Bu kitabı uzun zamandır okumak istiyordum..Gerçektende sevginin her şeye kadir olduğunu,en sert,kötü kişilerinde nasıl da sevgiye ihtiyacı olduğunu işleyen güzel bir roman... Gerçek hayatta da hangimizin sevilmeye ihtiyacı yok ki.. Bu özellikle sekiz yaşındaki bir çocuğun geçirdiği travma sonrasındaki,devam eden okul ortamındaki sözde arkadaşlıklarının yalmış çevrenin onu onu yazarın deyimiyle şeytana dönüştürmesi.kadın kahramanın hayatına girmesiyle sevgiye direnmesi ama ona karşı gelememesini çok güzel anlatıyor...Hayat sevgisiz neye benzer ki..
yakın zamanda okuduğum en iyii kitaplardandı. Çok çok beğendim Kadın karakterin inatçı, ayaklarını yere sağlam basışı, Erkek karakterin içinde barındırdığı duyguların aksine gösterdiği davranışlar.. yazar duyguları o kadar güzel vurgulamış ki hayran kalmamak elde değil :) Küçük dAin'e vuruldum yüreği güzel olan çocuk :) Kitap beni o kadar etkiledi ki karşıma çıkan heeer çirkin erkeği bağrıma basabilir Dain Diye sevebilirim.
Bu arada Dain görünüş olarak çirkin olabilir fakat yazar karakteri o kadar güzel anlatmış ki çirkin olarak hayal etmek imkansızlaşıyor. Kız karakter zaten tek başına ayrı bir olay yakın değil uzun zaman sonra okuyup sevdiğim tek kadın karakter oldu diyebilirim.
Diyaloglar zekice, anlatım hayran bıraktıracak cinsten kesinlikle ve kesinlikle tavsiyemdir beğenmeyen gelip beni bulabilir :)
Yazarın okuduğum ilk kitabı.
Sebastian Ballister bir markidir. Babasının ilk karısı ve çocukları öldükten sonra annesi ile evlenmiştir.Duaları kabul olmuş bir varisi olmuştur. Kendisini tanrı yerine şeytanın duyduğunu düşünmüştür. Çünkü oğlu çok çirkindir. Doğum lekesi olmazsa kendisine ait oladuğunu inkar edecektir. Fiziksel anlamda beğenilmeyen bir çocuk olunca babasından sevgi görmemiştir. Sürekli azarlanıp,dayak yemiştir. Annesinin ruh hali iyi olursa kendisine iyi davranmıştır. Babası ise hiç konuşmamış,ilgilenmemiştir. Kendisinde ne gibi bir terslik olduğunu bunu nasıl düzeltebileceğini annesine bile soramamıştır. Sekiz yaşındayken annesi sevgilisiyle kaçınca tamamen sevgisiz kalmıştır. Babası da hemen onu okula göndermiştir.Okulda,evde,toplum da sevilmeyip her fırsatta bu yüzüne vurulup dışlanmıştır. Sebastian'da katı, umursamaz,tehlikeli biri haline gelmiştir.Annesi öldükten sonra güçlenmiş,para kazanıp babasının parasına ihtiyaç duymadan ona karşı gelmiştir. Kimse onunla anılmak, birlikte olmak istemezken ortaya çıkan Jessica Trent tüm hayatını değiştirir.
Jessica ne istediğini bilen, zeki,güzel,yaşı büyük olmasına rağmen evlenmemiş hayatının aşkını bekleyen biridir. Çok fazla evlilik teklifi alır. Teklifleri kabul etmeyip evde kalmış kabul edilse de tekliflerin ardı arkası kesilmez. Hazineleri bulup,onları ortaya çıkarmak gibi bir yeteneği vardır. Bu sayede kendisini geçindirir. Nihayet mallarını koyabileceği bir yer kiralayacak parayı biriktirmiştir. Kardeşini içine girdiği pislikten çıkarır çıkarmaz buna başlayacaktır. Kardeşi sürekli Sebastian ile gezip, içki,kumar ile servetlerini tüketince buna sebep olan Sebastian'ın karşısına çıkar. İkilinin hayatı tamamen değişmiş olur.
Jessica Sebastian'ı kimsenin bulmadığı kadar etkileyici bulur. Bu yüzden ondan uzak kalamaz. Sebastian şimdiye kadar hiç beğenilip sevilmediği için ne kadar kaçmaya,inanmamaya, uzak kalmaya çalışsa da başaramaz. Hiç sevgi görmeyen sevmekten korkan, sevileceğine ihtimal vermeyen adam sonunda sevilir ve çok sever.
Jessica'ya hayran olmamak elde değil sabırla verdiği mücadele çok güzeldi.
Yazar anlatmak istediğini,vermek istediği mesajı o kadar güzel vermiş ki ikilinin yaşadıklarını,gösterdikleri gelişmeyi okuyunca anlıyorsun.
