çok beğendiğim bir kitap, temel eserler başlığı altında gazetenin hediyesiydi, ayrıca filmini de izledim.
Okuduğum en iyi klasikti.Bir harikaydı, büyüleyiciydi betimlemeleri.İnsan kendini oradaymış hissi uyandırıyor.En sevdiğim ve acıdığım karakterse Edgar Linton. Hikayenin en masumuydu o.
Bu kitabın en ilgi çekici özelliği yaşadığı devrin hiç bir siyasi ve sosyal olaylarından etkilenmemiş romanı okursanız şayet bunun farkına varacaksınız
okurken hikayenin içindeydim muhteşem sürükleyici ve akıcı elinizden bırakamayacaksınız
Tanrıya inancı dile getiren bir duygunun izinin bulunmaması, Bronte’nin yaşarken olduğu gibi ölünce de Tanrı ile değil, doğayla birleşme isteğini ortaya koyar.
İşte, çocukluğundan kalmış alışkanlıklarından ve büyüdüğü ortamdan dolayı yazarımız Haworth köyünün rüzgârlı fundalıklarında yaşamayı sevmiş, bunu da tek romanı olan Uğultulu
Tepeler’e yansıtmıştır.
Birçok aşk hikayesini konu alan bu kitapta, daha önce aşık olan ve sonradan ayrılmak zorunda kalan iki insanın çocuklarınında birbirlerine aşık olmasıyla işleri iyice değişik hale gelen bu insanların aşk öyküsünü okumanızı tavsiye ederim.
çok etkileyici bir intikam öyküsü...
o dönemde böyle bir kitap yazıp kabul ettirmek mümkün değildi aslında, bu da yazarın ne kadar sıradışı bir insan olduğunu gösteriyor.
Elimdeki kitap, Martı Yayınlarına ait çeviri ve baskısı. Biri cilti diğeri ciltsiz iki kitap var, ben ciltsiz olanı aldım, haliyle aşağı eklediğim fiyat da ciltsiz kitabın fiyatı.
Genelde pek klasik okuyan biri değilim, zaten takip edenler bunu fark etmiştir. Genelde bunun nedeni klasik romanların türlerini kendime yakın bulmamam; biliyorsunuz, fantastik/bilimkurgu tarzı şeyler seviyorum, haliyle ilgimi çekmiyorlar. Fakat konusunu görünce bir şans vermek istedim, yazarın tek kitabıymış ve zamanında çok ses getirmiş. Sonuçta her türe en az bir kere şans vermek gerektiğine inanırım.
Tanıtım yazısını okuyunca genel konuya vakıf oluyorsunuz aslında ama hikayeyi tam olarak da dillendirmekten uzak aslında... Bu kısımdan sonrası kitap gidişatı hakkında bilgiler içerebilir, ona göre devam edin... İlk olarak bilindik bir aşk romanı sandığım kitabın hiç de öyle olmadığını anlayınca az biraz hayal kırıklığına uğradım, yalan yok ama sonra kendine has tarzı, dili ve kurgusuyla ilgimi çekti. Sayfaları çevirirken çok heyecanlandığımı iddia edemem ama sıkılmadan okudum, akışkan bir şekilde ilerledi. Catherine ve Heathcliff arasındaki aşk -bana göre- oldukça saçma bir şekilde ayrılıklara gebe oluyor ama sonrasında yaşanan olayların temel sebeplerinden biri de bu ayrılık acısının Heathcliff denen şeytanda yarattığı etkiyi okuyoruz; şeytan diyorum çünkü bu adam o sizin bildiğiniz romantik aşıklardan değil hatta şu sıralar liseli genç kızların ayılıp bayıldığı 'bad boy' havasında ki aşıklardan da değil, adam bildiğiniz safi kötü biri. Catherine, bu adamın şu hayatta sevdiği tek kişi iken onun ölümü sonrası herkese felaket acılar çektiriyor ama Heathcliff'in ölüm şekli bence çok güzel bağlanmış, kabul ediyorum adam sonuna kadar aşıktı ve bunun ıstırabını da çekti ve çevresindeki herkese de çektirdi. Elbette Heathcliff denen adamın şeytanlıkla suçlasam da doğuştan böyle değil, çocukken yaşadıkları vs. onu böyle olmaya iten sebeplerden biri olsa da sonuç olarak tersini seçebilecek iken yanlış seçimleri kendi iradesi ile seçtiği için 'kötü adam' sıfatını hak ediyor. Bu açıdan bakarsanız kötü adamın aşk hikayesini okumuş gibi oluyorsunuz ama 3. bir kişinin bir 4. kişiye aktarımıyla... Bu da değişik bir anlatım tarzıydı, ilk başta yadırgasam da hoşuma gitti diyebilirim sanırım.
Heathcliff karakteri dışında diğer karakterlere gelirsek... Aslında Catherine de saf melek değil ama sağına soluna kötülükler yapmış biri de değil, lakin hayatımda gördüğüm en bencil, en şımarık, en itici karakterlerden biri, haliyle Heathcliff oldukça uyumlu bir ikili olduklarını söyleyebilirim. Aslında bir iki kişi haricinde bu kitapta şımarık vs. olmayan bir karakter görmek zor. Hikayeyi biraz iç karartıcı da bulduğumu söylemem gerek. :)
Genel olarak günümüzdeki bazı sözde edebiyat kitapları ile karşılaştırıldığında okunması gerektiğini düşünüyorum, en azından bir kalite ve gerçekten kendince bir şiirsel anlatım tarzı var ve en azından insanların ahlakını bozmaya itecek saçma sapan şeyler görmüyorsunuz.
