“Çocuğunuz bir suçluysa, onu korumak için ne kadar ileri gidebilirsiniz?”
Eserlerinde orta sınıflara getirdiği ironik-eleştirel yaklaşımıyla tanınan Hollandalı yazar Herman Koch, yeni romanında da “sıradan” görünen bir olaydan hareketle, bir yandan Hollanda toplumunun sosyal özelliklerini sıkı bir eleştiri süzgecinden geçirirken, diğer yandan da evrensel bir ahlaki sorgulama yapıyor.
Paul Lohman, karısı Claire, ünlü bir siyasetçi ve Başbakan adayı olan ağabeyi Serge Lohman ve onun karısı Babette, çocuklarının geleceğini konuşmak üzere şık bir restoranda akşam yemeği için bir araya gelirler. Gelecek seçimlerde Başbakan olmasına kesin gözüyle bakılan, kameralar karşısında belirli bir karizması olan, ancak aile içinde beceriksizliği ve görgüsüzlüğü gözlerden kaçmayan Serge Lohman yemek boyunca alçakgönüllü bir tavır içindedir. Ancak aile çok geçmeden kendilerini büyük bir ikilemin içinde bulacak ve akşam yemeğinin yönü değişecektir.
Paul televizyondaki bir programda, oğlu Michel ve Serge ile Babette’in oğulları Rick’in, güvenlik kameralarına takılmış görüntülerini izler. Bu görüntüler gençlerin bir telefon kulübesinin içinde yatan evsiz bir kadını ateşe verdiklerini göstermektedir. Üstelik bu görüntüler Rick’in üvey kardeşi Beau tarafından cep telefonuna da çekilmiş, Youtube’a düşmüştür . Beau iki genci, görüntülerin tamamını internete koymakla tehdit etmektedir. Şimdilik olayın gerçek faillerini sadece aileleri bilmektedir. Peki onlar ne yapacaklardır? Kendi çocuklarını ele mi vereceklerdir, yoksa olayın üstünü kapatmaya mı çalışacaklardır?
Herman Koch Akşam Yemeği’nde çok önemli ahlaki sorular yöneltiyor okuruna. Çarpıcı, nefes kesici ve çok etkileyici bir romanla karşı karşıyayız.
Kitaptan
Kendimi onların yerine koydum. Yoluma uyku tulumunun içinde canlı bir şey çıksa ne tepki vereceğimi hayal ettim; koku karşısında; birinin, bir insanın (burada özellikle evsiz ya da dilenci gibi sözcükler değil, insan sözcüğünü kullanıyorum) bankamatiği uyunacak bir yer olarak düşünmesi karşısında; iki gencin orasının uyunacak yer olmadığına kendisini ikna etmeye çalışmasına kızarak tepki veren bir insan; uykusunda rahatsız edildiğinde hırçınlaşan bir insan; kısacası şımarık bir tepki, bir şeylere hakkı olduğunu düşünen insanlarda sıkça gördüğümüz türden bir tepki.
Michel kadının konuşmasının “düzgün” olduğunu söylememiş miydi? Düzgün bir aksan, iyi bir aile, nezih bir sülale. Şu ana dek evsizin geçmişiyle ilgili fazla bir bilgi açığa çıkmamıştı. Belki bir nedeni vardı. Belki de burada üyeleri emir vermeye alışmış hali vakti yerinde bir ailenin kara koyunu söz konusuydu.
Bir şey daha vardı. Burası Hollanda’ydı. Bronx değildi, Johannesburg ya da Rio de Janeiro’nun kenar mahallelerinde değildik. Hollanda sosyal bir devletti. Kimse bankamatikte uyumak zorunda değildi.
“Çocuğunuz bir suçluysa, onu korumak için ne kadar ileri gidebilirsiniz?”
Eserlerinde orta sınıflara getirdiği ironik-eleştirel yaklaşımıyla tanınan Hollandalı yazar Herman Koch, yeni romanında da “sıradan” görünen bir olaydan hareketle, bir yan... tümünü göster
Genç kadın yazarlarımızdan Karin Karakaşlının ilk eseri olan bu kitap, yaşamın kırılma noktalarında kendileriyle yüzleşenlerin öyküsünü anlatıyor; başka dillerin şarkılarını anlayanların öyküsünü.
