Yugoslavya'da savaş patlak vermeden önce, Saraybosna'da, 10 yaşındaki Zlata, gündelik hayatını kendi kelimeleriyle anlattığı bir günlük tutuyordu. Birdenbire yaşamına giren dehşet, Zlata'nın günlüğüne de var gücüyle yansıdı: Sıradan hayatının yerini aniden korku, öfke ve çaresizlik aldı. Zlata'nın dünyası bombardımanlar, keskin nişancılar, ölümler, susuzluk ve açlıkla yıkılırken Zlata yazmaya devam etti. Anne Frank gibi, o da çalınan çocukluğuna ağlarken bir yandan da savaşa tanıklık etti, sonunun Anne gibi olmasından korkarak...
Bugün bu küçük kızın yazdıkları, bir toplumun çaresizliğini ve acılarını ortaya sererken, eski Yugoslavya'nın yakın tarihin büyük çatışmasına da ışık tutuyor.
Yugoslavya'da savaş patlak vermeden önce, Saraybosna'da, 10 yaşındaki Zlata, gündelik hayatını kendi kelimeleriyle anlattığı bir günlük tutuyordu. Birdenbire yaşamına giren dehşet, Zlata'nın günlüğüne de var gücüyle yansıdı: Sıradan hayatının yerini aniden korku, öfke ve çaresizlik aldı. Zlata'nın dünyası bombardımanlar, keskin nişancılar, ölümler, susuzluk ve açlıkla yıkılırken Zlata yazmaya devam etti. Anne Frank gibi, o da çalınan çocukluğuna ağlarken bir yandan da savaşa tanıklık etti, sonunun Anne gibi olmasından korkarak...
Bugün bu küçük kızın yazdıkları, bir toplumun çaresizliğini ve acılarını ortaya sererken, eski Yugoslavya'nın yakın tarihin büyük çatışmasına da ışık tutuyor.
Basitliğin müthiş bir çarpıcılığı vardır. Öyle bir sarsar ki ilk anda ne olduğunu anlamazsınız. İşte savaş yavaş yavaş yaklaşırken henüz 11 yaşında olan Zlata'nın günlüğünde savaşa dair o basit yorumları aslında savaşı tüm gerçekliğiyle hissettiren. Savaş üzerine yapılan edebiyattan çok daha etkileyici, çok daha içten... Sıradan bir ailenin savaşla değişen yaşamını edebi bir kurgu içinde, insanı etkilemeye çalışan süslü cümlelerle değil de kısa ve net cümlelerle okurken, Zlata'nın deyimiyle "sevgili çocuklar"ın aslında her şeyi ne kadar zorlaştırdığını, ne kadar gölgede bıraktığını bir kez daha anlıyor insan. Arkadaşına doğum gününde sunabileceği en büyük dilek "bundan sonra doğumgünlerini hep barış içinde kutlaman" olan bir çocuk... Portakal görünce sevincinden çılgına dönen... Nasıl anlatmalı ki... Basitliğin çarpıcı bir yanı vardır ve ben o çarpmanın etkisindeyim... Alışmamayı dilerim.
Neden sevmedim?
Çünkü Zlata, yazdığı dönemde günlüğünün kitap haline geleceğini biliyordu..Bu da onu doğallıktan uzaklaştırmış...
Sanırım 10 yıl kadar önce okumuştum.. Bosna savaşını anlatan, çaresizlik ve umut duygularının tattıran özel bir kitap... Kitapta geçen 'portakal kokusunu nasıl da özlemişim' lafıyla her portakal soyuşumda aklıma gelen kitaptır... Çaresizlik ve yokluktan çayı gazeteye sarıp sigara niyetine içildiğini aklımdan çıkaramadığım kitaptır...
Ciltsiz, 208 sayfa
Ağustos2012 tarihinde, Artemis tarafından yayınlandı