Basitliğin müthiş bir çarpıcılığı vardır. Öyle bir sarsar ki ilk anda ne olduğunu anlamazsınız. İşte savaş yavaş yavaş yaklaşırken henüz 11 yaşında olan Zlata'nın günlüğünde savaşa dair o basit yorumları aslında savaşı tüm gerçekliğiyle hissettiren. Savaş üzerine yapılan edebiyattan çok daha etkileyici, çok daha içten... Sıradan bir ailenin savaşla değişen yaşamını edebi bir kurgu içinde, insanı etkilemeye çalışan süslü cümlelerle değil de kısa ve net cümlelerle okurken, Zlata'nın deyimiyle "sevgili çocuklar"ın aslında her şeyi ne kadar zorlaştırdığını, ne kadar gölgede bıraktığını bir kez daha anlıyor insan. Arkadaşına doğum gününde sunabileceği en büyük dilek "bundan sonra doğumgünlerini hep barış içinde kutlaman" olan bir çocuk... Portakal görünce sevincinden çılgına dönen... Nasıl anlatmalı ki... Basitliğin çarpıcı bir yanı vardır ve ben o çarpmanın etkisindeyim... Alışmamayı dilerim.