http://illekitap.blogspot.com/2013/12/fatih-murat-arsal-sahane-gelin.html
Imm.... insanın ağzında inanılmaz tat bırakıp yüzünde gülümseme ilke kitabın kapattıran FMArsal kaleminden bir kitap daha bitirdim. Çoğunuzun yeni mi okuyorsunuz dediğini ya da düşündüğünü duyar gibiyim ama yanılıyorsunuz yeni okumuyorum. Bu kitap benim ilk FMArsal kitabımda ve e-kitapken okumuştum ve birçok sahnesini, sayfasını hatim etmiştim şimdi de basılı haline elim giderken engel olamayıp aldım ve kuru kuru almadım tabi ki! Yazarımıza da imzalattım diyip havamı attıktan sonra yorumuma geçeceğim.
Gerçi Fatih hocanın kalemine dair bir yorum yapmayacağım. Daha önceki kitaplarının yorumlarından anladığınız gibi ben bu adamın kalemine tapıyorum! Aman şimdi Fatih hoca okur yorumumu da 'adam' kelimesine takılır falan... hocam bu kelimeyi tamamen heyecanımı anlatmak ve kaleminizi ne kadar sevdiğimi göstermek amacıyla kullandım. Neyse açıklamaya çalışırken daha fazla batırıyormuşum hissine kapıldım birden :D Bir anlık heyecan ve sevinç belirtisi ile kurulan bir cümle işte :)
Kitap dediğim gibi benim ilk FMArsal kaleminden okuduğum kitaptı bu yüzden bende yeri ayrı ve her ne kadar Doğan'ı sevsem de en çok ya da Tamer'i Osman'ın yeri bende ayrı tıpkı Gülay gibi :))
Kimse Osman hakkında diyeceklerime kızmasın lütfen! Ama Osman bildiğiniz öküz... hatta odun! hatta kütük! Arkadaş ne olursa olsun bir insan bir insanı aşağılayamaz ya! Her okuduğumda Gülay'a söylediği sözlerde içten içe baya saydırmışımdır! Vallah bu adam insanı kanser eder! Ya bari sevindiğini göster bari ya... adam sevinse bile surat asıyor...
Ayrıca Gülay'da.. ya ne diyeyim ben sana güzelim ya... ben olsaydım onda laftan sonra resti çeker, tavrımı koyar, defol git derdim... Sendeki de iyi sabır her şeyi sineye çektin! Gerçi sonunda Osman'ı adam ettin ya bravo sana... :))
Bir de kitabı kötü olarak eleştireceğim bir yer yaratmış Fatih hoca :) Osman İstanbul'a döndükten sonra Mustafa ile telefon konuşmasında Mustafa Osman'a 'kuzum' diye sesleniyor... Açıkçası bu kelime olmamış be hocam... Bu kelime artık eski siyah beyaz ya da 80'lerde 90'larda kalma Türk filmlerinde kaldı. Hani şu Hülya Koçyiğit filmlerinden :)) ki her şeyi bir kenara bakalım hangi Türk erkeği bu kelimeyi kullanır ki? Tatlım, hayatım demeyenler... olmamış be hocam bu kelime... Cidden komik ve gülünesi geldi bana... alınmayı lütfen ama okuduğumda bunu düşündüm ilk olarak ve tarafsız olarak yorum yaparken söylemem gerektiğini düşündüm :) ki biliyorsunuz ki kitaplarınızı ne kadar severim :)
Sanırım ilk defa kitap içeriğine giren bir yorum yapmayacağım ama kitabı okurken o kadar çok yere post-i yapıştırdım ki sizlere alıntılarla dolu bir yorum okutacağım :))
Ahh bir de fikirlerimi açıkça söylüyorum ki kitap kapağını ilk aşta beğenmemiştim. Benim hayalimdeki Gülay çok daha farklıydı! Her ne kadar kitapta seksiliği ve çekiciliği vurgulansa da ben daha çok masumane bir kızı canlandırdım gözümde... İlk gördüğümde kapağı dolayısıyla beğenmedim. Dediğim gibi benim hayalimdeki Gülay bu değildi! Ama... ama kitabı elime aldım ve kapaktaki yüzle okumaya başladığımda "evet" dedim. Bu anlatılan Gülay'a benim canlandırdığımdan daha çok uyuyor... ve kapak cidden hoşuma gitmeye başladı... Sonrasında ise kapak benim için tablo misali izlemelik oldu! Tıpkı Gülay'ın izlenmelik bir kadın olduğu gibi... :))
Duygu ve düşüncelerimi belirttikten sonra sizlere bir sürü alınt yazıyorum :))
Okuyanlar hatırlasın, okumayanlar da meraklansın :)
***
Gülay'ın gülümsemesi çekingen ve bir o kadar da sevimliydi. Mustafa daha da cana yakın gülümsedi. Doğrusu bu garip saçlı kızın gülümseyişi güneşi yeryüzüne inişi gibiydi. Herkesin içini ısıtabilirdi. Aynı anda aynı şeyi iki erkek birlikte düşündüler.
