Susanna Tamaro'nun yirmili yaşlarında kaleme aldığı ve bugüne dek yayımlanmamış ilk romanı Kökler, Yollar ve Yitik Benler, bir yol öyküsüdür. Roma'da yaşayan bir gencin Illmitz'e, Avusturya'nın Macaristan sınırında bulunan ufak bir köye gidişinin ve orada deneyimlediklerinin öyküsü... Bunun da ötesinde, kimi zaman sancılı bir iç hesaplaşmaya dönüşen bir içsel yolculuk...
Köklerim oradaydı; ailem, çok uzun yıllar önce daha iyi bir kaderin arayışıyla oradan yollara düşmüştü. Hiçbirimiz oraya bir daha dönmemiştik: Sadece ben, kuyruğunu ısıran yılanların görüldüğü eski resimlerde olduğu gibi, huzursuzluklarıma bir son vermek için oraya gidiyordum.
Kendi varoluşunu anlamlandırma çabasındaki bir gencin, köklerinin ve kökleriyle birlikte kendi benliğinin izini sürdüğü bir arayış... Çocukluk ve yetişkinlik, yaşama veda edenler ve hayatta kalanlar, düşler ve gerçekler, korkular ve umutlar... Bir an için derin bir kayboluş yaşadım; uzakta olduğumu, herhangi bir mekâna ait olmadığımı, bunun geçici seyyahlığımdan değil, kaçınılması olanaksız bir kaderden kaynaklandığını biliyordum.
Susanna Tamaro'nun yirmili yaşlarında kaleme aldığı ve bugüne dek yayımlanmamış ilk romanı Kökler, Yollar ve Yitik Benler, bir yol öyküsüdür. Roma'da yaşayan bir gencin Illmitz'e, Avusturya'nın Macaristan sınırında bulunan ufak bi... tümünü göster
"Bedelini ödediğim hatalarımdan dolayı kimse beni yargılayamaz..."
Yaşadığın hayatın üzerinde bıraktığı izleri fark edebilmek için ölümün soğuk yüzüyle karşılaşmayı bekleme. Bazen sadece 18 saatlik bir zaman dilimi dahi, koca bir hayat kadar uzun gelir insana. En büyük aşkların filizlendiği ve en devrimci düşüncelerin toprağa düştüğü anlar zaten en dar ve çıkmaz zamanlar değil midir? Belki de bu yüzden hayat dediğin yarın cayacakmışsın gibi yaşanır...
"18 Saat" aşk, tutku, şehvet, macera ve tarihle örülü nefes kesici bir roman. Yolları aynı adreste kesişen birbirinden farklı ve iddialı karakterler ölümle burun buruna geldiklerinde bir daha eskisi gibi olmayacak hayatlar yeniden yazılmak zorunda kalınan kaderler sadece fikirleri değil, ruhları da değişenler...
"Gözümüzle gördüğümüz her güzel şeyin arkasında mutlaka bir giz ya da acı saklıdır..."
(Tanıtım Bülteninden)
"Bedelini ödediğim hatalarımdan dolayı kimse beni yargılayamaz..."
Yaşadığın hayatın üzerinde bıraktığı izleri fark edebilmek için ölümün soğuk yüzüyle karşılaşmayı bekleme. Bazen sadece 18 saatlik bir zaman dilimi dahi, koca bir hayat k... tümünü göster
Bir ülkeyi ve insanları, o ülkenin 350 yıllık tarihine tanıklık eden bir köprünün, romana adını veren Drina Köprüsünün dilinden anlatan olağanüstü bir roman. Sıradan, kronikçi bir anlatım değil sözkonusu olan. İvo Andriç, doğup büyüdüğü toprakları, efsanelerle, masallarla zenginleştirerek anlatıyor. Köprünün yapılışı, isyanlar, salgınlar, su baskınları, Bosna-Hersekin Avusturya tarafından işgali, ülkeye demiryolunun getirilişi, 1912 Balkan Savaşının acı dolu günleri, bir dünya savaşına yol açan suikast, yine savaş, yine kan, yine gözyaşı, köprünün dinamitle atılması... romanın tarihî dekorunu oluşturuyor. İstemediği delikanlıya verildiği için köprünün üstünden azgın Drinanın sularına atlayan güzel Boşnak kızı Fatonun acıklı serüveni, kumarbaz Glasinçaninin yarı gerçek, yarı masal halinde anlatılan kumar tutkusu, tekgöz Salkonun, gazinocu Lotikanın hayatları... romanın zengin dramatik kurgusundan birkaç örnek sadece. Her satırında hissedilen derin bir insan sevgisi ile insanı sarsan Drina Köprüsü, yarım asır önce yazılmasına rağmen değerinden hiçbir şey kaybetmeyen, bir millete, cemaate değil de bir ülkeye, bir vatana adanmış bir aşk romanı. İvo Andriçin bu başyapıtı, öte yandan, Osmanlıda farklı toplulukların nasıl birarada yaşandığını geniş bir görüşle bir tarihçi titizliğiyle tasvir ediyor. 1961de İvo Andriçe verilen Nobel Edebiyat Ödülüyle -ki edebiyat çevreleri ödülün özel olarak bu romana verildiği konusunda hemfikirdirler- taçlandırılan Drina Köprüsü, geçtiğimiz yüzyılın olduğu gibi, yeni binyılın da en büyük romanlarından biri olacaktır.
Bir ülkeyi ve insanları, o ülkenin 350 yıllık tarihine tanıklık eden bir köprünün, romana adını veren Drina Köprüsünün dilinden anlatan olağanüstü bir roman. Sıradan, kronikçi bir anlatım değil sözkonusu olan. İvo Andriç, doğup büyüdüğü toprakları, e... tümünü göster