Yüz Bin Krallık (Miras Üçlemesi-1)

En Son Değerlendirmeler

10 puan

http://kitaphayvaniningunlugu.blogspot.com/2012/10/kitap-yorumu-yuz-bin-krallk-nk-jemisin.html

Uzun süredir ara verdiğim epik fantezi türüne müthiş bir dönüş yapmamı sağladı Yüz Bin Krallık. Kitap çoktan favorilerim arasında yerini aldı bile. Ve etkisini üzerimde bırakan kitaplar listesine de girdi tabii.

N.K. Jemisin yepyeni bir dünya yaratmış. Kahramanımız Yeine Darr'ın yaşadığı bu dünyanın adı Yüz Bin Krallık. Pek çok ülkeye bölünmüş bu dünyanın bir zamanlar üç adet tanrısı var imiş. Aydınlığın Tanrısı İtempas, Karanlık Tanrı Nahadoth ve Alacakaranlık Tanrısı Enefa. Ancak bu üç kardeşten ikisi İtempas'tan farklı bir yol izlemeyi tercih etmiş. Böylece Tanrılar Savaşı başlamış. Tanrılar Savaşı'nda galip gelen İtempas olmuş. Nahadoth ve onun yarattığı diğer Tanrılar, Aydınlık Tanrısı tarafından esir alınırken, Enefa öldürülmüş.

Yeine, Yüz Bin Krallık'ın küçük ve barbar kabilelerinden biri olan Darr'ın reisi. Ancak o aslında tam bir Darr'lı değil. Damarlarında Arameri kanı taşıyor. Arameriler İtempas'ın yarattığı düzende dünyayı yöneten soy oluyor. Yani bu ırktan gelenler Yüz Bin Krallık'ı yöneten hanedanı oluşturuyor.

Yeine'nın, büyükbabası Dekarta tarafından saraya çağrılmasıyla başlıyor kitap. Dekarta, şu anki Arameri hükümdarı. Ülkeyi yöneten soylu meclisin başı. Ancak artık çok yaşlanmış ve varislerini belirleme zamanı gelmiş. Kızı, yani Yeine'nin annesi, çok yakın bir zamanda hayatını kaybetmiş. Ki hayatta olsa bile bir şey ifade etmeyecek aslında. Çünkü, kızı yıllar önce Arameri olmayan bir erkek için sarayını, dolayısıyla varis olma hakkını kaybetmiş. Bu yönden düşünülünce Yeine'nin tekrar saraya çağrılması tuhaf gibi görünüyor. Zaten o da bu konuda hayli kafa yoruyor. Şimdi Dekarta onu, kuzenleri Scimina ve Relad'la beraber varislik yarışlarını dahil ediyor. Altından bir bit yeniği çıkacağı kesin, değil mi?

Yüz Bin Krallık'ın başkenti Gökşehir'de, soyluların yaşadığı sarayın adı Göksaray. Ve bu sarayda aradığınız her şeyi bulmanız mümkün. Bir kere bol bol entrika dönüyor. Artık Yeine'nin de dahil olmak zorunda olduğu entrikalar... Göksaray'da, meclis üyelerinden hizmetlilere kadar herkes az çok Arameri kanı taşıyor. Fakat daha düşük soylu olanlar, daha düşük işlerde çalışıyorlar.

Bir de Tanrılarımız var elbette. Göksaray'ın koridorlarında onlara da rastlamak mümkün. Ama beklenileceği gibi tüm ihtişamlarıyla karşımızda dikilmiyorlar. Aksine, İtempas'a yenik düşmüş Tanrılar Arameriler tarafından dışlanıyor, çoğu zaman kullanılıyorlar. İtempas'ın onlara verdiği cezalardan biri de Aramerilerin emir kipi kullanarak söylediği her şeyi yapmak zorunda olmaları. Bu arada bu sürgün Tanrılara Enefadehler deniyor. Yeine'nin Enefadehler'le tanışması çok uzun sürmüyor. Çocuk ruhlu Tanrı – benim de çok sevdiğim – Sieh'le ve kesinlikle kitaptaki favori karakterim Karanlık Tanrı Nahadoth'la tanışıyor.

Nahadoth, her belirişinde heyecanlandığım kişi olarak gönlümde dev gibi bir yer edindi. Ciddi söylüyorum; adam – Tanrı mı desem? - karizmatik, KARANLIK, gizemli, seksi ve çok daha fazlası. Sarayda hapis olmasına rağmen böyle, bir de özgür olduğunu düşünün...

Yeine'ye geri dönecek olursak, bana Amazonları hatırlatan bir kabileden geliyor kendisi. Haliyle güçsüz olması beklenemez. Hançeri sürekli sırtında ve hisleri de tetikte. Lâkin, tüm dikkatini verse bile Göksaray'daki tehlikeler her yanını sarmaya devam ediyor. Kuzenleri, onu varislik yarışında alt etmeye çalışıyor; Dekarta'nın ve diğer saray ahalisinin ondan bir şeyler sakladığı kesin ve Enefadehler onu istiyor. Ayrıca, annesinin ölümüyle ilgili sır perdeleri aralanmak için onu bekliyor. Yeine'nin artık Darr'a dönmesi çok zor gibi gözüküyor.