Doğrusunu söylemek gerekirse çevirilerde bir sıkıntı olduğu izlenimi edindim, ufak tefek aslında; Iseballa'nın evlenip dönmesi üzerinden 2 ay geçiyor ve sonrasında da geçen süre çok belirgin olmasa da ne ara hamile kaldı da Londra'ya gittikten haftalar sonra çocuk doğurdu, anlayamadım; aylar sonra olsa anlardım da... Böyle ufak tefek kafa karışıklıkları yaşadım okurken.
Aslında 3,5 ila 4 puan arasında kaldım. :D
Hastalıklı bir tutkuyu ilk defa bu kadar detaylı bir şekilde okuyorum. Heathcliff'in önce aşka sonra intikam, öfke ve nefrete karşı duyduğu derin tutku yüzünden tüm kitap boyunca herkes acı çekti, herkes hastalıklardan yataklarda süründü. Hatta kitap bitince kendimi, ağır gelen tüm o yoğun duygular yüzünden fiziksel olarak kötü hissettim bile diyebilirim.
Heathcliff iki aileyi de mahvetmek istedi ama yine bir yerden kıvılcım yakalayan Cathy ve Hareton ile sadece intikamın değil aynı zamanda umudun da hikayesi bana kalırsa bu.
Hele ki Heathcliff'in sonlara doğru içinde bulunduğu ruh hali beni fena etkiledi.
''Ne bitmek bilmez bir savaşmış bu. Bitse de kurtulsam!''
ortaokul sıralarında ödev diye 9482749837 kez izletilen mükemmel bir Fiennes ve Binoche filminin, kitabı sarmadı. adı ödev olunca işin sihri kaçıyor. belki başka zaman okurum.
450 sayfa resmen içim şişti ama son 50 sayfa rahatlattı beni yine. Ne desem bilemedim. Sünepe, şımarık ve aptal karakterlerine bolca öfkelendim kendimi yedim. Hepsi ayrı ayrı zopalıktı gerçekten. Allah yardım etsin okurken :D Bir kara sevda hikayesi..
Bittiğinde boğazıma koca bir düğüm olarak oturan kitap.
Tarihi roman okumayı çok çok seviyorum.Hele 17-18. yy İngilteresinde geçen romanları.Ama Uğultulu Tepeler bambaşkaydı.
O kadar akıcı ki bir hizmetçinin ağzından sadece onun gözlemleri şeklinde yazılmasına rağmen hikayeyi yaşıyorsunuz.O kadar o rüzgarlı bayırlarda hissettim ki kendimi okurken müthiş keyifliydi.
Okudukça bana müthiş zevk veren kurgu bi yerden sonra artık bıçak gibi saplanmaya başladı içime.Öyle ki Catherine gece karanlığında mutfağın bir köşesinde olan Heathcliff'ten habersiz Nelly'e aslında sadece onu sevdiğini ama Edgar Linton ile evlenmek zorunda olduğunu söylerken içim buz kesti.Ağlamak istedim ve ağladım da sanırım.
Evet Uğultulu Tepeler bir nefret romanı ama aynı zamanda güçlü bir tutkuyu da içinde barındırıyor roman.Neden bilmiyorum yaptığı onca şeye rağmen Heathcliff'ten asla ama asla nefret etmedim, edemedim.Bu çok garip.Catherine'e Heathcliff'ten daha çok kızdım, öfkelendim okurken.
Bu arada karakterlerin çocuklarına da aynı isimler verildiği için birazcık isim konusunda birbirine girmeler olabilir okurken ama dikkatli okursanız sorun yaşamazsınız.Ben kitabın başında kiracı aileyi tanımaya çalışırken tahminleri sürekli yanlış çıkınca "ne oluyor ya, nasıl akrabalar bunlar o zaman demiştim?"
Kitap çok çok güzel ve ben bu kitabı uzun zamandır okumadan kitaplığımda sakladığıma hala inanamıyorum.Ne salaklık.Okurken bende Uğultulu Tepelerde o güzel fundalıkların arasında yaşamak istedim biran için.O kadar güzel anlatılmış ki oralar.
Benim bu kitaptaki kahramanım onca şey yapmasına rağmen hala sevdiğim, tutkusuna aşık olduğum Heathcliff'tir, birde Hareton var tabi, oda kitaptaki 2. kahramanım.Umarım Küçük Catherine ile Grange'de güzel bir hayat sürmüşlerdir.Nelly de başlarında.Joseph ise İncilini okuyarak ölmüştür heralde.
Neyse kitap beni büyüledi kısaca.Hayatımın sonuna kadar yanımda olmasını istediğim bir kitap daha bulmanın mutluluğuyla yazımı bitiriyorum, sevgiler :)
Bolca aşk, entrika ve bolca ölüm... Tipik bir kadın yazar romanı. Kitabı yaratıcı ya da farklı bir konu okumak isteyenlere ve erkek okurlara tavsiye etmem. Neden ölüm en çok başvurulan sürpriz yapma yöntemi olarak kullanılıyor bilmiyorum. Okuyucu daha değişik yöntemlerle de şaşırtılabilir.
İngiliz edebiyatını her zaman sevmişimdir bu eseri de bu kadar geç okuduğuma şaşırdım.
Anlatımı,karakterlerin işleyişi hepsi çok güzeldi.
Çok beğendim.