık kitabı ancak 4 günde bitirebildim. Cinayetin işleneceği o kadar ortada ki, kimse dönüp de ben söyleyeyim demiyor sanki karanlıkta göz kırpıyorlar birbirlerine.. Bu yüzden nasıl olsa o söylemiştir boşvermişliği de işlenmiş...
Kesinliklikle cinayet kitabı olarak okunmamalı. Tamamen psikolojik tahliller üzerine kurulu bir kitap.
Hayatta gurur mu yoksa can mı daha değerli bunun analizini yapıyor kitap.
Sormadan sorgulamadan sadece aşağılanan gururumuzu onaracağız derdine düşen insanların bir insanın canını alarak kendilerini rahatlatma girişimleri.
Herkesin bildiği bir cinayetin göz göre göre işlenmesi ve durdurulmamaları.
Şaşırtıcı. Başarılı.
Toplumun her bir taşının sorgulandığı ve sizi de yazarın kendi yargılarına itecek bir kitap. Çok başarılı..
Kitapların en sevdiğim yanlarından biri ne kadar sözünü kesseniz de her zaman anlatmaya hazır olmaları.
Bir kitabı okumakla yaşamak arasındaki fark çok büyük. Her kitap okunur; ama zorlayarak, ama severek... Ancak bir kitabın yaşanabilmesi için onun hayatın karnından çıkarken göbek bağının tam olarak kesilmemesi şart zannımca.
İşte Kırmızı Pazartesi de o kadar gerçek ki, henüz hayatla var olan göbek bağını kesmemiş gibi. Öylesine bizden, öylesine içten...
Anlatım yönü çok kuvvetli bir eser, bundan dolayı da cinayetin işleneceğinin ta en baştan bilinmesi kitabın okunabilirliğini azaltmıyor. Aksine cinayetin nasıl işlendiği merak ettirip daha çok kendine içine çekiyor. Ayrıca toplumun olaylara nasıl kayıtsız kalabildiğini, başka nasıl olsa halleder tarzındaki bakış açısını, çok fazla dolandırmayıp yalın bir şekilde ustaca anlatmış Marquez.
Kırmızı Pazartesi, işleneceği belli olan bir namus cinayetinin , kimse tarafından engellenmemesi üzerine yazılmış ilginç bir romandır.
Bizi anlatan bu roman Marquez sayesinde görürüz ki farklı toplumlarında ortak sorunuymuş.
Ülkemizde 2017 de tam 409 kadın, 2016 yılında 328 kadın cinayeti işlendi. Ve bunların büyük çoğunluğu, işleneceği belli olan ama kimse tarafından engel olunmayan , cinayetlerdi.
İşleneceği belliydi, çünkü katiller onlarca kez Vicario kardeşler gibi kurbanlarını tehdit etmişlerdi.
İşleneceği belliydi çünkü, bunu Vicario kardeşler gibi sağda solda kaç kez göstermişlerdi.
İşleneceği belliydi çünkü, kadınlar öncesinde şiddet görmüştü. Kurbanlar emniyete sığınmıştı.
Ama her defasında, Nasar'ın annesinin, oğlunun son kurtulma ihtimalini, kapıyı bizzat onun yüzüne kilitleyerek (istemeyerek de olsa) engellemiş olması gibi , sevgili devlet baba da kadınların son kurtulma ihtimalini istemeyerek de olsa bürokrasi uyuşukluğu ile engelliyor.
Kırmızı pazartesi, salı, çarşamba,perşembe, cuma, cumartesi, pazar bizim hikayemizin adı.