Yüz Bin Krallık'a bayıldım! Detaylarla renklendirilmekten kaçınılmamış. N.K. Jemisin resmen yepyeni bir mitoloji yaratmış ve okurken hiçbir şekilde yadırgamıyorsunuz. Tanrıların düştüğü hallere hayıflanıyor, Yeine'yle sırları keşfettikçe yerinizden zıplıyorsunuz. Son zamanlarda okuduğum en özgün ve en başarılı kitaplardan Yüz Bin Krallık. Çok çok çok sevdim. Miras Üçlemesi'nin devam kitaplarının çıkmasını ip değil, halatla çekiyorum!

Kitap için DEX'e sonsuz teşekkürler!

9 puan

http://kitapmaceralari.blogspot.com/2012/10/yuz-bin-krallk-bitti.html

Aslında sabah erken saatlerde bitirdim fakat elektriklerin gitmesiyle yorumumu yazamadım :( Fakat şimdi sizi güzel yorumlardan mahrum bırakmayacağım :)

" Sabah bir film izledim. Gerçekten çok etkileyiciydi. Filmin adı "YÜZ BİN KRALLIK". Yapımcılığını DEX üstleniyor. Senaristi ise N.K JEMISIN." :D

Bu cümleyi biraz açmalıyım sanırım. Yüz Bin Krallık gerçekten film gibiydi. Tanrılar, Arameriler,Darrlar. Mükemmeldi ya. Şimdi bazıları diyecek bu her kitaba MÜKEMMELdiyor diye. Diyen diyebilir. Kimseyi inandırmak zorunda değilim. DEX okuyan bilir diyorum ve bu konuyu kapatıyorum. Kitabın ana karakterini ilk başta pek sevmedim (Yeine). Bunun sebebi karakter gibi düşünemememdi. Fakat sayfalar ilerledikçe karakterimiz biraz sakinleşti ve her şeyi anlatmaya başladı. O zaman ona hak verdim :)
Diğer ana karakterlerin özelliklerinde her şey vardı. Kimisinde heyecan, Kimisinde korku, Kimisinde kurnazlık vardı. Ve bu kitapta maceranın artmasına yol açtı. Her zamanki gibi DEX yine kalitesini ortaya koydu. :)

Favori karakterim : Kitabı okuyanların çoğu Naha veya Yeine diyor fakat bence kitabın en favori karakteri "SİEH" idi. Beni gerçekten çok eğlendirdi :)

Kapak yorumu : Dediğim gibi DEX yine kalitesini ortaya koydu. Orjinal kapakla aynı puana sahip benim için 10/10

Hiçbir zaman spoiler vermeyi sevmemişimdir fakat eğer ayrıntılı bir yorum istiyorsanız ben hazırım YORUM KISMINA YAZMANIZ YETERLİ :)

Bir Alıntı :
Bir çocuğun gözünde annesi Tanrıçadır.Muhteşem ya da korkunç biri olabilir, müşfik veya öfke dolu biri de ama her durumda sevilmeyi hakeder. Evrendeki en yüce gücün bu olduğuna inanırım.
"Kitabı okumama katkı sağlayıp kitabı bana gönderdiği için DEX yayınevine çoook teşekkürler... Sevgiler :)"

8 puan

Kitabın ana karakteri Yeine Yüz bin Krallık'ın hükümdarı ve arameri ailesinin başı Kral Dekarta'nın kabul edilmemiş torunu ve Darr halkının yöneticisi. Annesinin ölümü üzerine dedesinden Göksaray'a gitmesi talimatını alıyor ve buna uyuyor. Göksaray'a vardığında ise Tahtın varisi ilan edileceğini öğreniyor.
Ama tahtı almak kolay bir şey değil... Diğer iki varisle uğraşacağı gibi bir de bütün ülkeleri dize getiren silahlarla da başa çıkması gerekiyor. Ve bu silahlar hapsedilmiş olan tanrılar. Evet yanlış okumadınız Tanrılardan bahsediyorum.
Kitabımızdaki olaylardan 2000 yıl önce Aydınlık Tanrısı İtempas kızkardeşi Alacakaranlık Tanrıçası Enefa'yı öldürüyor. En büyük Ağabeyi Karanlık Tanrısı Nahadoth ve diğer tanrılar savaşa giriyorlar. Nahadoth ve çocukları savaşı kaybediyor. İtempas onları bağlayarak Arameri ailesinin emirlerini uyması talimatı ile bu aileye resmen köle olarak veriyor. Armeri ailesi ise onları silah olarak kullanarak bütün ülkelere korku salıyorlar.

Yazarın anlatımı oldukça karışık ve kendisi de bunun farkında, ilk yüz sayfada sıkıldığımı kabul etmeliyim ama ondan sonra kitap açılıyor ve ilginç bir şekilde ilerliyor.
Okuyacaklara tavsiyem başlarında sıkılsalar bile devam etmeleri...

11 yıl, 10 ay
10 puan

Kitabi ilk elime aldigimda korktum acikcasi =-O bu irklarim hepsini nasil aklimda tutarim diye ama bir baktim kitabin 80. Sayfasi bir de baktim bitmis. Akici bir kitap bittigini anlamiyorsunuz bile. Cok begendim :-)

11 yıl, 10 ay
9 puan

Nasıl bir kitaptır bu .Beni çok şaşırttı.Kesinlikle okunması gereken bir kitap.Seriye devem edicem orası kesin.gece ile gündüzü ,Tanrılar ile insanları aralarında ki ilişkiyi bu kadar güzel yazılamazdı.Annesinin katilini arayan bir kızın intikam hisleriyle saraya gelmesi ,sarayda yabancılaşması ve en sonunda tanrıya aşık olması değişik ittifakların içinde bir piyonken şah olarak orataya çıkması olarak anlatabilirim kitabı sanırım

geri ileri