Elimdeki kitap, Martı Yayınlarına ait çeviri ve baskısı. Biri cilti diğeri ciltsiz iki kitap var, ben ciltsiz olanı aldım, haliyle aşağı eklediğim fiyat da ciltsiz kitabın fiyatı.
Genelde pek klasik okuyan biri değilim, zaten takip edenler bunu fark etmiştir. Genelde bunun nedeni klasik romanların türlerini kendime yakın bulmamam; biliyorsunuz, fantastik/bilimkurgu tarzı şeyler seviyorum, haliyle ilgimi çekmiyorlar. Fakat konusunu görünce bir şans vermek istedim, yazarın tek kitabıymış ve zamanında çok ses getirmiş. Sonuçta her türe en az bir kere şans vermek gerektiğine inanırım.
Tanıtım yazısını okuyunca genel konuya vakıf oluyorsunuz aslında ama hikayeyi tam olarak da dillendirmekten uzak aslında... Bu kısımdan sonrası kitap gidişatı hakkında bilgiler içerebilir, ona göre devam edin... İlk olarak bilindik bir aşk romanı sandığım kitabın hiç de öyle olmadığını anlayınca az biraz hayal kırıklığına uğradım, yalan yok ama sonra kendine has tarzı, dili ve kurgusuyla ilgimi çekti. Sayfaları çevirirken çok heyecanlandığımı iddia edemem ama sıkılmadan okudum, akışkan bir şekilde ilerledi. Catherine ve Heathcliff arasındaki aşk -bana göre- oldukça saçma bir şekilde ayrılıklara gebe oluyor ama sonrasında yaşanan olayların temel sebeplerinden biri de bu ayrılık acısının Heathcliff denen şeytanda yarattığı etkiyi okuyoruz; şeytan diyorum çünkü bu adam o sizin bildiğiniz romantik aşıklardan değil hatta şu sıralar liseli genç kızların ayılıp bayıldığı 'bad boy' havasında ki aşıklardan da değil, adam bildiğiniz safi kötü biri. Catherine, bu adamın şu hayatta sevdiği tek kişi iken onun ölümü sonrası herkese felaket acılar çektiriyor ama Heathcliff'in ölüm şekli bence çok güzel bağlanmış, kabul ediyorum adam sonuna kadar aşıktı ve bunun ıstırabını da çekti ve çevresindeki herkese de çektirdi. Elbette Heathcliff denen adamın şeytanlıkla suçlasam da doğuştan böyle değil, çocukken yaşadıkları vs. onu böyle olmaya iten sebeplerden biri olsa da sonuç olarak tersini seçebilecek iken yanlış seçimleri kendi iradesi ile seçtiği için 'kötü adam' sıfatını hak ediyor. Bu açıdan bakarsanız kötü adamın aşk hikayesini okumuş gibi oluyorsunuz ama 3. bir kişinin bir 4. kişiye aktarımıyla... Bu da değişik bir anlatım tarzıydı, ilk başta yadırgasam da hoşuma gitti diyebilirim sanırım.
Heathcliff karakteri dışında diğer karakterlere gelirsek... Aslında Catherine de saf melek değil ama sağına soluna kötülükler yapmış biri de değil, lakin hayatımda gördüğüm en bencil, en şımarık, en itici karakterlerden biri, haliyle Heathcliff oldukça uyumlu bir ikili olduklarını söyleyebilirim. Aslında bir iki kişi haricinde bu kitapta şımarık vs. olmayan bir karakter görmek zor. Hikayeyi biraz iç karartıcı da bulduğumu söylemem gerek. :)
Genel olarak günümüzdeki bazı sözde edebiyat kitapları ile karşılaştırıldığında okunması gerektiğini düşünüyorum, en azından bir kalite ve gerçekten kendince bir şiirsel anlatım tarzı var ve en azından insanların ahlakını bozmaya itecek saçma sapan şeyler görmüyorsunuz.
Doğrusunu söylemek gerekirse çevirilerde bir sıkıntı olduğu izlenimi edindim, ufak tefek aslında; Iseballa'nın evlenip dönmesi üzerinden 2 ay geçiyor ve sonrasında da geçen süre çok belirgin olmasa da ne ara hamile kaldı da Londra'ya gittikten haftalar sonra çocuk doğurdu, anlayamadım; aylar sonra olsa anlardım da... Böyle ufak tefek kafa karışıklıkları yaşadım okurken.
Aslında 3,5 ila 4 puan arasında kaldım. :D
Bronte kardeşler fena değil. Keşke erken yaşta ölmeseymiş. Bir romanını daha okuyabilseydik.