Önceki iki kitapla bağlantıları fark etmem beni gerçekten heycanlandırdı. Ve öylesine karmaşık bir şekilde ilerliyor ki Serdar Özkan'nın kitaplarında olaylar, takip etmesi heyecan verici oluyor. Düşünce tarzına ve evrenselliğine hayranım.
ilk kitabı beğenmiştim ama bu kitabı çok zor okudum ..çocukların bile sevemeyeceği bir çocuk kitabı gibi..anlatılmak istenen şey güzel ama o kadar karman çorman olmuş ki kitap okunabilirliğini kaybetmiş ne yazık ki
İlk kitabın devam serisi gibi gösterilip, tamamiyle ticari amaçla yazıldığı çok açık ortada, okumayın, para vermeyin, zamanınızı harcamayın... her şeyi ilk kitabın aynısı, hikaye, konu, anlatım, toz pembe hayaller, sonsuz iyimserlik hatta bunda ''Teletubbie'' ler bile var..Güle gile Lala, Po ^^
Daha önce okuduğum ''Yeşil Kiraz'' kitabında olduğu gibi çocukluktan başlaması beni biraz sıkmadı değil. Fakat sonunu gerçekten beğendim.
İlk kitaptan sonra biraz hayal kırıklığı oldu.Başından sonunu bilerek okumak hoş olmadı.Yazarın çok güzel anlatımı ve hayal gücü var,serinin 3.sü de çıkmış ama keşke artık kayıp gül dışında şaşırtıcı yeni şeyler yazsa.Kitabın tek tutulabilir yanı bence çocuklar için çok güzel bir animasyon filmi veya çizgi dizisi olabilir.Keşke görsel olarak yeniden yorumlansa eminim kitaptan daha fazla ilgi çekici olur.
bi ara okurken kendimi kişisel gelişim kitabı okuyor sandım..
pek yetişkinlere uygun olduğunu sanmıyorum, okurken de çok sıkıldım...
Dibe vurduğunuz bir dönemde okumaya başlarsanız hayatınızı değiştirme hususunda size anlık gazlar verebilir. İlk etaptaki muhibin hikayesi muazzam. konu örgü ve bağlamı gerçekten iyi. Eksiklikleri tabiki var. Karaketerin adı keşke diana olmasaydı.1. kitaptaki diananın küçüklüğü sandım ilk anda. Afilli kelimeler ve sığ bir anlatım hakim. Lakin 1. sinden daha çok hoşuma gitti. Aman aman abartılacak bir konusuda yok çünkü bile bile finale gidiyosun.
Okan Bayülgen'in bir programı vardı. Ortada, yüksekçe platformda, büyükçe bir masa, etrafına sunucu ve konukları konuşlanmış. Alt seviyede ve sürekli olarak masadakilerin neticelerini seyreden stüdyo seyircileri...
Günlerden birinde program konukları mizahçılardı. Çağçağ, Ergün Gündüz, Erdil Yaşaroğlu, Atilla Atalay filan. Okan, Çağçağ'a anlatıyor; İtalya cumhurbaşkanı mı ne, kendisiyle en çok uğraşan mizahçıyı da ziyaretlerine beraberinde götürürmüş. "Bak gör, dalganı geçtiğin adam, nelerle uğraşıyor" gibisinden. Dedi ki, "bizim başbakan da seni gezdirse ya böyle"... Çağçağ, altta kalır mı; "ben dayanamam böyle bir şeye, piyufurrrt olurum"... Piyufurrrt'u da yanaklarını şişire şişire, ellerini oynatarak baya iyi yaptı. Ki,o zamanlar "oha falan oldum yani" lafı da daha icat olmamış, hatta belki o programdan sonra çıkmıştır. Nereye geleceğim :) İşte kitabı okurken yanakların alacağı şekil...
Küçük Prensmiş, Simyacıymış, Martıymış derken hadi birinci kitabı yedik. Bu kitaba da başladık. Zaten hangi karakterin, en sonda hangi karakterle aynı olacağı baştan belliydi. Neyse... Özellikle 1 puan verdim, o da "görünsün" diye. Piyufurrrt!...
yine çok güzel bir kitaptı.ama nedense okurken bazen çocuksu bazen de karışık geliyordu.ama yine de muhteşem dersleriyle beni hemen not defterime yazmaya zorlamıştı adeta.harikaydı.