ben kitabı beğendim ancak bilinç akışı tekniğine aşina olmayanlar okumakta biraz zorlanabilir.
Micheal Cunningham'ın yazmış olduğu 'Saatler' adındaki o güzelim kitabı okuduktan sonra kitabın esinlendiği ve faydalandığı Mrs Dalloway'ı İstanbul Tuyap Kitap Fuarında, çevirisini yapan İlknur Özdemir'in kendisinden satın almıştım.
Virgina Woolf, hayatın melankolik tınılarını ve günlük yaşamın tekdüze anlarını imgelerle örüp içimizde yeşerten bir yazar. Bilmiyorum, sanırım beni Marquez ve Sartre ile birlikte derinden etkileyen en güçlü yazarlardan biri. Dili kullanış biçimi, o tasvirlerindeki rastlantısal olmayan uyum; hele 8 Mart'ı henüz yeni geride bırakmışken, Woolf'un hemcinslerine önerebileceğim yegane şey şu ki bir an önce bu kadını okuyun. Sahte feminizm fanatikliğini ölçüsüzce savurup durmadan etrafa, Simone De Beauvoir ve Sylvia Plath ile birlikte kitaplığınızdan veya çantanızdan eksik etmeyin bu hayran olunası İngiliz yazarı.
Kitaba geçersek ise; Birinci Dünya Savaşı yeni bitmiş, kitaba ismini veren Clarissa Dalloway akşam için vereceği büyük bir partiye hazırlık yapmaktadır. Bir zamanlar aşık olduğu Peter Walsh'ın Hindistan'dan gelişiyle beklenmedik bir sürpriz ile karşılaşan Clarissa onunla karşılaştığında çelik gibi tutar sinirlerini fakat Peter Walsh yıpranır ve yıprandıkça kendisi fark eder, çok şey değişip çok şey eksik şeyleri tamamlamıştır. Woolf'un Bilinç Akışı tekniğiyle bu iki karakter arasında gidip gelirken Woolf bizi ters köşe ediyor ve Septimus ve onu sevip İtalyalardan onun için gelen karısıyla tanıştırıyor.
Savaş sırasında derin bir tahribat yaşayan fakat herhangi biri tarafından anlaşılma kaygısı güdülmeden kahramanlar gibi karşılanan Septimus, derin bir travma içinde yıpranıp dururken bir psikolog olan Holmes ile görüşmektedir. Fakat Septimus'un zihninde Holmes o kadar kötücül bir telaşa neden olmaktadır ki, onun alaycı ve hükmeden tavırlarına Septimus'da kendi iradesinin varlığıyla karşı koymaya çalışıyor ancak iradesi savaş sonrasında ölüme giden bir mahkumdan farksız. Karısının tüm desteğine rağmen aradığı gerçek desteği psikolojik tedavide görmeyen Septimus desteksiz bir şekilde anlamsız gördüğü hayatı sürdürmektedir.
Öte yandan Mrs. Dalloway ise partisini hazırlar, partiye davetliler gelir, eski tanıdıklarla görüşülür, geçmiş konuşulur fakat insanların önem olarak addettiği şeyler kişiden kişiye göre değişmektedir, bir yerde mutlulukla çınlayan kahkahalar sürüp dururken bir başka yerde derin bir çığlık amansızca sürüp gidebilir.
Kitabın sonu yıpratıcı, 'Saatleri' okumuş olanlar veya filmini izlemiş olanlar az çok tahmin edebileceklerdir. Son olarak kısa bir süre geçse de okumasını yaptığım bir kitabı daha sağlıklı tanıtabilmek için bitirdikten sonra çabucak yazmam gerektiğini fark ettim zira sağlıklı bir tanıtım olmuyor böyle yine de Mrs. Dalloway tam anlamıyla dört dörtlük bir kitap ve okunmasını ancak tavsiye edebilirim.
nefis bir roman..ikinci okuyuşum..Sadece bir gün..iç monologlar son derece keyifli..birçok karakterin bilinç altında bir gezi..en çok Peter'i sevdim..
Romanı çok karışık buldum çok fazla iç düşünce benzetmeler ve uzun cümleler var anlaşılması zor çok dikkatli sessiz bir ortamda okunması gereken bir roman güzeldi ama anlamakta zorluk çektim tekrar tekrar okudum.
"Mrs.Dalloway çiçekleri kendisinin alacağını söyledi." cümlesiyle başlayan okuduğum en yalın en berrak roman...
Sanki çevirme yetersiz gibi geldi , Sevdiğim yazarlar her Kitabı'nı severek okurum. Aynı eseri birinci basımdan tekrar okuyacağım bu kesin.
Bilinç akışı teknığını sevmeyenler.kitap tan sıkılabilirler,
Ben şahsen bilinç akışı teknığınde zorlanmadım fakat yoruldum:)
Dikkatimin dağıtlabileceği ortamda okumadım...
İlk 25 sayfasını üç kere okudum...
Ilk defa Virgimia Woolf okudum.. Kalemini sevdim yazarın...
Mrs Dalloway etrafında bir gün içinde yaşananlar etkileyici bir üslupla akıcı bir şekilde anlatılmış. Belki ilk sayfalarda sıkılabilirsin ancak devamı gerçekten de güzel bir roman.
Tabiki Virginia Woolf' eleştirecek değilim ya da bu puan kesinlikle ona değil. Sadece bilinç akışı tekniği benim zevklerime uymuyo maalesef. Yazarında dediği gibi asla toplu taşıma araçlarında hatta bence ufacık bir gürültünün bile olduğu ortamda okunabilecek bir kitap değil. Takip etmesi çok zor. Ben gerçekten okurken çok sıkıldım ve bitirebilmek için resmen çabaladım.
Bilinç akışı (kabaca iç konuşma) tekniğinin en iyi örneklerini vermiş olan yazarın diğer romanlarına kıyasla daha rahat okunabilir bir romanı. Yumuşak geçişlerle romandaki her karakterin iç dünyasına yolculuk ediyoruz. Kalabalık karakterleriyle dikkatli okunması gereken aksi takdirde kim ne anlatıyor anlatılıyor diye kargaşa yaratabilecek bir teknik. Zaten yazarda benim romanlarım trende, otobüste okunmamalı ,özen gösterilip sakince okunmalı demiş.
Ah Virginia doğuştan ölümü seçmişsin, yaralı kırgın melankollik ruhlardan birisin. İnsanın cebine çakıl taşları doldurup kendini salası geliyor serin sulara...