De Warren Ailesinin 10. Macerası Leydi Blance Harrington ve Rex De Warren'in hikayesi idi..Kalbindeki duygularından arınmış bir kadın ve Her şeyden ümidini kesmiş bir adam..Çok duygusal ve dramatik bir hikaye idi.Okurken çok etkilendim..Serinin en güzel en etkileyici kitaplarında idi..Bu seride en çok beğendiğim Maskeli Balo'dan sonra en sevdiğim hikaye idi..Kapaktan çeviriye kadar kitap harika idi..Nasıl okuyup bitirdiğimi anlamadım bile..Emeği geçen herkese teşekkürler..
Blanche Harrington Tyrell De Warren ile nişanlı olan asil bir kadındı..Bu hikayeyi biliyoruz..Tyrell ve Lizzie'nin aralarından çekilerek nişanı bozmuştu...Daha önceki maceralarda Rex ile ilişkilerinde bir takım işaretler vermişti yazar bu ikili ile ilgili...Blanche Harrington hiç bir zaman romantik hayaller peşinde olmamıştı..Kalbinde hiç bir duyguyu besleyemiyor,hissedemiyordu..Tyrell'dan da o yüzden ayrılmıştı onun sevgisine saygı duymuş ama ne olduğuna dair bir hissi yoktu bile..
Babasını kaybedeli altı ay olmuştur..Matemden yeni çıkmıştır ama babasının ölümünün acısını bile hissedememiştir..Kendisini duygu yönünden eksikiliğine artık alışmıştır.Annesine dair hiç bir şey hatırlamayan Blanche hayatında mucizeyi beklememektedir..Babasından kalan servetin hatırına da talipleri oldukça atmış deyim yerinde ise ev onunla evlenmek isteyen bekar ve soylu erkeklerle dolup taşmıştır..
Eski nişanlısı De Warren'lerle görüşmelerine devam etmekte Rex'i yaklaşık 1,5 yıldır görmek bir yana başsağlığı bile dilememiştir..Arkadaşları da ona harıl harıl uygun bir koca bulması için akıl verirken konuşmaları sırasında Rex'i önermeleri ile her şey başlar..Daha doğrusu yakın arkadaşı Bess'in işgüzarlığı ile işler değişir..
Rex De Warren 9 yıl önce Fransa savaşında arkadaşı Tom'u kurtarırken bacağını kaybetmişti..Ama bu güçlü adamı yıkan çifte ihanet idi..Hayatı kurtardığı adam ve nişanlısı Julia'nın ihanetinden sonra Rex münzevi bir hayat sürüyordu..Ara sıra da güzel hizmetçilerin hizmetlerinden faydalanıyor ve içki kadehlerine sığınıyordu..Leydi Blanche Harrington ile de yıllar sonra onu hizmetçisi ile basması yollarının tekrar kesişmesi ...Bu sıra dışı rastlantı sonucunda ilişkileri de eski normal bir dostluğa dönüşmesi iki tarafta ne kadar bunun aksine çabalarsa çabalasın imkansız idi..Blanche tanık olduğu sahnenin etkisinden kurtulamıyor Rex'de çok saygı duyup gizlice aşık olduğu bu kadına böylesi bir durumda yakalanmaktan çok utanç ve azap duyuyordu..Belki de böyle bir karşılaşma ikisi arasındaki görünmez duvarların yıkılmasına sebep olur.
Bu duvarların yıkılması ile Blanche eski durgun kontrollü kadın olmaktan çok uzaktır..Rex'in içinde uyandırdığı duygulara hiç alışık değildir..Birdenbire annesi ile ilgili hatıralar göz önüne gelmeye başladığı gibi şimdiye kadar olmayan krizler ile mücadele etmek durumundadır..
Çok etkileyici çok güzel bir hikaye idi.Kesinlikle tavsiye ederim...
Hulya YILMAZ
http://hulyami.blogspot.com/2013/06/kusursuz-gelin-brenda-joyce.html
Doğrusu Rex'ten daha hareketli daha güzel bir hikaye bekliyordum.
Kitabın yarısı iki karakterin birbirinden özür dilemesi ve birbirine teşekkür etmesi ile geçti bence.Ha şimdi hareketlenecek dayan az kaldı demekle bir bakmışım kitabın yarısı gelmiş.Kalan yarısı da kızın 20 küsür sene sonra ortaya çıkan travma sonrası stres bozukluğu ile geçti.Aşka Yelken Açanlardaki gibi hareketli birşeyler bekledim durdum.Kızda adam da naif,sakin,zarif,anlayışlı vs vs olunca olmadı sanırım,beni sıktı :) Bu seride Brenda'nın en sevmediğim kitabı Kaçak Gelindi. Ama bu kitap onu geçti bence.Bu kadar yıldızıda diğer kitapları hatrına verdim.