Kitabın çeviri sorunu olduğu açık net. Bir kitap ancak bu kadar berbat cevirilebilirdi. Tüm bunlara rağmen kurgu öyle güzeldi ki bir günde bitirdim kitabı. 8 yaşındaki bir çocuğun hissettiklerini tam anlamıyla ben de buram buram hissettim. Jess başlı başına aykırı biriydi. Dain ise fazlasıyla duygulardan korkan içine kapanmis ruhsuz duygu yoksunu pislik bir adamdı. Tabi fazlasıyla da şeker hahaha :P
Özellikle son bölümlerde oldukça eglendim. Dominic ile babasının birbirleriyle olan iletisimleri çok hoştu. Öldürdüm onu diye düşündüğü sahnede baya bir eglendim açıkçası haha:) çıplak kosturma ve büyük yatak sahnesi de favorim:))
Çeviri hataları beni benden aldı. blackmoor- darkmoor- dartmoor nedir ya?
Bertieyi ilk 30 küsur sayfa boyunca kız zannettim :) ama konuya gelirsek diyologları beğendim. karakterler zekice işlenmisti. Yalnz nie bu iri adamları hep duygusal yaparlar anlamadm gitti. sonsuz sevgilerimledeki sör philliple dain bu yönden birbirlerine cok benziyorlar. ksaca beğendiğim kitaplarda biriydi.
http://dilarabook.blogspot.com.tr/2018/02/senden-once-senden-sonra-scoundrels-3.html
Kapağından anlamayacağınız üzere bir historical romance yazarını daha tanımış oldum. Epsilon sağ olsun, kitabın baskısını yapmadığı için bulması bir hayli zor, ben de arkadaşım sayesinde buldum. Siz de bu türü seviyorsanız eğer bulursanız almanızı öneriyorum.
Kitabın basımındaki hataları saymazsak içeriği oldukça kusursuzdu. Böyle burnu havada hovardaladın sağlam duvara toslamalarını ve kadın karakterlere delicesine tutulmalarına bayılıyorum.
Jessica, kardeşi Bertie'nin idolü, günah ve bol keseden para harcadığı eğlenceleriyle ünlü Lord Dain'i onu bu yaptığından vazgeçirmek ve kardeşini de rahat bırakmasını sağlamak üzere Paris'e gider. Tabi ki ilk görüşte birbirlerinden etkilenirler ama ikisi de bunu oldukça farklı bir şekilde gösterirler.
Aralarındaki kıvılcım, elektrik buram buram sayfalardan sızıyordu. Nefesimin kesildiği o kadar çok sahne vardı ki. Hele ki Jessica tamamen tahmin edilemez hareketler yaptığında ağzım açık bir halde gülsem mi dehşete mi düşsem karar veremedim. Efsane bir kadın karakterdi. Lord Dain, yani Sebastian ise farkında olmasa da kendini Jessica'ya çoktan teslim etmişti. Onun o bocalayışını, teslimiyetini, çaresiz çocukluğunun yol açtığı her bir kısmını okudukça daha da çok sevdim Dain'i.
Bazı kelimeler oldukça kaba bir şekilde kullanılmıştı. Bunun çeviriden dolayı olduğunu düşünüyorum açıkçası pek karakterlerin tarzında şeyler değildi. Ek olarak bazı yazım yanlışlarını saymazsak oldukça akıcı bir şekilde okunabilecek bir kitaptı.
Bu seriyi de sırasıyla okumak isterdim. Scoundrels serisinin üçüncü kitabı oluyor kendisi fakat yayınevi sadece bunu basmış, yazarın diğer kitapları da yine farklı serilerde ve farklı sıralamalara aitler.
İçimde iyi bir romanı okumuş olmanın sevinci, yeterince değer görmediğini bilmenin de hüznü var.
Tavsiye ederim.
Bu yazarla beni baştan çıkarma kitabıyla tanışmıştım iyiki o kitap yüzünden senden önce senden sonra'yı gözden kaçırmamışım çünkü bu çok daha güzel bir kitap ama çevirimde biraz katledilmiş malesef tavsiye edilir 🤗
Tesadüfen elime geçen bir kitap.Çok beğendim ve okurken yüzünüzde tebessüm oluşturan kitaplardan biri.Tek kötü tarafı çok fazla yazım yanlışı vardı.Özellikle Dartmouth-darkmoor-blackmoor kelimeleri sürekli geçti ama orijinali hangisi kestirmek zor.Edisyonla ilgili bir durum.Keşke daha fazla özenilseymiş.bunun dışında güzel zaman geçirmek isteyenlere tavsiye ederim :D
Yazarın önceden bizde çıkan 2 kitabını okumuş ve yazdıklarını vasat bulmuştum. Senden Önce Senden Sonra'yı sırf yurt dışında dahi övüldüğü için almıştım ama almakla koca bir hata ettiğimi fark etmem uzun sürmedi.
Erkek karaktere hiç ısınamadım. Oldukça boş kafa, bencil bir karakterdi. Dain'nin kendi geçmişinin aynısını yaşayan birine anlayış göstermesini bekliyorsunuz. Ama gördüğümüz şey, toplumun ona zamanında yaşattığı zorlukları birebir bu kişiye de yaşattığı idi.
Jessica az biraz daha iyiydi fakat bana göre anlamsız bulduğum davranışları bir hayli fazlaydı.
Olay örgüsü de düşündüğüm kadar şahane değildi.