http://illekitap.blogspot.com.tr/2016/10/emily-bleeker-sr.html
Hmm... kitabı sevdim mi sevmedim mi bilemiyorum. Çok kararsızım. Okurken sıkıldığım da oldu, merak edip sayfalarını hızlı hızlı çevirdiğim de oldu. Sonuç olarak ise ne hissedeceğime karar veremedim.
Yazarın ülkemizde yayınlanan ilk kitabı, değişik bir anlatımı olduğunu söylemeliyim hatta kurgusu bile oldukça ilginç ve değişikti. Hep olmasını beklediğim olaylar olurken kitabı sonu beklediğimin haricinde oldu o beni şaşırttı ve sırf bu yüzden bile kurgusunu sevebilirim :)
Kitabın kısaca konusundan bahsetmek gerekirse; kayınvalidesinin kazandığı tatilde ona eşlik eden Lillian özel uçuşları sırasında bir uçak kazası olarak uçak okyanusa düşüyor. Bir şekilde hayatta kalmayı başaran Lillian, Dave, Kent ve Margaret bir süre okyanusta akıntıyla sürüklendikten sonra bir adaya çıkmayı başarıyorlar. Tam bir karmaşa ve çaresizlik içerisinde hayatta kalma çabasıyla adada kendilerine bir yaşam kurmaya çalışıyorlar. Ancak bu kadar basit olmuyor oradaki hayatları. Beklenmedik şeyler olmaya başladığında hem bedensel hem de ruhsal sağlıklarına dikkat etme çabası ile savaş verirlerken kendi içlerinde birbirlerine karşı da savaş vermek zorunda kalıyorlar. Hayatta kalmak onlar için daha zor oluyor.
Kitap sadece adada geçen kısımları anlatmıyor. Aslında daha çok Dave ve Lillian kurtulduktan sonra verdikleri bir röportaj sırasında geçmişlerini hatırlıyorlar. Adada geçirdikleri günleri, yemeklerini elde edebilme çabalarını ve duygularını...
Kitap bölüm bölüm geçmiş ve gelecek arasında gidip gelirken anlatım da Dave ve Lillian arasında gidip geliyordu.
Şöyle bir bakınca aklınıza şu gelebilir; evet, adada iki kişi birbirlerine aşık olurlar kurtulunca da evlenirler. Pat, mutlu son! Hayır öyle olmadı. Dave ve Lillian'ın önünde oldukça büyük bir engel vardı. Her ikisinin de farklı yerler bir hayatlarının olmasının yanında her ikisi de evliydi. Üstelik birinin iki küçük oğlu bile vardı.
Okurken ben de hep bunu bekledim ama öyle değildi. Bu yüzden bu kitabın sonun mutluluğu kişinin bakış açısına göre değişecektir.
Senin ve çevrendekilerin mutluluğunu bazen seçimlerin belirler ve bunun en iyi örneği bu kurgu olmuş.
Kitapta sıkıldığım kısımlar, durağan ilerlemesiydi. Öyle bir atraksiyon yoktu, hep aynı tonlamada ilerliyordu dolayısıyla arada bir atraksiyon olmayınca da okurken sıkılma durumum oldu. Sonlarına doğru biraz daha açıldı kitap ama o da sonlara doğru olunca bitti.
Kitaba dair nötr'üm. Bu yüzden merak ediyorsanız okumalı ve kendiniz karar vermelisiniz.
Bir gecede okudundu bitti. Nefes kesici bir kitaptı bir sayfa, bir sayfa derken kitap bitti. Kitapta kime üzüleceğime şaşırdım. Lily, Dave, Margaret, Jerry, Beth, Paul, çocuklar ama en çok Paul üzdü beni. En çok Lily'nin çocuklarıyla kavuşma anı mutlu etti beni. Kıskançlığı korkuları yazar o kadar güzel anlatmış ki okumaktan ziyade yaşadım sanki.
Jerry'i çok sevdim. Karısını kaybetmemek için susmaları. Çok sevdi. Lily'nin seni seçiyorum demesi beni bile mutlu etti. Duygudan duyguya geçtim durdum Dave'e üzüldüm ama ne bileyim bence en ağır yük Jerry'nin omuzlarındaydı. Ahh o susmalar ve sonunda içindekileri dökmeler. Jerry gibi adamlar kesinlikle sadece kitaplarda var hatırlatında bunu aklımdan çıkarmayayım.
Aslında her bölümü anlatmak istiyorum böyle içim içime sığmıyor. Spoi vermekten korkmasam her şeyi yoruma dökmek istiyorum. Sadece temposu hüznü bol olan kitabın finali beni tatmin etmedi ama o kadar da olsun şikayet edemeyeceğim kadar mükemmeldi diğer bölümler.