Bir daha gelemeyeceğime inandığım bu dünyayı dolu dolu yaşamaktı benimki. Kollarına atıldığım bu masalımsı hayatın keyfini sürmekti, rüyaların doyumsuzluğuyla...Hiçbir ayıbın ve günahın olmadığı bir ömürdü hayallerimi süsleyen. İmkânların bolluğu içinde dilediğime erişmek için düşler kuruyordum kendimce.Ama her şey sonsuzluğa uyanmakla başladı; iksirimi ve kimyamı bozarak. Bir anda kendimi gizemli âlemlerde buldum. Anladım ki; fani aşklarmış, en çok yürekleri yaralayan...Onların girdabına düşenler, bir türlü uyanamazlarmış sonsuzluğa. Ama bazı aşklar da vardır ki, faniliğin cenderesinden kurtarıp sonsuz diyarlara götürür insanı.
İşte bu kitapta böylesi bir sevda yolculuğu anlatılıyor. Fani aşkın içinde sonsuz âlemlerin uyanışını yaşayan iki genç yüreğin çırpınışları konu ediliyor.Bu kitabın satırları arasında gezinirken hakiki aşka şahit olacaksınız. Okudukça ebedi aşkla tutuşup sonsuzluğa uyanacaksınız.Sonsuzluğa Uyanmak, duygu dolu, yaşanmış bu hikâyeyi kırılgan yüreklerinize sunuyor...
Bir daha gelemeyeceğime inandığım bu dünyayı dolu dolu yaşamaktı benimki. Kollarına atıldığım bu masalımsı hayatın keyfini sürmekti, rüyaların doyumsuzluğuyla...Hiçbir ayıbın ve günahın olmadığı bir ömürdü hayallerimi süsleyen. İmkânların bolluğu içi... tümünü göster
Muallim Naci, nam-ı diğer Ömer, sekiz yaşına kadarki çocukluk hatıralarını pek sevimlice, neredeyse o yaşından anlatıyor. Babası, abisi, annesi, kedisi Fındık, Hoca Efendi, mahalledeki komşular... Bir çocuğun çevresindeki herkes var bu anlatıda. Sokakta karşılaştığı köpeğin saldırması üzerine yaşadığı korku, eve alınan oğlakla bahçede geçirdiği keyifli vakitler, oynarken düşüp yaralanması, babasıyla ders çalıştığı saatler, mektepte falakaya yatıran Hoca Efendi’den ve karanlıktan korkusu, bilmediği bir yerde kaybolduğunda duyduğu çaresizlik... Muallim Naci, hepimizin çocukluğundan tanıdığı bu duyguları öyle canlı anlatıyor ki tek başımıza gidemeyeceğimiz bir mazinin içine bizi bırakıveriyor; üstelik eski İstanbul da semtleri ve yaşayışıyla yanımızda olarak.
Muallim Naci (Ömer) (1850-1893) Muallim Naci, Saraçhanebaşı’nda saraçlık yapan Ali Bey ile Fatma Zehra Hanım’ın oğulları olarak Fatih’te dünyaya geldi. Babasının vefatı üzerine annesi ve kardeşleriyle Varna’ya, dayısının yanına yerleştiler. Fatih Fevziye Mektebi’nde başlayan eğitimine Varna’da devam eden Naci, bir yandan medrese eğitimi görürken bir yandan da özel hocalardan Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendi. Hattatlıktan icazet aldı. Muhayyelat-ı Aziz Efendi romanındaki Naci karakterinden etkilenerek bu adı kendisine mahlas olarak seçti ve ilk şiirlerini de Naci mahlasıyla bu dönemde yazdı. Tercüman-ı Hakikat’e şiirlerini gönderen Naci, Varna’dan İstanbul’a döndüğünde bu gazetenin edebi sütunlarını yönetmeye başladı. Burada yayımladığı eski tarz şiirler eski-yeni tartışmasında bir kutuplaşma yarattı ve gazetenin sahibi Ahmet Mithat’ın tepkisini çekti. Arkadaşlarıyla beraber gazeteden ayrılan Muallim Naci Saadet ve Mürüvvet’te yazılarını yayımladı; Mecmua-i Muallim dergisini yönetti. Mekteb-i Sultani ve Mekteb-i Hukuk’ta edebiyat öğretmenliği yapan Muallim Naci, Tanzimat Dönemi edebiyatımızın meşhur ve önemli simalarındandır. Yeni kültüre sahip, milli değerlere bağlı, edebiyatta eskiyi savunur görünmekle beraber dilin sadeleşmesi ve edebiyatın yenileşmesine hizmet etmiş bir yazardır. Şairliği, sözlük çalışmaları, çevirileri ve yazarlığıyla Tanzimat edebiyatının yine çok yönlü isimlerinden olan Muallim Naci’nin seçme eserlerine Türk Edebiyatı Klasikleri Dizisi’nde yer vermeyi sürdüreceğiz.
