Birkaç defa okuduğum ender kitaplardan biri. Dili çok akıcı ve güzel bir felsefesi var. Umarım kişisel menkıbeniz sizi güzel yerlere götürür.
abartılacak hic bir yanı yok masal kitabı gibi birsey sadece bir kac anlamli durum guncellemesi cikar icinden o kadar
Hikayesiyle olsun karakterleriyle olsun felsefesiyle olsun çok etkileyici bir kitap.
Bu kitabı okuduktan sonra hayata bakış açınız değişiyor -en azından benim için öyle oldu-.
Henüz kitabı okurken dahi, hayatın içinde detaylara dikkat etmeye, onları önemsemeye başladığınızı hissedeceksiniz.
Çevirisi dışında her yönüyle çok güzel bir kitap. Can yayınlarının çevirisi beni hiç tatmin etmedi, hiç beğenmedim bunu da belirteyim. Kitaba puanım aslında 10 fakat, değerlendirirken çevirisini de göz önünde bulundurarak 9 verdim.
Simyacı hayata dair birçok öğüdü içinde barındıran, herkesin kendinden bir parça bulabileceği, okurken kimi zaman heyecan çoğu zaman da merak hissi uyandıracak, bilgeliğin felsefeyle bütünleştiği bir kitap...
1995 ya da 1996... Bir öğretmenimiz vardı; Seher Hoca. Ödev olarak verdiğinde yüzüne bakmayıp, özetini bile arkadaşımdan kopya çektiğim, geçmişin acısını çıkarırmışcasına bir solukta okuduğum olağanüstü bir romandı Simyacı.
Gördüğü rüya üzerine İspanya'dan Mısır piramitlerine kadar uzun bir yolculuk yapan çoban Santiago'nun hikayesini bitirdikten sonra, tam 20 yıl öncesini düşünüp, vaktiyle çok tokadını yediğim Seher Hoca'nın bize ne kadar değer verdiğini şimdi anlıyorum.
"İnsanlar bir yığın acayip şeyler söylüyorlar. Bazen, koyunlarla birlikte yaşamak çok daha iyi, konuşmaz koyunlar, yiyecek ve su aramaktan başka bir şey yapmazlar. Ya da kitaplar, dinlemek isterseniz size ilginç öyküler anlatır kitaplar. Ama insanlarla konuşurken durum başka, öylesine tuhaf şeyler söylerler ki, konuşmayı nasıl sürdüreceğinizi bilemezsiniz."
Kitap kişisel gelişim kitaplarına benziyor tabii ki daha felsefik, daha karmaşık... Bana biraz da Candice'i hatırlattı. Orada kahraman aramayı, yorumlamayı bırakmış iken Simyacı'da evreni anlamak, içselleştirmek hedefine tutundu. Kişisel menkıbesinin izinde gidince olgunlaşacağını, kıymetleneceğini, olabileceğinden daha üstün olabileceği hayaline kapıldı. İşte bu yüzden insanoğlunun kendine çok fazla önem addettiği düşüncesindeyim; kendini yücelttiği, o mükemmel amacı gerçekleştirmek üzere geldiği safsatasına deliler gibi tutunduğu... Bence kitap mistik şeylere aç Avrupa insanına olağanüstü gelmişse de bizim için oldukça tanıdıktı.
" Mistik bir peri masalına benzeyen bu romanın, dünyanın dört bir tarafında milyonlarca satılmasının gizi, kuşkusuz, onun bu kılavuzluk niteliğinden kaynaklanıyor. Simyacı'yı okumak, herkes daha uykudayken güneşin doğuşunu izlemek için şafak vakti uyanmaya benziyor. "
Rüyasında gördüğü hazinenin peşinden giden bir çobanın macera dolu serüvenin anlatan bir kitap. Bu yolda karşısına çıkan engeller ve zorluklarla nasıl başa çıktığını biraz fantastik yönü de olarak anlatan bir kitap. Yer yer Tevrattan alıntılar yaparak anlatılmış kitap. Keyifli ve merak ettirici bir yapısı var.
