Zor bir ailede büyümenin hüzünlü öyküsü…
İnsan "ÇOCUKLUK" adı verilen korkutucu bir dönem yaşar. Bu çocukluk döneminde, ebeveynler insanın iç dünyasına zihinsel ve duygusal tohumlar eker. Bu tohumlar bazen güven, değer, sevgi, saygı ve bağımsızlık kaynağı olurken, bazense endişe, korku, kaygı, yaptırım, suçluluk ve günahkârlık duygularına neden olabiliyor. Bu tohumlar insanoğlu büyüdükçe filizleniyor ve yetişkinlik hayatında düşünceleri, fantezileri, duyguları, davranışları, seçimleri ve başkalarıyla kurulan yakın ilişkileri etkiliyor. Uzun süre en çok satanlar listesinde yer alan MÜHÜRLÜ BEDEN adlı kitabın yazarlarından Uz. Dr. Yasemin YILDIZ, EBEVEYN MİRASI adlı son kitabında, klinik veriler ışığında bilinçdışı kayıtlarımızın nasıl oluştuğunu tartışmaya açıyor ve insanın ruhsal gelişim evreleriyle ilgili önemli detayları veriyor. Ayrıca, uygulamalarla ve vaka örnekleriyle desteklenmiş yeni kuramsal açılımlar sunuyor. Karanlığa mahkûm gerçeklerin ışığa kavuştuğu bu kitabı çok seveceksiniz… Türkiye Psikoterapi ve Psikoterapistler Derneği - PSİKODER
İnsanın iç dünyasındaki iyi ve kötünün uzlaşmaz ve durulmaz çatışmasının işleyişini vaka örneklerinin ışığında anlatan EBEVEYN MİRASI, bilinç ve bilinçdışı, bastırılmış duygular, bilinçdışının 40 kadim kuralı, anne karnındaki gizli yaşam, bağlanma, ruhsal aygıt, id, ego, süperego, ödipal kompleks, sağlıksız ailede büyüme gibi önemli konuların yanında, düzenli bir aile hayatı olmayan, ebeveynlerin çatışmalarının ortasında yer alan, en çok ihtiyacı olduğu yaşta ebeveynlerin sevgisi ve ilgisinden mahrum kalan, aileleri tarafından yalnızlığa itilenlerin hüzünlü hikâyesini anlatıyor. Bu hikâyelerle acı veren duygularınızla yüzleşip, onlara çözüm bulmanızın yanında, duygularınızın olumsuz etkilerinden arınıp hasar gören özsaygı ve özgüveninizi yeniden kazanacaksınız. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği - CİSED
İnsan olmanın en acı gerçeklerinden biri, özellikle geçmiş çocukluk yaşamları duygusal acılar veya hayal kırıklıkları içeriyorsa, insanın geçmişini tekrarlamak üzere donanmış olmasıdır. Geçmiş hep tekrar eder, mekânlar değişir, zaman değişir, oyuncular değişir ama roller hep aynı kalır. Psikolojik sorunlar, aşk, yakın ilişkiler, aile, evlilik ve cinsellik konularındaki yazılarıyla ve kitaplarıyla çalışmalarını sürdüren Uz. Dr. Yasemin YILDIZ, oldukça sade ve anlaşılabilir bir üslupta ebeveynlerimizin üzerimizdeki olumsuz etkilerini ve insan ruhunun şifrelerini EBEVEYN MİRASI adlı kitabında ortaya koyuyor ve bilinçdışını tartışmaya açıyor. Kitapta ayrıca, dürtü-çatışma kuramına dayanan kuramsal yaklaşımların harmanını da bulacaksınız…
(Tanıtım Bülteninden)
Zor bir ailede büyümenin hüzünlü öyküsü…