'Gerçekten kahkaha atsa ne olurdu acaba?'
***
"Bu kazan sana Allah'ın bir hediyesi. Bu kadında öyle! Ama sen ne yapıyorsun? Ailesi için hissettiğin nefreti ondan çıkarıyorsun. Kim tanımadığı bir adamla evlenmek ister? Söyle bana kim? Üstelik de senin gibi huysuz ve duygusuz bir adamla! Sen şimdi onu üzdün de, ailesinin haberi oldu mu sanki? Onların da canı yandı mı? Yanmadı tabii... Ama o, şu sakat haliyle bile sana itiraz etmedi, seni onurlandırdı."
***
"Ben senin yerinde olsam, önüme bakar, yeni bir hayat kurmanın tadını çıkarırdım. Sana nasıl bakıyor görmüyor musun? Sen ne dersen yapacak kadar sana tapıyor! Bunu nasıl becerdin bilmiyorum ama kızcağız kendini tümüyle sana bırakmış... Kaderini kabullenmiş! Ben bunu asalaklık olarak tanımlamazdım. Belki sana mahkum kalan bir melek diyebiliriz? Şeytana boyun eğen bir melek!"
***
"Aşk denen şeye zaten inanmam. Ayrıca varsa bile ikimizin arasında olmasına izin vermem. Şu anda tüm istediğim bu evliliği bir an önce bitirip hayatıma kaldığım yerden devam etmek. Sen olmadan..."
***
'Bende senin gibi bir kızla karşılaşmadım!' diye itiraf etti. Tabii ki içinden! 'Sen çok farklısın ve bu beni korkutuyor...'
***
"Seni sevmemi isterdin değil mi?" diye azıyla sordu. "Seni sevseydim, intikamını tam almış olurdun. Bana çektireceğin başka acı kalmazdı. Ayrıldığımızda için rahat ederdi."
Osman dik dik Gülay'a bakıyordu. "Sana acı mı çektiriyorum?"
"Bana bir an çok yakınsın, bir an çok uzak! Bir an harika bir sevgilisin bir anda en büyük düşman! Bir an müşfik bir koca bir anda ayrılmak için çırpınan bir evlilik mahkumu... Ve... en kötüsü... senin böyle mutsuz olmanın sebebi benim.. Kendime her bakışımda, senin gözlerinden kendimi görüyorum ve... kendimden nefret ediyorum. Keşke o gün hiç dışarıya çıkmasaydım. Keşke o gece beşik kertmemin evlilik teklifini kabul etseydim. Keşke babam her şeyi oluruna bıraksaydı. Sen şuanda özgür bir adam olarak hayatını yaşıyor olacaktın. Benim için ise hiçbir şey fark etmeyecekti. Yine beni sevmeyen, yine bana değer vermeyen, bedenimi kullanan başka bir adamla evli olacaktım..."