Sayfa sayısı az olmasına rağmen ıkına sıkına okuduğum bir roman. Yazarın Elif romanını da yarıda bırakmıştım. Tarzını sevemedim nedense..
6. sınıfta okuduğum unutulmaz kitap. Bendeki etkisi yıllarca sürecek. Bana çok mistik geldi. Henüz daha iyisini okumadım.
İnsanın kalbini dinleyerek yaşaması gerektiği düşüncesini sürükleyici bir hikayeyle anlatan kaliteli bir kitap.
Bundan yıllar yıllar önce 13 yaşımda okumuştum simyacıyı.Geçenlerde şöyle bi sayfalarını karıştırırken bir cümleye rastladım.Bu cümle yıllardır ara sıra aklıma düşen, umutsuz zamanlarda bana sözünü geçirebilen,güçlü bir cümledir benim için.Fakat bu cümleyi nerede nasıl okuyup da aklıma kazıdım bilmiyordum.Simyacının satır aralarında bu cümleye rastlayınca nedense çok mutlu oldum, eski bir dostumun evine ziyarete gitmişim gibi oldu sanki.Bu vefalı dost için Paulo Coelho'ya teşekkürlerimi sunuyorum.Cümleyle de bitireyim; "Bir şeyi gerçekten istersen, onu gerçekleştirmen için bütün evren işbirliği yapar."
Bir daha asla eleştrimenler tarafından göklere çıkarılan kitapları almama dersini aldığım kitaptır kendisi. İnsanlar bu kitabın nesi için bu kadar deli oluyorlar hala anlamıyorum.
Bu kitap doğu hikayelerinden devşirme bir metindir. Yazılı kısmını bilmiyorum ama sözlü hikaye geleneğimizde var olanlardan biridir.
Okuduğum dönemde kitap yerlere göklere sığrdırılamıyor, böyle orijinal bir hikayeyi yazan Coelho'ya methiyeler düzülüyordu.
Okumaya başladığımda çok şaşırmıştım. Okula başlamadan önce ilkokul mezunu annemin bana anlattığı hikayelerden biriydi bu. Daha girişinde sonunu biliyordum ve annemin yazarın adını bile duymadığına eminim. Ona da ailesinin anlattığı bir hikayeydi.
Bilindik hikaye ve masalları yeniden kaleme almak rastlanmayan bir durum değil. Ama en azından anonimliği belirtilmeli diye düşünüyorum.
Evren tanrıdır, biz evrenin bir parçasıyız, o zaman tanrının da parçasıyız, o zaman biz de tanrıyız ruhçu görüşü adına yazılmış basılmış okutulmuş bir kitap.
Ağzı iyi laf yapan bir adamdan görünüşü hoş içi boş bir kitap.
Tasavvuftaki vahdeti vücud sapkınlığının çağımıza uyarlanan hali new age dini üzerine bir kitap.
Geçelim bu evrene mesaj gönderelim ayaklarını. Yemezler.
Abartılacak bir yanı olmayan bir kitap bence. Sıkılmassınız okurken ama müthiş etkilenmedim bahsedildiği gibi öyle.
Okuduğum en kötü kitaplardan biri. Bir daha asla Coelho okumam. Baştan sona Yahudi mistizmi. Tüm zamanların en büyük afyonu olan dinin modern zamanımızdaki bir yansımasıdır Coelho ve kitapları. Kaderini sev, şükret vs. vs. vs. gibi mutluluk vaatleri. Ve modern insanın en büyük hastalığı olan tatminsizlik ve mutsuzluk için biçilmiş kaftan Coelho. Bunu seven benim sevdiğim kitapları mümkünse sevmesin, tam tersi için de aynı temennim geçerli. Bunun bir alt seviyesi kişisel gelişim zırvaları işte. İnsanlığın daha materyalist şeylere ihtiyacı var.