İnsan "ÇOCUKLUK" adı verilen korkutucu bir dönem yaşar. Bu çocukluk döneminde, ebeveynler insanın iç dünyasına zihinsel ve duygusal tohumlar eker. Bu tohumlar bazen güven, değer, sevgi, saygı ve b... tümünü göster
Şeker Portakalının sevimli, küçük kahramanı Zeze, işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir çocuğun hüzünleri. Küçüklüğündeki küçük Şeker Portakalı yok, ama bu kez de yüreğinde sevgili kurbağası var. Zengin ve aşırı alıngan bir aile tarafından evlât edinilmiş. Ama Zeze, yeni babasının iyi niyetine karşılık vermiyor. Evdeki biricik dostu, aşçı Dadada. Bir de düşlerindeki, yeri doldurulamayan, yüreğine kadar sokulup yerleşen kurbağa ve bir filmde görerek gerçek babasının yerine koyduğu ünlü Fransız şarkıcısı Maurice Chevalier. Çok parlak bir öğrenci olan Zeze, sırılsıklam âşık oluyor. O güne kadar herkesi kızdıran, kimi de tehlikeli şeytanlıklar yapan bir çocuk. Çocukluğunun sonu, yeniyetmeliğin ilk adımları, verilmesi gereken yalnızlık sınavı...Zezenin, dostlarını hayâl kırıklığına uğratması olanaksız. Onun her yaştan pek çok dostu olduğunu da iyi biliyoruz. Şeker Portakalının devamı olan Güneşi Uyandıralımı da çok seveceğinize inanıyoruz. Dizinin üçüncü kitabı olan Delifişekte bu kez, Zezeyi delikanlılık yaşında bulacaksınız.
Şeker Portakalının sevimli, küçük kahramanı Zeze, işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir çocuğun hüzünleri. Küçüklüğündeki küçük Şeker Portakalı yok, ama bu kez de yüreğinde ... tümünü göster
Emniyet Teşkilatının efsanevi ismi, Susurluk sürecinde cesur duruşuyla gerçek bir kanun adamı tavrı gösteren Hanefi Avcı yine doğru bildiklerini söylemeye devam ediyor. Ucunun kime dokunduğuna bakmadan, yalnızca ülkesine karşı vicdani sorumluluğunu yerine getirmek için son dönemde yaşananların iç yüzünü kamuoyuna açıklıyor.
Kitap iki bölümden oluşuyor. Devlet başlıklı ilk bölümde, yıllarca devlete hizmet etmiş bir güvenlik görevlisi olarak geçirdiği fikirsel dönüşümü, bu dönüşüme neden olan olayları okurlarla paylaşıyor. Bu fikirsel dönüşümün sonucunda Avcı artık, uzun yıllar mücadele ettiği, sisteme muhalif grupların demokratik ve sağlıklı bir sistemin olmazsa olmazı olduğuna, farklı fikir ve düşüncelerin topluma zarar değil, ancak bir zenginlik katacağına, güvenlik sorununa indirgenen Kürt sorununun ancak demokratik hak ve özgürlükler alanının genişletilerek siyasi yollarla çözümlenebileceğine ve ordunun batılı ülkelerde olduğu gibi siyasetin dışında kalarak güçlü bir ordu olabileceğine inandığını açık yüreklilikle ifade ediyor. Avcı, bu kitabı yazmaktaki önemli amaçlarından birinin, böyle köklü bir değişim yaşamasına neden olan mesleki tecrübelerini aktararak, çok geniş bir kriminal yelpazede çalışmış olmanın verdiği donanımla kendinden sonra geleceklere yol göstermek olduğunu belirtiyor.
