Lottie'nin hikayesinin daha etkileyici olacagini dusunmustum ama fazlasiyla dramatik ve mistik ogelerle dolu olmasi epey sasirtti beni. Sanirim yazar Lottie'nin buyuyup bir yetiskin gibi davranmasi icin bunun gerekli oldugunu dusunmus. Fena olmamis ama daha esprili bir yaklasim bekledigim icin biraz hayal kirikligina ugradim.
Konu çok tanıdık,çok bilindik.Şablon konulardan olur ya,öyle birşey.Böyle bir konunun prim yapmaması mümkün değil.Ee yazarda iyi olunca haliyle okunuyor.Değişiklik adına araya bir hayalet olayı sıkıştırmış yazar ama bence olmasa daha iyi olurmuş (hayalet sanılması eyvallah ama son bölümlerdeki bununla ilgili gelişmeler kötüydü bence).Neyse her halükarda sıkılmadan okundu,bitti.
Kitabı oldukça beğendim çünkü ilk kitap da şımarık küçük kız kardeş Lottie bu kitap da karşımıza genç kız olarak çıkıyor. Ve neler neler yaşıyor hemde, ohh olsun :D Yaşadığı olayları ağzım açık bir şekilde gülerek okudum çünkü ilk kitap da o kadar sinir olmuştum ki yaptıkları yanına kar kalıp payına düşen Markiyi elini kolunu sallayarak alsaydı yazarı okumaktan vazgeçebilirdim neyse ki olmadıı :))
Kitap eklediğimin üstünde güzeldi böyle söylüyorum çünkü ilk kitap (Unutulmaz Öpücük" hiç beğenmemiştim ama tabi yazarı okumayı her halükarda seviyorum. Şımarık, aklı bir karış havada macera peşinde koşan leydi Carlotta sosyeteye taktim edileceği gece yine maceranın peşine düşer ve olayın sonunda kendisini Hayden St. Clair'in kollarında bularak içinden çıkılamayacak bir skandala yol açar. onu artık ne eniştesi ne de kardeşleri kurtarabilir tek çare Marki ile evlenmesi ve Marki evlenmek istemese de sonuç olarak evlenirler ve Markinin malikanesine yol alırlar.
Olaylar da tam olarak burada başlıyor hem Lottie'yi hem de bizi oldukça büyük bir sürpriz bekliyor en azından ben çok şaşırdım. Eee demek ki neymiş "yaptıklarımız yanımıza kar kalmıyormuş". Bu kısımlar eğlenceli kısımlardı bir de işin kötü tarafı var ki gelin görün bunu da spoi olmasın diye söyleyemiyorum ama kısacası Kanlı Markinin yaşadıklarını okurken ben oldukça üzüldüm ve Markiye büyük bir hayranlık duydum ^^ Son olarak iliştireyim kitap birazcık fantastiğe geçiş yapmış ama az biraz ucundan değinmiş çok değil :) Tavsiye edebilirim.
Serinin ilk kitabından tanıdığımız yaramazlıkları ile ünlü Lottie'nin kitabı.
Lottie'nin sosyeteye takdim balosu Diana halasının evinde yapılacaktır. Diana Sterling'in kuzenidir. Diana ile ilişkilerinin bu kadar iyi olması ona hala demesi hoşuma gitti.
Lottie kendisine bir enişteden çok baba gibi davranan Sterling'i balosunda gururlandırmak ister ama arkadaşı halasının evinin yanında ki evde Kanlı Marki'nin kaldığını bunun da son gecesi olduğunu söyleyince balosu başlamadan gidip görmeye karar verir. Kötü bir adamı yazmak istediği romanın da onu kullanmak ister. Kötü adam görmeden nasıl yazabilirim diyerek de adamı görmeye gider ve marki ile öpüşürken görülünce bu basit merak bir skandala dönüşür. Eniştesinin kendisini korumak için markiyi düelloya davet edeceğini öğrenince oda eniştesini korumak için markiyi evlenmeye ikna eder.
Kanlı Marki Hayden St. Clair karısını en yakın arkadaşı ile yakalayıp arkadaşını öldürmüş, karısını ise kırsala göndermiştir. Karısı da denize düşüp ölmüştür. Karısını da öldürdüğü dedikoduları yıllarca unutulmamıştır. Bu insanların anlattığı hikayedir tabi ki işin iç yüzünde sırlar saklıdır.
Lottie markinin evine gidince bir sürpriz ile karşılaşır. Hayden'in kızı Allegra. Allegra'nın problemlerine kendini adayan Lottie bir yandan da evde ki gizemler ile baş etmeye çalışır. Evde hayalet gizemi vardır gece gelen çığlık ve piyano sesleri de evdekileri korkutmaktadır. Bu gizem kitabın merak edilmesini sağlıyor. Kitabın türünü bildiğimden olayların altında başka bir neden aradım ama hafif bir fantastik olay olması açıkçası beni şaşırttı. Böyle bir durumu beklemiyordum gerek yoktu aslında böyle bir olaya ama kitabı farklılaştırdı bu yönden sevdim.
