Bilge Karasu'nun ilk kitabı birbirine bağlı hikayelerden oluşuyor. Yazıldığı yılın ötesinde... Özellikle son iki hikaye için okunmalı.
Kitap normal bildiğimiz kitaplar gibi değil. Bu beni hem kitaba çeken hem de kitaptan iten bir hâle soktu.
Başta eskiden Sarıkum'da yaşayan kahraman tekrar küçüklüğünü geçirdiği beldeyi ziyaret ediyor. Birtakım anıları anlattıktan sonra yan karakter diye nitelendirebileceğimiz Müşfik adlı çocuğun daha sonra büyümüş halinin öyküsü şekline dönüyor.
Araya bambaşka kişiler giriyor ;fakat tekrar Müşfik'e yöneliyor oklar. Bu sırada kişilerin psikanalizleri ağızlarından yazılmaya başlanıyor. Konsantre olmakta zorlandım ilk seferim olduğundan ama zamanla sardı.
Beni en çok etkileyen Müşfik'in dostluğa bakış açısı oldu, Rânâ'nın ilişkiye bakışı ve daha da çok Dilâver Hanım'ın düşünceleri.
Dilâver Hanım'ın psikanalizi aşırı etkileyiciydi.
Bilge Karasu'nun okuduğum ilk kitabıydı. Geçmiş zaman yazarlığından mı ya da ondan bağımsız mı bilmiyorum, kalemi tuhaf geldi bana. Okuması ne zor ne kolay. Bir kitabını daha okumak isterim.
Birbiriyle bağlantılı öyküler bir zaman sonra anlaşılabiliyor ama eşcinsel bir aşk, annenin aşırı düşkünlüğü -ki bu da farklı yorumlara açık- cümleler ne kadar özenli olsa da rahatsız edici oluyor. Sevmedim.