***
Genç kadın ona sarılıp başını göğsünün sıcağına gömdü. Dudakları adamın teninde gezinirken "Bu gece beni üzme..." diye yalvardı. "Kadın gibi hissetmemi sağla... Beni sev... Artık kötü söz söyleme... Hiç değilse bu gece!"
Genç adam onu kucakladı. Yatağa bırakırken, çok nazikti. Elini güzel yüzünde gezdirip ıslak yanaklarını sildi. "Söz..." diye mırıldandı. "Bu gece senin için çıldıran bir koca göreceksin..."
***
Evet... alıntılarımızı bitirdikten sonra tekrardan kitabı ve yazarın bütün kitaplarını tavsiye ederek yorumumu bitiriyorum... Ahh bir de unutuyordum bahsetmeyi.... "Şahane Gelin" kitabı "Zoraki Koca" serisinin ilk kitabı...
İkinci kitap "Yemin" de yine Ephesus logosuyla çıkacak ve sanırım yakın zamanda çıkar. Sanki Tüyap'ta yılbaşından sonra denildiğini hatırlıyor gibiyim :))
Başladım diye okudum bitirdim
Fma ilk okudugum kitabi idi. Okadar övgülerden sonra daha fazlasini beklerdim. Hayal kirikligina ugradim diyebilirim
Basit türkce ile yazilmis. Anlatimi sürekli tekrarlayici
Yıkıldım resmen bu kitap ne hale gelmiş. ilk 40 sayfa baştan yazılmış gibi o ebook etkisi bence yok edilmiş yazık ticari kaygı mı desem ne desme bilemedim.
Bu ebook tek satırı bile değiştirilmemeliydi, ilk okudupum FM Arsal hikayesiydi çok ama çok üzüldüm
Biliyorum FM Arsal fanları beni çiğ çiğ yiyecek ama üzgünüm.Beş.Neden mi? Evet FM Arsal'ın yeni yazdığı romanları değil yayınlananlar.Önceleri var ve yayın sürecinde okur eleştirileri ve editör yönlendirmeleri ile elden geçtiler. Ama Aynı yayınevinden çıkan bir yazarın peş peşe yayınlanan eserlerinde bu denli kopya akışlar görmek yazarın tarzını ne denli beğenirsem beğeneyim beni kahrediyor. Aslında kendimle çok mücadele ederek aldığım bir romandı şahane gelin.Yazarın eskileri tazeleme süreci sona erdikten ve yeni bir yayınla karşımıza çıktıktan sonra eserlerini almaya karar vermiştim ama e kitaplarını da okumadığım için belki bu sefer aynı düğümlerle/çözümlerle/takıntılarla dolu olmayan kitabıdır demekten kendimi alamadım işte. Ben detaycı bir insanım.Sırf bu detaycılığım yüzünden kurgularının başarısına rağmen Anti-Canan Tan'cıyımdır. O muhteşem karakterler, harika kurgular özet geçer-yazarcılığıyla mahvolduğu için Canan Tan okumam.FM Arsal'a bağım da tam bunun tersi durumdan kaynaklıdır. ayrıntıcıdır. İki ayı size neredeyse iki ciltte anlatabilir."Yalnızca gözlerin için" de her şey mükemmeldi. Neden diyeceksiniz;detaycılığı tekerrürden ibaret değildi. Takıntılar bu denli bariz değildi (Türkçe müzik, modern bağlanmış başörtüsü, demli çay, bekaret, 30'un üzerinde erkek kahraman 18'in altında kadın kahraman) Kurgu akıcı, mantıklı kendini yalanlamayan bir akışa sahipti. Şablonlardan hareket ediliyor hissini yaşamıyordunuz. Ama peşi sıra gelen diğer romanlar her seferinde beni dumura uğrattı. Şahane gelin çok başarılı bir başlangıç yapmıştı aslında. İyi bir çıkış noktasıydı Osman'ın durumu. Ama ne olduysa Ankara'ya gelişin ardından oldu her şey. Osman ve Gülay'ın kişisel çatışmaları ve içsel devinimlerini birbirlerine yansıtmaları o denli zorlama oldu ki gerçekten romanı ancak bir bebek kurtarabilirdi. Nitekim de öyle oldu. Siz bilirsiniz diyorum. Hala sonraki romandan ümidimi kaybetmedim. Ama bence FM Arsal'ın her şeyiyle sıfırdan yeni bir roman yazması gerekiyor.Birikim, kalem, karakter yaratma yeteneği muhteşem.Sadece göz bebeği romanlarına ilişkin objektifliğini kaybettiğini düşünüyorum.Yoksa eminim ki kendisi de bu söylediklerimi muhakkak yakalardı.