Bu yazara da artık burada elveda demenin vakti gelmiştir :)
Bir Avuç Aşk kitabından sonra elime aldığım her bir kitabını bu yazar bunları yazmış olamaz bunlar bu kadar sıkıcı olamaz diyerek bıraktım. Bu kitabıda son derece sıkıcıydı.Dili iyi ve kuvvetli kullana bilir ama konu beni sarmıyorsa isterse edebiyat yapsın o kitap gitmeyince gitmiyor.
http://illekitap.blogspot.com/2013/07/brenda-joyce-kusursuz-gelin.html
Ve bir Brenda Joyce klasiği daha bitti...
Rex benim seride en çok merak ettiğim De Warenne erkeğiydi. Onun durumunun ve aşkının çok daha yoğun ve güzel olacağını düşünmüştüm ve yanılmadığımı yazar bana kanıtladı. Açıkçası serinin okuduğum üç kitabını çok beğenmiş ve Aşka Yelken Açanlar kitabında yazarın performansını biraz düşük bulmuştum. Çok daha sığ gibiydi aşk ama o kitabın hemen ardından Kusursuz Gelin'i okumak duyguların yoğunluğu aşkı iliklerine kadar hissettiren bir kurgu... çok daha etkileyici ve tatmin ediciydi.
Diğer kitaplarında olduğu gibi bunda da aile bağlarını okumak ve daha da güzel her şeye burnunu sokan Eleanor'u görmek çok daha eğlenceliydi. Kitabı oldukça eğlenceli kılan ve benim için kusursuz hale getiren bir nokta da karakterlerin çocuklarıydı... Cliff'in, Tyrell'in Eleanor'un çocuklarını ve aralarda onların yaramazlıkları oldukça eğlenceli hale getirmişti kitabı. Duygusal yoğunlukları bunlarla dengeli hale getirmişti yazar.
Blanche'ın yaşadıkları insanı tüylerini ürperten şeylerdi ve bunu farklı yorumlayarak Rex'ten uzaklaşması ise bir yandan aptallık bir yandan da fedakarlık gibi göründü bana... Ama Rex'in tavırları... İkinci kez kalp kırıklığı yaşıyor ev bu sefer daha da yıkılıyor görünüyor...
Rex'in ruhanı durumu okuduğumuz kitaplarda hep bir yerde bunalım takılan bir haldeydi ama burada Blanche ile beraberken onun da diğer De Warenne erkeklerinden hiçbir farkının olmadığını okumak paha biçilemezdi.
Çok uzatırsam kitap içeriğine giren bir yorum yapacağım bu yüzden susuyorum.Seriyi zaten herkese tavsiye ediyordum ve dolayısıyla bu kitabı da ediyorum. Ben çok beğendim ve dediğim gibi Aşka Yelken Açanlar kitabında sığ (bana göre) aşktan sonra bu kitap ilaç gibi geldi :))
"Kalbi kusurluydu. Atıyordu ama içinde abartılı duygular barındırmak istemiyordu."
Okumayı serinin başından beri merak ettiğim Rex De Warenne'in kitabını yazar sona saklamış. Tabi olaylar gereği de biraz öyle gerekiyordu. Ne olursa olsun, Maskeli Balo'dan sonra favori kitabım oldu kendileri.
O kitaptan da hatırlayacağımız gibi Blanche, Tyrell'in nişanlısıydı fakat onun Elizabeth ile evlenebilmesi için nişanı bozmuştu. Rex ise, bu olaylardan önce bacağını savaşta kaybetmiş bir gaziydi. İkisininde, karşılaşmalarının ilk anından itibaren aralarında bir çekim vardı tabi bu arzu değil de biraz daha takdir etme gibi daha değişik bir histi.
Bu olaylardan yıllar sonra Blanche'ın babası ölür ve o da altı aylık bir yas döneminin ardından, arkadaşı Bess'in dile getirdiği -tabi bu bir oyundur- Cornwall'daki eve taliplerinden bir süre uzaklaşmak için gitmeye karar verir. Gelişen olaylar, daha doğrusu numaralar sonucu yola yalnız çıkar.
Tabi Rex De Warren'de yaklaşık iki yıldır Cornwall'daki malikanesindedir. Evin Blanche'e ait olmadığı ortaya çıkınca adamın birkaç gün kalması için yaptığı teklifi kabul eder.
Duygu yoğunluğu had safhada olan bir kitaptı. Blanche'in yaşadıkları kolay şeyler değil ve kitapta bunlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor. Geçirdikleri sessiz ve sakin günleri çok sevdim tabi bazı şeyler oldu hatta bayağı bir şey ama da kitapta bir dinginlik havası vardı karakterlerin bulundukları ortam itibariyle. Benim hoşuma giden bir kısım oldu.
Ayrıca ailenin diğer üyelerini de gördük. Çocuklar büyümüş ve yaramazlıklarına tam gaz devam ediyorlarken onların o hallerini okumak bana çok keyif verdi. Ve bir de Stephan var. Tabi onun gizemi de kitaba kalsın.
