Leydi Blanche Harrington Maskeli balodan tanıyoruz. Tyrell ile nişanlı iken Tyrell aşık olunca aradan çekilmiştir. Babası imalat sektöründe büyük bir servet yaparak yıllar önce vikont unvanı almıştır. Çok uzun zaman geçtiği için kimse onların sormadan görme bir aile olduğunu düşünmüyordur. Blanche servet, ayrıcalık, ihtişamdan oluşan hayattan başka bir hayat görmemiştir. İmparatorluğun önde gelen kadın mirasçılarından biridir. Babası onu yeni taliplerle tanıştırmaktan vazgeçmese de nişanlısından ayrılıp aşk evliliği yapmasını istemiştir.
Babası ölünce de büyük bir mirasa konmuştur. Tam sekiz yıldır evlilikten uzak durmuştur ama babasının ölümünün ardından kendisine miras kalan serveti idare etmesine yardımcı olacak bir kocaya ihtiyaç duyar. Hem güzel hem zengin olunca talipleri de çok olur. Tamı tamına iki yüz yirmi sekiz talibi vardır. O kadar çok talibi vardır ama onun ilgisini hiçbiri çekmez. Ona göre kalbi kusurluydu, atıyordu ama içinde abartılı duygular barındırmıyordu. Bir erkek yakışıklı olabilirdi ama onun nefesini kesemezdi. Hayatında bir kez olsun öpülmek istememiştir. Bir kadında olması gereken ihtirasa asla sahip olamayacağını düşünmüştür. Altı yaşındayken annesinin çıkan bir isyandan sonra ölmesi onu etkilemiş ve geçmişte ki bazı olayları hatırlamaz. Zihninde annesine dair tek bir hatıra bile kalmamıştır. İsyandan sonra tek bir kez bile üzüntüyle gözyaşı dökmemiştir kalbinde hüzne yer yoktur. Diğer kadınlara benzemediğinin farkındadır. Hayat ne sunarsa sunsun yoluna mantıklı ve soğukkanlı şekilde devam edecektir. Onun hayatında dram, elem ve ihtirasa yer yoktur. Taliplerinden birine asla aşık olmayacağından emindir.
Taliplerinden uzaklaşıp kafasını dinlemek için kendisinin sandığı Cornwall'daki evine gitmeye karar verir. Arkadaşı onun Rex'den etkilendiğini anlayınca küçük bir plan ile onu Rex'in yaşadığı yere gönderir.
Blanche evine gitmeden önce Sör Rex'i ziyaret etmeye gider. Ama hizmetçisi ile birlikte olduğu uygunsuz bir manzara ile karşılaşır. Uzun aradan sonra ikilinin karşılaşması baya farklı oluyor.
Rex bir savaş gazisidir. Savaşta arkadaşını kurtarırken bacağını kaybetmiştir. Başarılarından dolayı sör unvanı ile bir arazi kazanmıştır. Savaş ve arkadaşı ile nişanlısının ihaneti onu tamamen değiştirmiştir. Ruhsal olarak kötü bir haldedir.
Blanche'i ise yıllardır beğenir. Onu hep mükemmel, kusursuz biri olarak görmüştür. Bu yüzden kendisi ile bir yakınlığı olabileceğini hiç düşünmemiştir. Üstelik yakalandığı durumdan sonra hiç ihtimal olmadığını düşünür.
Arkadaşının yaptığı küçük plan ortaya çıkınca Blanche Rex'in evin de kalmaya başlar. İkisi de birbirinden etkilendiğinden yakınlaşma kaçınılmaz olur.
Blanche’ın küçükken yaşadıkları, hatırlayamadıkları baş ağrıları ile ortaya çıkınca delirdiğini düşünür. Blanche'nin o hallerine üzülmemek elde değil. Yaşadıkları Blanche'nin kaçmasına neden olur ama neyse ki ona destek olup hep yanında olan bir Rex var.
Rex'in de bazı sırları, yaraları var ve bu iki yaralı insan birbirinin yanın da olunca her şeyin üstesinden gelmeyi başarılar.
De Warenne ve O'Neil ailesi ve çocukları ise kitabı bambaşka bir hale getiriyor. Tüm acıların için de onların olması eğlenceli hale getiriyor.
Rex'in ve Blanche'nin yaşadıkları beni üzdü ama evinden bir türlü çıkamadılar konu hep bir yönde kaldı bu durumu sevemedim. Neyse ki bir De Warenne bir kere aşık olur ve bu sonsuza dek sürer.