(Tanıtım Bülteninden)
Muallim Naci, nam-ı diğer Ömer, sekiz yaşına kadarki çocukluk hatıralarını pek sevimlice, neredeyse o yaşından anlatıyor. Babası, abisi, annesi, kedisi Fındık, Hoca Efendi, mahalledeki komşular... Bir çocuğun çevresindeki herkes var bu anlatıda. Soka... tümünü göster
Direnen insan özgürlük tutkusunu koruyabiliyordu. Günümüzün edilgen insanı kendisine sunulan özgürlük kalıplarının tüketicisi. Gündüz Vassaf 40 Yıl Önce 40 Yıl Sonra Amerika Rusyada eğlenceli, mizahi, şiirsel bir dille çocukluk ve gençlik yıllarından tanıdığı Amerika ile sosyalizmin beşiği diye merak ettiği Moskovayı, 40 yıl sonra sadece anılarının izinden giderek değil, tekrar görerek, yaşayarak anlatıyor. 21. yüzyılın gönüllü totalitarizmine karşı dikkatimizi çekiyor. Cehenneme Övgü, Cennetin Dibi ve Annem Belkısın yazarından bu sefer de edebiyatımızda türüne nadir rastlanan, gezi ve anıların, şiirler, şarkı sözleri ve film diyaloglarıyla harmanlandığı; bir psikoloğun gözünden kişi ve toplumların dile getirdiği aykırı bir kitap. 68 kuşağının egemen düzene başkaldırısıyla kapitalizmin cehenneminde sosyalist cennetin düşlerini kuran, Moskovada sarıldıklarını yitiren bir genç... Pentagon kuşatmasından Moskova gecelerine, aşklarına ve hayal kırıklıklarına, erotik politikadan, komünist düşmanlığının paranoyak boyutlarına, Çeçenistanlı Timurdan, San Franciscoda Şükran Günü sofralarına, sürgündeki dayı Zekeriya Sertelden, Staline, Nâzım Hikmete... İzleyenin izlenen olduğu Amerikadan, sosyalist düşlerden kapitalizm düşkünlüğüne geçen Rusyaya kadar uzanan 40 yıllık bir anılar zinciri, seyahat notları... Dünümüzle birlikte yarına bakan bir kitap.40 Yıl Önce 40 Yıl Sonra Amerika Rusyada Gündüz Vassafın akıcı kalemi, iki ülkeyle birlikte kendisinin de nasıl değiştiğini gözler önüne sererken, gerçek özgürlüğü temsil ettiklerini öne süren her iki zihniyetin de totalitarizmde, tutuculukta nasıl birleştiklerini Amerikada Rusyada bulunmuş birisi olarak içeriden bir bakışla anlatıyor.
Direnen insan özgürlük tutkusunu koruyabiliyordu. Günümüzün edilgen insanı kendisine sunulan özgürlük kalıplarının tüketicisi. Gündüz Vassaf 40 Yıl Önce 40 Yıl Sonra Amerika Rusyada eğlenceli, mizahi, şiirsel bir dille çocukluk ve gençlik yıllarınd... tümünü göster