Ankara'ya ilk görüşte aşık olmaz insan..öyle havalı bi mimari yapısı yoktur..şehre elinizde bavulla zafer çığlıkları atarak girebileceğiniz bi Haydarpaşa Garı yoktur mesela çünkü yenmek için gelinen bi yer değil çoğu zaman bakanlıklarca atanılan ya da mecburen okumak için gelinen bi şehirdir..o yüzdendir belki de ilk görüşte aşık olamama durumu,zamanla belki seversiniz o ayrı..imparatorluktan cumhuriyete geçilirken iyi niyetle yapımına başlanmış ama sonuçta ortaya çok kötü parçaların çıktığı bi cover albümü gibidir Ankara..bazen öyle sanıldığı gibi bir ucundan bir ucuna 1 saatte gidilebilecek kadar küçük olmayan,bazen de en uzun mesafesi Dost kitabevinden Kocatepe'ye kadar küçük gelen bi şehirdir..ama iyi niyetlidir Ankara,öğrenciyi sever mesela,öyle başka şehirlerdeki ATM'ler gibi yalnızca 50lira ve katlarını çekebilirsiniz demez insana,5lira istediğinizde bile elini uzatır size..çok sigara içilir burda,o yüzden her zaman dumanaltıdır,gridir,pis gelir..Ankara'da bir dostu görme isteği mekandan bağımsızdır,İstanbul'da bi buluşmaya sırf mekan güzel olduğu için de gidebilirsiniz,ama burda gittiğiniz yeri değil,sadece yanına gittiğiniz kişiyi görmek için gidersiniz..hırçındır,serttir,çirkindir Ankara ama kollayıcıdır..Şairin dediği gibi “hasreti nazlı”,ayazı sert,siyaseti çirkeftir..ama bi alıştın mı bu şehre;kimse anlamaz belki ama garip bi bağ ile bağlanır bi dostu sever gibi seversin..
Ve evet Ankara'da gerçekten deniz yoktur… (alıntı) (facebook/ankara)
Ankara'ya ilk görüşte aşık olmaz insan..öyle havalı bi mimari yapısı yoktur..şehre elinizde bavulla zafer çığlıkları atarak girebileceğiniz bi Haydarpaşa Garı yoktur mesela çünkü yenmek için gelinen bi yer değil çoğu zaman bakanlıklarca atanılan ya... tümünü göster
içinden ankara geçen şarkı da olmaz mı?.
http://fizy.com/#s/1yw5d3
içinden ankara geçen şarkı da olmaz mı?.
http://fizy.com/#s/1yw5d3
geçenlerde zafer çarşısına gittim.. seneler sonra.. son gittiğimde üniversitedeydim belki.. nereden baksanız yirmi yıl.. çok değişmiş, ışıl ışıl bir yer olmuş.. halbuki kuytuluğuydu bizi çeken o zamanlar.. kitaplar raflarda tek sıraya geçmiş olmaz, yerlerde üstüste dururdu.. ve biz o yığınların arasında hazine bulmuş gibi olurduk aradığımız bir kitabı bulduğumuzda.. ya da karşımıza hiç beklemediğimiz bir kitap çıktığında.. geçmişten bahsediyorum yahu.. off, yaşlıyım ben :)
geçenlerde zafer çarşısına gittim.. seneler sonra.. son gittiğimde üniversitedeydim belki.. nereden baksanız yirmi yıl.. çok değişmiş, ışıl ışıl bir yer olmuş.. halbuki kuytuluğuydu bizi çeken o zamanlar.. kitaplar raflarda tek sıraya geçmiş olmaz, y... tümünü göster
çok seviyorum uykuyu Allah Allah! :)
çok seviyorum uykuyu Allah Allah! :)
benim gibi kış uykusuna yatanları ne yapıyoruz peki :) uykusuz karakteri : fırat (uğur gürsoy) ımhı ımhı ımhıı :))
benim gibi kış uykusuna yatanları ne yapıyoruz peki :) uykusuz karakteri : fırat (uğur gürsoy) ımhı ımhı ımhıı :))
Halide'nin fonunu ondokuzuncu yüzyılın kapanış yıllarının büyülü ve gizemli İstanbul atmosferi oluşturuyor. Bu roman, baskıcı yönetim altında bunalan bir halkın. Osmanlı kadınının çaresizliğinin bir hikayesi. Amerikan kız kolejinin ilk Türk mezunu olan Halide Edib bu çemberi kıracaktır gerçi, ama geleneğin köklerinden de kopmayacaktır.
Anadolu'nun doğurduğu değerlerden Halide Edib'in çocukluk ve ilk gençlik dönemini hayal gücüyle yeniden kurduğu bu romanında, Cumhuriyetle birlikte yok olan Osmanlı konak yaşamını, asude harem yaşantısının kuytu köşelerini, derinlemesine inançlı bir toplumda Batılılaşmanın yarattığı çatışmaların yansımalarını yakalıyor. Doğu ile Batının kaçınılmaz olarak birbirine zıt kutuplar olduğu görüşünü sorguluyor; her iki kültürü de tanıyan, özümseyen duyarlı bir Osmanlı kadının zihninde, bu iki farklı dünyanın bütünleşip yeni bir değer yaratabileceğini düşündür
Halide'nin fonunu ondokuzuncu yüzyılın kapanış yıllarının büyülü ve gizemli İstanbul atmosferi oluşturuyor. Bu roman, baskıcı yönetim altında bunalan bir halkın. Osmanlı kadınının çaresizliğinin bir hikayesi. Amerikan kız kolejinin ilk Türk mezu... tümünü göster