İlk başlarda Osmanlar aşık olamaz diyerek ön yargıyla yaklaşsam da, okuduğum için asla pişman olmayacağım kesin. Kitaba başlarken "Osmanlar aşık olamaz ehehe" diyip gülsem de kitabı okuduktan sonra "Osmanlar da aşık olabiliyormuş." diye döndüğüm de doğrudur. Gülayın güzelliğine karşılık kıskançlık krizlerine girdiğim de olmadı değil.
Aylarca Ephesus Yayınları'ndan çıkmasını dört gözle beklediğim, Zoraki Koca serisinin adı gibi şahane olan kitabı Şahane Gelin'i yorumlamak gerçekten zor. Osman ve Gülay'ın yeri bende hep özel olacak. Gözbebeğim diye nitelendirdiğim bayılarak okuduğum bir eserdi.
Kitabımız Erzurum'da zoraki bir nikahla başlıyor. Zengin, yakışıklı, gururlu, boyun eğmez, güçlü bir karakter olan Osman'ın sıkıştığı bu kapan saldırganlaşmasına ve çoğu zaman kontrolsüz davranmasına yol açsa da harika bir adam. Sahiplenici, cömert, korumacı ve düşünceli. Ancak fazlasıyla öfkeli..
Osman.. Aynı zamanda acılı bir adam. En derin yaralarını Gülay'a göstermesi, kendini ona açması bir başka güzeldi.. Hayatın ondan aldıklarıyla katılaşmış ve mermer kadar taşlaşmış yüreği Gülay'ın dokunuşlarına, sessiz savaşına yenilirken hüzünlenmekten aynı zamanda eğlenmekten alamadım kendimi.
Gülay ise sürprizlerle dolu Şahane biri.. Ateş saçan kızıl saçları, çekik gri gözleri, buğulu bakışları, büyüleyici karakteriyle, yürekleri titretecek kadar çekici bir kadın. Naif, asil, kırılgan, güzel, çekici, sıcacık, hassas, sevimli, fedakar, inatçı, zarif, çaresiz ve aşık bir prenses adeta. Aynı zamanda çok güçlü bir kadın.. Gülay öyle bir karakter ki.. insanın içine işliyor. Onun acısını ve hüznünü yüreğinde hissetmeyen yoktur bence.
Yan karakterler ise birbirinden harika ve çok güçlüydü. Asla sönük kalmıyordu. Osman'ın yakın arkadaşının karısı Selin beni en çok eğlendiren karakterdi. Tatlı bir cadıydı. Osman'ın annesi Suna hanım da tabi.
FMArsal'ın biz okurlarının "Fatih'çe" dediği bir lisanı, kendine has, harika bir üslubu var. Kitabı okumuyor yaşıyorsunuz adeta. Kitap inanılmaz akıcı, sürükleyici, çevirdiğiniz her sayfada size tüm duyguları yaşatabilecek türden güçlü bir eser. Kara gözler puslu gri bakışlarda kaybolurken ben de kitapta kayboldum.. Bitirmeden elinizden bırakamayacaksınız. Kurgusuyla, betimlemeleriyle, cümleleriyle, karakterleriyle, kalbinize dokunacak, duygularınızı alt üst edecek, etkisinden kolay kolay kurtulamayacağınız harika bir FMArsal romanı Şahane Gelin.