Her şey bir yana cidden o kadar mutsuz ki insanlar onlara mutluluk vaat eden her şey çok satıyor. İnsanlar, ne kadar mutlu olduklarını göstermek için sosyal paylaşım sitelerinde birbirleriyle yarışıyorlar. Çok zavallıca.
Bu kitabı, arkadaşımın ısrarıyla okudum ve çok da beğenmedim. Başkahraman, kendi "kişisel menkıbesi"ni yaşarken, ben sıkıntıdan patlamak üzereydim.
Simyacı, gezgin olmak isteyen ve mutluluğu dünyanın farklı yerlerinde bulacağına inanan çoban Santiago’nun hazine bulmak için İspanya’dan Mısır piramitlerine olan yolculuğunun hikayesini anlatmaktadır. “Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl elde edeceksin?” gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu niteliğindedir. Bu kitapta, rüyalar, yazgı, aşk, işaretler, din ve maneviyat gibi konular irdelenmiştir. Hayattaki mutluluğumuz bazen bize uzak gibi görünse de çok yakınımızda olabilir, bunu geç de olsa anlamak bize hayatın tadına varmamızı sağlayacaktır. Amacına ulaşmak isteyen insana, inanarak, isteyerek, yüreğinin sesini dinleyerek o amaca doğru gitmeyi öğütlemektedir. İnsanı yüreklendirmekte ve istediği şeyi başarabileceğine olan inancını tekrar yerine getirmektedir. Kitap, kısaca şu şekilde özetlenebilir: Santiago, sürekli rüyalar görmeye başlar ve bu rüyalar Mısır’da bulunan hazineler ile ilgilidir. Bu rüyalar ile ilgili olarak bir kadına gider ve kadın ona bu hazinenin peşine düşmesi gerektiğini söyler. Santiago, kararını verir ve Mısır’a doğru yola çıkar. Henüz yolun başındayken tüm parasını çaldıran Santiago, büyük bir hayal kırıklığı yaşar ve tekrar geldiği yere gitmek ister fakat hiç parası olduğu için geri dönemez. Bir işe başlar ve kıvrak zekası sayesinde geri dönüş için gerekli parayı biriktirir. Santiago, dönüş için yola çıkacağı sırada bir İngiliz ile karşılaşır. Bu İngiliz, Mısır’da yaklaşık iki yüz yaşında olduğu söylenen bir Simyacı için yola çıkacağını söyler ve bunu duyan Santiago İngiliz ile yola çıkmaya, rüyalarının ardına düşmeye karar verir. Afrika’da savaş sürmektedir fakat tüm olumsuzluklara rağmen İngiliz ve Santiago Mısır’a varmayı başarırlar. Santiago, burada bir kızla tanışır ve aslında bulmaya çalıştığı hazinenin o olduğunu düşünür ve kızla evlenmek ister. Santiago, bir süre sonra Simyacı ile tanışır ve Simyacı ona Mısır Piramitleri’ne gitmesini söyler. Santiago ve Simyacı, Mısır Piramitleri'ne doğru yola çıkarlar. Bu yolculuk sırasında geçen konuşmalar oldukça etkileyicidir ve bu yolculukta Santiago ruhunun derinlikleriyle konuşabilmeyi öğrenecektir. Yolculuk biter ve Mısır Piramitleri’ne ulaşır. Santiago bu yolculuğun sonunda hazinenin nerede olduğunu anlayacaktır.
Paulo Coelho'nın simyacı adlı bu eseri kişilere yeni ufuklar açmak yeni yol ve arayışlar içine girmesine yardımcı olmak adına yazılmış müthiş bir eser olduğunu düşünüyorum
Dolu doluu bir kitaptı. Kendi özüne bir bakmak hayatın sana sunduklarını anlayabilmek. İnsanın bakış açısını değiştiren Klasikleşmiş bir yapıt.