Samsa'nın neden bu kadar büyük bir insan olduğu bu kitap okunulduğunda daha iyi anlaşılıyor. gerçek sevgiyi, aşkı , acıyı, yalnızlığı, özlemi, hasreti tatmış bir adam kafka. Yaşamımız diyorum, nasıl olsa bulanık bir su. diyecek kadar yaşamdan tiksinti duymuş ama yine de milena'yı hayat ağacında tutunacak bir dal olarak görmüş. gerçekten başarılı bir yapıt.
Ah Milena şu an dar bir kuyunun başına gidip çığlık atsam sadece pis bir yankı vurur kulaklarıma...
Aşkın düşünce ile harmanlaşmış halidir bu kitap severken aslında karşındakini korumak için yaptığın fedakarlıkların ne kadarda değersiz olduğunu anlatır sana Franz Kafka dönüşüm ile başlayan yazarlık serüveninde Milena'ya Mektuplar ile bence nirvana dediğimiz noktaya ulaşmıştır,bu nedenden ötürüdür ki Milena'ya Mektuplar her bir satırında büyük ustalık ve emek kokar..
Kitap oldukça güzel olmakla birlikte çevirilerde yayınevinin önemi birkez daha anlaşılıyor. İnternette Milena'ya Mektuplar'ın Antik Batı Klasikleri yayınlarından çıkanının okunmaması gerektiğini gördüğüm halde en ucuz basım o olduğu için o yayınevininkini alıp okudum. Kesinlikle antik batı klasiklerinden çıkan hiç bir kitabı önermiyorum. Hangisini okuduysam aynı hayal kırıklığı!
Ne sevebildim ne vazgeçebildim bu kitaptan.Kitabı okurken okuyayım bitsin artık sıkıldım desem de tuhaf bir biçimde elimden de bırakamadım.Nihayetinde bitti. :)
"Mesela neden senin odanda duran, sen sandalyende ya da çalışma masanda otururken, uzanırken, ya da uyurken (iyi uykular diliyorum!), seni bütünüyle gören mutlu bir dolap değilim? Neden değilim?" diyor Kafka sonsuz aşkı Milena'ya. İnsanın Milena olası geliyor, böyle sevilebilir miyim acaba diyor?
Okudukça insanlardan ne kadar çok şey beklediğinize şaşıyorsunuz. Aslında önemli olanın sadece 'yan yana olabilmek' olduğunu anlıyorsunuz.
kafka'nın kalbimize sapladığı mektuplar.. belki de aşk'ın ne kadar kudretli olduğunu anlatmak istemişti bizlere.
sen benim için saf, el değmemiş bir genç kızsın milena. senin gibi tertemiz, eldeğmemiş bir beyazlığı olan biriyle hiç karşılaşmadım ben. böyle birine dokunabilmek büyük bir cesaret işi. bu kirli, korkak, kararsız, soğuk eli nasıl uzatırım sana..
Kafka sevsem de bir yerden sonra içerikte tekrara düşülen mektuplar sıktı beni. Eksi bir yanı da Milena'nın yazdıklarını göremememiz. Okunmasa da olur ama Kafka'nın Milena aşkını öğrenmek açısından okunabilir.
Kitaptan sürekli olarak yapılan alıntılar kitaba dair beklentiyi oldukça yükseltiyor ama kitabı okuduğumda abartıldığını düşündüm. Çeviri kaynaklı da olabilir tabii ki bu düşüncem. Abartılmayan şey ise Franz'ın Milena'ya olan aşkıdır. Mektup aşkları, günümüze ne kadar uzaksa da kitapta yeterince yakın.
Kafka'nın Milenaya olan sevgisini hissetmem uzun zamanımı aldı. En az Kafka'nın duygularını kendine itiraf edebilmesi kadar.
Milena'nın Max Brod'a yazdığı mektuplar, aslında Kafka'nın Milena'ya yazdıklarından daha derin bilgiler veriyor Kafka'yı az da olsa anlayabilmemiz için. Ama 'Kafka'yı az da olsa anlayabilmek'
acaba hangimizin harcı bu dünyada?
"acıdan geliyor, dindirilemeyecek bir acıdan, sadece acı veriyor, dindirilemeyecek bir acı"
Tavsiyem: Can Yayınları-Esen Tezel çevirisinden okumanız.
Beni sana getirecek bir yol bulmuştum, karanlıktan aydınlığa kavuşacaktım. Bu yolu UMUTla, sevinçle kazmış, kendimden de bir şeyler katmıştım. Bir çırpıda yüreğimle açtığım bu yolu kapatmak, ağır ağır dönmek, vazgeçmek zor geliyor biraz, elbet yüreğim sızlar. Bak Milena, EN ÇOK SENİ SEVİYORUM diyorum, ama gerçek sevgi bu değil belki, 'Sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla' dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki.' ... Kafka sevgilisi milenaya sevmenin bütün soyluluğu ve içselliğini mektuplarında anlatmış { Böyle bir aşk yaşanmalı yaşanacaksa eğer... }
misal:
Franz Kafka'nın milena'ya yazdığı mektupları herkesin okuması ne kadar etiktir bunu tartışmak lazım derim.
duygularını aktardığı bu mektupların özel olduğu gerçeği yok mu?
Edebiyat açısından zengin bir eser olabilir, iyiki yakılmamış diyebiliriz de ama yakılma sözü yerine getirilmediği durumunu hoşgörüyle karşılamak "kişisel değerler" açısından sakıncalı değil midir?