Kitabın kapağına bayıldığımı da itiraf etmeliyim. Uzun uzun seyrettiğim harika bir kapağa sahip, adına yakışır şahanelikte. Ellerimin arasına alınca farkettim bunu, resimlerden çok daha güzeldi. Çok şık, çok uyumluydu her şey.. Sayfa tasarımı ve düzeniyle de çok iyiydi, göz yormuyordu.
Zorba bir kocanın nefretiyle sevgisi arasında kalışının..
puslu gri bakışlarda kayboluşunun..
aşka boyun eğişinin..
çaresiz bir kadının sessiz savaşı karşısında aldığı yenilginin hikayesi..
Kış mevsiminin bu soğuk günlerinde içinizi ısıtacak, FMArsal'ın büyülü dünyasında kaybolacağınız, usul usul içinize işleyecek Erzurum'dan Malatya'ya Ankara'dan İstanbul'a uzanan şahane bir aşk hikayesi...
Ayrıca FMArsal kalemine hayran olduğum bir yazar. Okuyucu yorumlarından takip ettiğim üzere benim gibi bir çok kişiyi etkilemiş ve büyülü kalemiyle önyargıları yerle bir etmiş, kendini kanıtlamış bir yazar. FMArsal okumadan önce kitapları iki kere okuyanlarla bile dalga geçen ben defalarca kez tek bir yerde bile sıkılmadan okudum tüm eserlerini. Kitaplarını birden fazla sefer okuduğum ilk ve tek yazar.
Harika kurgularla birbirine bağlanmış okuduğum, bildiğim bana göre en iyi aşk romanları FMArsal'ın kesinlikle. Bugüne kadar çok aşk romanı okudum ama beni böylesine etkileyebilen kitaplar olmadı.
Bu şahane eserler için Fatih Murat Arsal'a, Ephesus Yayınları'na ve emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.
Kitabı pek beğendiğim söylenemez. Gülay karakteri sanki bir erkeğe bağımlı yaşamak ona muhtaç olmuş silik bir karekter olarak belirlenmiş. Galiba Osman'ın her yaptığına boyun etmesi hiç ses çıkaramadı ve her türlü fantazisine uymasindan dolayi sevemedim.zaten o kadar zengin bir iş adamının küçük bir şantaj oyununda inanıp avukatlar ordusunu devreye sokmayı kazadan da kurtulmamasida bi muamma.tavsiye edeceğim bir kitap değil.
Beni ağlatan bir romandı Ah Gülayım ne çektin be kızım FMArsala teşekkürlerimi sunarım bu kadar harika bir roman için
Fatih hocanın kitapları arasında Gülay ve Osman'ın hikayesi beni en çok etkileyen kitaplardan biriydi. Sebebi muhtemelen Gülay'ın sessizliği herşeyi kabullenişi ve Osman gibi bir kayayı zamanla sevgisiyle yontmayı başarabilmesiydi. Osman çok çektirdi Gülay'a ama sonunda yüzünü de güldürmeyi başardı. Başarılı bir kitap tavsiye edilir.
Şahane Gelin beni FMArsal’ın büyülü dünyasıyla tanıştıran kitap, ilk gözağrım, gözbebeğim… Basılı hale geleceğini duyduğum günden bu yana tekrar okumak için yanıp tutuştuğum kitap. Beni tanıyanlar bilir ki bir kitabı sadece bir kere okurum ama FMArsal etkisi olsa gerek, bu kitapları dönüp dönüp kaç kez okuduğumu ben bile bilmiyorum artık. Bazen bir sonraki diyaloğu okumadan ne olduğunu aklımdan geçirdiğim bile oluyor Giriş bölümünü fazla uzattım kitaba gelmeliyim artık
Osman sert görünümlü, yakışıklı ve zengin bir gözde bekar. Bir anda kendisini bir zoraki evliliğin içinde buluyor. Kapana kısılmış bir kaplan gibi vahşi olması da bu yüzden…
Gülay kızıl saçlı puslu gri gözlü bir afet. Masum, kibar, çaresiz bir kadın. Gerçekten de yürekleri titreten bir çekiciliği var.