Genç kadın yazarlarımızdan Karin Karakaşlının ilk eseri olan bu kitap, yaşamın kırılma noktalarında kendileriyle yüzleşenlerin öyküsünü anlatıyor; başka dillerin şarkılarını anlayanların öyküsünü.
MÜKEMMEL ANNELİK BENİ TEĞET GEÇTİ
"Nasıl doğdu?"
“Normal doğurdun değil mi?”
“Niye ağlıyor?”
“Bu çocuk aç.”
"Kucağa alıştırmışsın."
"Ben hamileyken 2 kilo almıştım, emzirirken 32 kilo verdim."
“Sen daha dur, bunlar iyi günlerin.”
“Saçını kestir, erkek çocuk uzun saçlı olmaz.”
Ve hemen her yeni annenin duyduğu o meşhur soru: "Emiyor mu?"
Anneliğimin ilk zamanlarında kendimle ve kitaplardan okuyup da “Böyle bir anne olacağım” diye yemin ettiğim, ancak çok kısa sürede tarumar olan mükemmel annelik hayallerimle savaştığım yetmiyormuş gibi bir de yeni anne dedektörleriyle savaştım; bu topraklarda doğuran tüm analar gibi.
Sonra bunlardan rahatsız olmamaya, hatta kendi üzerimizde kurduğumuz ve farklı biçimlerde karşımıza çıkan tüm bu baskılarla eğlenmeye; başta kendime, tüm büyük konuştuklarıma, hepsine #hihieved demeye başladım.
Annelik deneyimimde hiçbir şey, herkesin her şeyi bildiği ve anlattığı gibi olmadı.
Mükemmel annelik beni teğet geçti.
MÜKEMMEL ANNELİK BENİ TEĞET GEÇTİ
"Nasıl doğdu?"
“Normal doğurdun değil mi?”
“Niye ağlıyor?”
“Bu çocuk aç.”
"Kucağa alıştırmışsın."
"Ben hamileyken 2 kilo almıştım, emzirirken 32 kilo verdim."
“Sen daha dur, bu... tümünü göster
Philip, çok küçük yaşta anne ve babasını kaybedince, ailesinden geriye kalan tek yakın akraba olan amca oğlu Ambrosse tarafından büyütülür.
Ambrosse, bütün hayatı boyunca kadınlardan uzak durmayı tercih etmiş, hele evlenmeyi asla düşünmemiş bir insandır. Philip ile beraber yaşadıkları çiftlik evinde, iki kardeş, iki arkadaş, baba oğul gibi, hiçbir şeyin eksikliğini duymadan, mutluluk içinde yaşamaktadırlar...
önemli not:Bu kitap "Kader Yolculari"kitabiyla aynidir.Sadece isim degisikligi vardir.
Ambrosse, sağlığı için gittiği İtalya gezisinde, Kuzen Rachel ile tanışır. Bir kaç ay sonra evlilik haberi gelir. Sonra mektupların arkası kesilir... Son gelen not, bir imdat çığlığıdır, Philip hemen İtalya`ya gider, ancak Ambrosse ölmüştür.
Kuzen Rachel kimdir? Nasıl bir kadındır? Ambrosse nasıl ölmüştür? İddia edildiği gibi beyninde tümör mü vardır, yoksa cinayete mi kurban gitmiştir? Hem hayatında bir kadına asla tahamül edememiş olan Ambrosse, bu evlilik tuzağına nasıl düşmüştür?
Olaylar, Kuzen Rachel`in çiftliğe gelmesiyle tamamen içinden çıkılması, çözülmesi güç bir hal alır...
Daphne du Maurier`in büyük bir başarıyla hayat verdiği ilginç karakterleri ve hikayesiyle roman, elinize aldığınız andan itibaren sizi müthiş bir merak ve gerilim içinde bırakıyor. Olayların üzerindeki esrar perdesi, usta bir kurguyla yavaş yavaş aralanırken, olaylar hiç beklenmedik bir yönde hızla gelişiyor.
(Arka Kapak)
Philip, çok küçük yaşta anne ve babasını kaybedince, ailesinden geriye kalan tek yakın akraba olan amca oğlu Ambrosse tarafından büyütülür.
Ambrosse, bütün hayatı boyunca kadınlardan uzak durmayı tercih etmiş, hele evlenmeyi asla düşünmemiş bir i... tümünü göster
ekruya şu anda kitap okumuyor.