Warenne ve O'Neil ailelerinin yetişkinlerine veda ettik bu kitapta. Sırada çocukları var. Ve onların hikayeleri de kesinlikle ebeveynleri kadar ilgi çekici görünüyor.
Leydi Blanche Harrington Maskeli balodan tanıyoruz. Tyrell ile nişanlı iken Tyrell aşık olunca aradan çekilmiştir. Babası imalat sektöründe büyük bir servet yaparak yıllar önce vikont unvanı almıştır. Çok uzun zaman geçtiği için kimse onların sormadan görme bir aile olduğunu düşünmüyordur. Blanche servet, ayrıcalık, ihtişamdan oluşan hayattan başka bir hayat görmemiştir. İmparatorluğun önde gelen kadın mirasçılarından biridir. Babası onu yeni taliplerle tanıştırmaktan vazgeçmese de nişanlısından ayrılıp aşk evliliği yapmasını istemiştir.
Babası ölünce de büyük bir mirasa konmuştur. Tam sekiz yıldır evlilikten uzak durmuştur ama babasının ölümünün ardından kendisine miras kalan serveti idare etmesine yardımcı olacak bir kocaya ihtiyaç duyar. Hem güzel hem zengin olunca talipleri de çok olur. Tamı tamına iki yüz yirmi sekiz talibi vardır. O kadar çok talibi vardır ama onun ilgisini hiçbiri çekmez. Ona göre kalbi kusurluydu, atıyordu ama içinde abartılı duygular barındırmıyordu. Bir erkek yakışıklı olabilirdi ama onun nefesini kesemezdi. Hayatında bir kez olsun öpülmek istememiştir. Bir kadında olması gereken ihtirasa asla sahip olamayacağını düşünmüştür. Altı yaşındayken annesinin çıkan bir isyandan sonra ölmesi onu etkilemiş ve geçmişte ki bazı olayları hatırlamaz. Zihninde annesine dair tek bir hatıra bile kalmamıştır. İsyandan sonra tek bir kez bile üzüntüyle gözyaşı dökmemiştir kalbinde hüzne yer yoktur. Diğer kadınlara benzemediğinin farkındadır. Hayat ne sunarsa sunsun yoluna mantıklı ve soğukkanlı şekilde devam edecektir. Onun hayatında dram, elem ve ihtirasa yer yoktur. Taliplerinden birine asla aşık olmayacağından emindir.
Taliplerinden uzaklaşıp kafasını dinlemek için kendisinin sandığı Cornwall'daki evine gitmeye karar verir. Arkadaşı onun Rex'den etkilendiğini anlayınca küçük bir plan ile onu Rex'in yaşadığı yere gönderir.
Blanche evine gitmeden önce Sör Rex'i ziyaret etmeye gider. Ama hizmetçisi ile birlikte olduğu uygunsuz bir manzara ile karşılaşır. Uzun aradan sonra ikilinin karşılaşması baya farklı oluyor.
Rex bir savaş gazisidir. Savaşta arkadaşını kurtarırken bacağını kaybetmiştir. Başarılarından dolayı sör unvanı ile bir arazi kazanmıştır. Savaş ve arkadaşı ile nişanlısının ihaneti onu tamamen değiştirmiştir. Ruhsal olarak kötü bir haldedir.
Blanche'i ise yıllardır beğenir. Onu hep mükemmel, kusursuz biri olarak görmüştür. Bu yüzden kendisi ile bir yakınlığı olabileceğini hiç düşünmemiştir. Üstelik yakalandığı durumdan sonra hiç ihtimal olmadığını düşünür.
Arkadaşının yaptığı küçük plan ortaya çıkınca Blanche Rex'in evin de kalmaya başlar. İkisi de birbirinden etkilendiğinden yakınlaşma kaçınılmaz olur.
Blanche’ın küçükken yaşadıkları, hatırlayamadıkları baş ağrıları ile ortaya çıkınca delirdiğini düşünür. Blanche'nin o hallerine üzülmemek elde değil. Yaşadıkları Blanche'nin kaçmasına neden olur ama neyse ki ona destek olup hep yanında olan bir Rex var.
Rex'in de bazı sırları, yaraları var ve bu iki yaralı insan birbirinin yanın da olunca her şeyin üstesinden gelmeyi başarılar.
De Warenne ve O'Neil ailesi ve çocukları ise kitabı bambaşka bir hale getiriyor. Tüm acıların için de onların olması eğlenceli hale getiriyor.
Rex'in ve Blanche'nin yaşadıkları beni üzdü ama evinden bir türlü çıkamadılar konu hep bir yönde kaldı bu durumu sevemedim. Neyse ki bir De Warenne bir kere aşık olur ve bu sonsuza dek sürer.