Kitap karlı bir Erzurum gününde Osman ile Gülay’ın evliliğiyle başlıyor. Osman evliliğe zorlanmış olmanın öfkesi içinde genç karısına kötü davranıyor. Ama kitabın başından bu yana her kötü hareketinin bir telafisini de yapmaya çalışıyor. Kitap boyunca Osman’a kızmamak mümkün değil, yazarın da kitapta dediği gibi “sen bir eşeksin aslanım” diyerek okuyorsunuz Osman’ın yaptıklarını. Aslında öfkesinin sebebi karısının çekiminden, onu ilk kez gerçekten gördüğü lokantadan bu yana kaçamaması ve yanacağını bile bile ateşe uçan pervaneler gibi Gülay’ın çekimine kapılması…
Gülay hem güzelliğiyle hem de karakteriyle mükemmel bir kadın. Bir görsel şölen adeta. Bence her erkeğin hayalinde olabilecek bir kadın Gülay. Ama çaresiz bir kadın Gülay, Osman’ı ilk gördüğü günden bu yana seven, genç adamın kaba sözlerine karşı sessiz bir savaş veren bir kadın Gülay…
Daha önce PDF’ini okumuş biri olarak kitaba yapılan eklemeler ve düzeltmeleri görmemek için kör olmak lazım. Kitap bu haliyle çok çok çok daha güzel olmuş. Eğer kafanızda PDF’ini okudum kitap olarak okumama gerek var mı diye düşünüyorsanız, hiç tereddüt etmeyin derim. Hem kitabın kapak tasarımının güzelliğini de gözlerinizle görüp, kağıt kokusunu içinize çekerek okursunuz bu muhteşem aşk hikayesini. Ben tüm FMArsal kitaplarında olduğu gibi suratımda bir gülümseme ile mutlu bir şekilde kapattım son sayfasını.
Osman şirket sahibi zengin bir adamdır. İş için gittiği şehirde alkollüyken ve kötü hava şartlarından dolayı arabasıyla bir kıza çarpar. Kız hastaneye kaldırılır ve kötü yaralıdır. Kızın babası ise kızını beşik kertmesi durumundan kurtarmak için Osman'ı tehdit eder. Ya kızı ile evlenecek ya da tanıdığı savcı, önemli adamlar sayesinde hapse girmesini sağlayacaktır.
Osman mecburen kabul eder evlenir fakat karısından da ailesinden de nefret eder. Karısı Gülay ile yola çıkar ama onun yüzüne bir kez bile bakmaz.Karısının köylü çirkin bir kız olduğundan emindir. O böyle düşünür ama çevresindekiler öyle düşünmez. Karısı oldukça dikkat çekicidir. Yemek için durduklarında ilk kez karısına bakar ve şok olur karşısın da çok güzel kızıl bir kadın vardır. Etkilenir ama belli etmez ve her fırsatta sinirini ondan çıkarmaya başlar. Gülay ise zorla evlendirildiği için Osman'ın yaptıklarına söylediklerine karşı tepkisiz kalır sesini çıkarmaz. On sekiz yaşındadır ve tıp kazanıp dondurmak zorunda kalmıştır. Okuluna dönmeye karar verir. Kocası ile aralarında ki çekime rağmen ayrı yaşarlar ayrıca ayrılma fikri de vardır. Fakat işler düşündükleri gibi olmaz ikili büyük bir aşkın içinde bulur kendilerini.
Okuduğum ilk FMArsal kitabı ondan mıdır bilmem yeri bende ayrı. Gülay ne güzel bir karakterdi her şeye katlanması o masum halleri çok güzeldi. Osman'ın o kıskanç halleri başlarda yaptıkları gözüme çok itici geldi. Haklı olsa da durumu çok abarttı. Bu kadar kabalığa gerek var mıydı. Gülay'ın ise bu kadar sessiz kalması iyi değildi. Buna rağmen sevdim, alıştım sanırım kitabı sevdiren de bu durumlardı. Adamın neden yaptığı belli.
