Eğer hiç depresyon atlatmamışsanız çok da anlayabileceğinizi düşünmüyorum bu kitabı.Sürekli kendini suçlama psikolojisi hatayı kendinde arama ölüm vurgusu yalnızlığın kaçınılmazlığı hissiyatı....
İçinde farklı kişilerin hikayeleri var.Kitap ismini kısa bir hikayeden alıyor.Kitap kahramanlarının birinin anlattığı hikayeden.
"Yaşlı ve çirkin bir mandarin, karşılığını parayla ödeyeceği zevk gecesi için olağanüstü güzel, ama taş kalpli bir fahişeye gitmiş. Sabaha karşı, yaşlı adamın uykuya dalmasını fırsat bilen genç kadın, soyguncu dostlarını çağırmış. Ne var ki mandarin, tilki uykusundan fırladığı gibi olanca gücüyle karşı koymaya, dövüşmeye başlamış. Haydutlar hem kalabalık, hem de işinin ehliymiş. onu kolayca köşeye sıkıştırmışlar. Ancak ne kadar vururlarsa vursunlar, bu zayıf, çirkin bedende yara açılmadığını, can alıcı darbelerin iz bırakmadığını görmüşler. Bıçaklarını, kılıçlarını çekmişler, ama en keskin bıçak, en acımasız kılıç bile mandarine hiçbir şey yapamıyormuş. Sonunda korkup kaçmışlar. Dövüşü izleyen kadın, yaşlı adamın mucizevi gücünden etkilenmiş, bir kez daha, bu sefer aşk adına sevişmek istemiş. Onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış. Gelgelelim güzel kadının her donuşunda mandarinin bedeninde yeni bir yara beliriyormuş, dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı yaralarmış bunlar. İçten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar. Sonunda mandarin kanlar içinde kadının kollarında yığılmış, ölmüş
Bu arada mandarin Çin imparatorluğunda üst düzey kamu görevlisi imiş.
"Çevremi saran boğucu ışıksızlığın, içimdeki durgun acıya kusursuz bir fon oluşturduğunu düşünüyorum."
Beni en az Tezer Özlü kadar etkileyen yazar. Okuduğum ilk kitabı, şimdiye kadar hiç okumamış olduğuma ölesiye pişman olduğum bir güzellik. Bana ve benim gibilere tercüman olanlar, iyi ki varlar.
Yazarın kullandığı dil harikaydı. Kelimelerine yansıyan melankoliyi de Tezer Özlü'nün ruh haline çok benzettim. İnsan anlatımın büyüsüne kapılınca hikayeyle, kitabın ne anlattığıyla hiç alakadar olmuyor.