Cemaat başlıklı ikinci bölümde ise Avcı devletin çeşitli kurumlarına nüfuz etmiş cemaat yapısının son zamanlarda meydana gelen olaylardaki (özel yetkili mahkemelerin sürdürdüğü tahkikatlardan, telefon dinlemelerine, vs.) rolünü ortaya koyuyor. Cemaatin polis, ordu, MİT, jandarma, yargı ve diğer devlet kurumları içerisinde ayrı bir hiyerarşik örgütleme kurarak ve bu teşkilatların sistemlerini bozarak çalışmalarını engellediğinden, üstüne üstlük bu teşkilatların personeli arasında ayrım, güvensizlik ve düşmanlık yaratarak kurumları içerden ve tamir olunmaz biçimde yaraladığından bahsediyor. Bugün özellikle özel yetkili mahkemelerce yürütülen tahkikatların, arka planda cemaatin talimatı ile Emniyet İstihbarat Şubesindeki unsurları ve cemaate bağlı savcılar desteği ve zorlaması ile yürütüldüğüne, yürütülürken hukuksuz işlemlerin yapıldığına dair ciddi emareler olduğunu iddia ediyor. Tüm bu iddialarını, delilleriyle sağlam bir zemin üzerine inşa ediyor.
Avcı kitabın başlığında iki metafor kullanıyor; bunların devlet görevlilerinin, belli bir ideoloji etrafında örgütlenmiş grupların ve genel anlamda toplumun zihniyetini tanımlayabilmek için ne kadar isabetli bir biçimde seçilmiş olduğunu kitabı okuyup bitirdiğinizde anlayacaksınız. Görünen değil, perde arkasındaki gerçekleri merak ediyorsanız Emniyet teşkilatının güvenilir ve öncü ismi Hanefi Avcı’nın dürüst ve cesur sesine kulak verin!
Emniyet Teşkilatının efsanevi ismi, Susurluk sürecinde cesur duruşuyla gerçek bir kanun adamı tavrı gösteren Hanefi Avcı yine doğru bildiklerini söylemeye devam ediyor. Ucunun kime dokunduğuna bakmadan, yalnızca ülkesine karşı vicdani sorumluluğunu y... tümünü göster
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,mezardan çıkmanın vaktidir!Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,Sakaryada, İnönüde, AfyondakilerDumlupınardakiler de elbetve de Aydında, Antepte vurulup düşenlı siz toprak altında ulu köklerimizsinizyatarsınız al kaniar içinde.Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,siz toprak altında derin uykudayken düşmanı çağırdılar,satıldık, uyanın!Biz toprak üstünde derin uykulardayız, kalkıp uyandırın bizi!uyandırın bizi!Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,mezardan çıkmanın vaktidir!
Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,mezardan çıkmanın vaktidir!Şehitler, Kuvâyi Milliye şehitleri,Sakaryada, İnönüde, AfyondakilerDumlupınardakiler de elbetve de Aydında, Antepte vurulup düşenlı siz toprak altında ulu köklerimizsinizyatarsınız al kani... tümünü göster
Nazan Bekiroğlu'ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman.
Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşı'na uzanan bir öykü...
Trabzon'dan ve Tebriz'den doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce deli akan sonra durgunlaşan iki ırmak... Aslında çok ırmak... Tebriz'in en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra...
Ateşin bakışlı ateşin duruşlu; ırmağını kendi bildiğince alev ateş akıtmayı seçen bir genç kız Azam. Adı ne aşk ne de dostluk olan bir duyguyla Settarhan'ın ırmağına dolanan Batumlu kitapçı Sophia. Acıyla yoğrulan, yoğruldukça durulaşan, kendi varlıklarını sevdiklerinin varlığında eriten Büyükhanım ve Hacıbey...
Ve hep kendi içine doğru akan, kendi ırmağını gencecik yaşta milleti için kurutan, Trabzon'un "kırık kafiyesi" İsmail, ah İsmail...
İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, mücadele, kader, farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu'nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. "Nar Ağacı" hayal kadar zengin, roman kadar güzel, tarih kadar gerçek bir hikâye… İncelikle işlenmiş karakterleri, son derece zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle okuyanı çarpacak ve yıllarca unutulmayacak bir kitap...
Nazan Bekiroğlu'ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman.
Balkan Savaşı döneminde başlayıp I. Dünya Savaşı'na uzanan bir öykü...
Trabzon'dan ve Tebriz'den doğup birbirlerine doğru yol alan... tümünü göster
ASDANX şu anda kitap okumuyor.