Güzel bir ikili olmuşlardı sevdim.
Kitabın konusunu "Günümüz kül kedisi masalı" diye kısaca özetlemek yeterli . Karakterleri hoş ve konu o kadar sakin ilerledi ki bayıldım. Çoğumuz böyle modern bir çağda böyle aşkların kalmadığını düşünüyoruz. Bu nedenle de çağdaş bir romanda böyle bir aşkı okumak helede böyle güzel bir kalemden okumak çok iyi geldi. Aşk romanlarını okumayı seviyorsanız tavsiye ederim okuyun. Pişman olmazsınız.
Bunu da e-kitap halinde okudum bitti. Bu kitap en kısa sürede biten FMArsal romanı oldu benim açımdan çünkü çoğu yeri atlayıp okudum. Bu kitabı okuyanların büyük çoğunluğunun Osman hakkındaki düşünceleri doğruymuş. Gerçekten nefret edilesi, aşırı kaba, sert bir erkek. Bunun yanında Gülay kızımız çok tatlıydı, diğer FMArsal kızlarına göre aşırı uysaldı ama Gülay'ı Gülay yapan bence bu uysallığı idi. Ayrıca Gülay'ın Osman'ın ailesiyle tanışma şekli çok komik ve eğlenceliydi. Sırf bu iki sebepten dolayı 2 verdim ama okumanızı hiç tavsiye etmem, en boş FMArsal romanı bence buydu.
Off Off .. Bir kitap nasıl bu kadar güzel olabilir Allahım .. Öncelikle bir türk yazardan böyle muhteşem kitap okuduğumuz için çok mutluyum ve ayrıca Fatih Murat Arsal'a da çooook teşekkür ederim.Gel gelelim kitaba Osman..Ah osman ahh sana çok sinir oldum sürekli kızı aşağılayıp duruyosun kızı seviyoda ama kendine yediremiyoo ne küfürler ettim sana bi bilsen bu arada Osman Malatyalıymış ve bende Malatyalıyım şansa bakınn ayy bunu öğrendiğimde çook mutlu olmuştum neyse.Aslında ben hem gülaya hemde osmana sinirliyim çünkü osman gülayı aşağıladıkça Gülay hiç sesini çıkarmıyor kocam ne derse o olur diyo burda gülayada çook kızmıştım ama sonra bunun o uysal tavrının daha çok dikkat çektiği kimsenin gözünden kaçmadı tabi benimde ve böleside daha iyiymiş ama sonrada osman onu ne kadar kırdğını gördü ve bi kitapta böle mutlu sonla bitti :D Okumayanlar da bir an önce okuyun bence.Kitaba aşıkk olacaksınız <3 :DDD
Her şeyden önce hayranlarının olduğunu bildiğim bu yazara saygı duyduğumu söylemek istiyorum. Kitap okuduğum ilk Murat Arsal kitabıydı ve benim için fiyaskoydu. Sıradan olay örgüsü, ağzı olmayan ve her fırsatta çok güzel olduğu vurgulanan bir kız. Kitap boyunca kaş çatan bir adam. Bundan ibaretti resmen. Güldüğüm, etkilendiğim, iç çektiğim ya da hüzünlendiğim bir yer bile olmadı. Çok sevildiğini bildiğim bir yazar olduğu için hayretlere düştüm resmen. Ben de mi sorun bilmiyorum ama zaten kız karakter beni sinirden öldürecekti. Yahu bir kadın bu kadar mı - asalak demek istemiyorum- boynu bükük olur. Hiç bir şeye itiraz etmedi. ''Kocamsın, vurursun, kırarsın.'' En az hoşlandığım kadın tipi. Benim görüşlerime göre asla böyle bir kişinin hayatımda yeri yoktur. Bu kadar ezik bir karakterin üstüne olayların da sıradan oluşu zamanımı boşa harcağımı tekrar yüzüme vuruyor.