Kitap bir aşk kitabından çok yaraların sarıldığı, iyileştirildiği bir kitaptı. Ben bazı yerlerde Lottie ile Hayden'in hikayesini değilde, Lottie ile Allegra'nın hikayesini okuyorum hissine kapıldım.
Hayden'in yaşadıkları, katlandıkları, yaptığı fedakarlıklar ona daha çok ısınmamı sağladı neyse ki son sayfalar da ikili adına olaylar oldu da kitabı güzel kapatabildim. Kitapta daha fazla olay var ve Starlig'in babacan duruşu çok hoştu ilk kitap kadar sevemesem de farklı bir kitaptı.
Unutulmaz Öpücük kitabını ne kadar kötü bulduysam bunu da tersine bir o kadar iyi buldum ve sevdim. Yazar her kitabında farklı bir yazim stili kullanmıyorsa ki kullandığını sanmiyorum. Ceviri farkı cidden kitabi sevdirebiliyor. Ilk kitabi ceviren kisi iyi ki bu kitaba dokunmamis :P
kitaba gelecek olursam da Lottie'yi ancak kendi gibi bir kız olgunlastırabilirdi ve aynen de öyle oldu. Tek sıkıntım biraz daha uzun olabilirdi kitap 330 sayfa yetmedi bana ne yalan söyleyeyim :)
Çok sevdiğim yazarlardan birinin ülkemizde yayınlanmış olan son kitabını da bitirmiş bulunuyorum.
Kitap konu olarak cezbedici, yazarın konu işleyişi de her zamanki gibi muhteşemdi. Ancak kitap öncekilere oranla biraz farklıydı. Diğer kitaplarda aşk önde olurken, bu kitapta bir adamın geçmişiyle yüzleşmeye çalışmasını ve Lottie sayesinde bir ailenin eski haline dönmesindeki aşamaları okuyorsunuz. Gerçi diğer kitaplarda da aile sevgisi vb.kavramlara önem veriyor yazar ama bu kitapta daha derine girmiş.
Kitabın muhteşemliğini görmeme rağmen nedense pek içine giremedim. 40-50 sayfa sonra hep bırakıp durdum. Ve açıkçası ben Lottie'yi anlatan daha çılgın, daha heyecanlı bir kitap beklerdim. Bence Lottie'ye göre bu kitap çok durgun kalmış. Ben olsam biraz daha hayat dolu bir karakteri Lottie'yle eş yapardım.
Kapağa gelince: Aslında kapağa bayıldım, kitap elimdeyken bolca baktım, bakmaya doyamadım. Ancak kapak kızı biraz kitabı bozuyor. Sonuçta kitap 1800'leri anlatıyor 60'lı-70'li yılları değil. Ayrıca kitapta kızımızın saç rengi sarı, kızıl değil - buna rağmen kızın kıyafetine, saçına ve duruşuna bayılmadım dersem yalan söylemiş olurum- .
Yazarın ülkemizde çıkan tüm kitaplarını okudum, şimdi yeni kitaplarını bekliyorum.
Serinin ilk kitabı Unutulmaz Öpücük benim daha çok beğendiğim bir kitap oldu. Özellikle peş peşe okuduğum için biraz sönük kaldı sanki. Neyse ki kitap yine güzeldi bu yüzden merakla üçüncü ve sanırsam son kitabı bekliyor olacağım.
Fairleigh kardeşlerinin en küçüğü Carlotta, yani Lottie, takdim edileceği balonun gecesinde bir skandala imza atar. En yakın arkadaşından yanlarındaki malikanede, Kanlı Marki’nin yaşadığını öğrenir, bir bakış atmayacağından zarar gelmeyeceğini düşünür ve tabi ki işler hiç de umduğu gibi gitmez. Üstelik Hayden, itibarını lekeleyecek bir şey yapmadığını savunur ve kızla evlenmeyi reddeder. İlk kitapta benim kalbimi fetheden Sterling ise onu düelloya davet ettiğinde, Lottie’nin, markiyi evlenmeye ikna etmekten başka şansı kalmamıştır çünkü adam en yakın arkadaşlarından birini düello da öldürmüştür ve ayrıca herkes onun karısının katili olduğunu düşünüyordur.
İlk kitapta aşk ve tutkuyu çok yoğun bir şekilde hissetmiştim. Ama bu kitapta biraz daha içsel hesaplaşmalar vardı. Lottie benim sevdiğim bir karakter olsa da tam anlamıyla karakterlerin içine girebilmiş değilim gibi hissediyorum. Hayden’ın kızı Allegra da benim oldukça sevdiğim bir karakter oldu huyuyla adeta küçük Lottie. Ayrıca Hayden’ın geçmişi de bayağı acı dolu ona bayağı ki maalesef Sterling’den bir tık daha fazla üzülmüş olabilirim.
Kitabı sevdim, maalesef ilk kitaptaki tadı alamasam da yine de bir çırpıda okumamı sağlayacak kadar akıcıydı.