Her şeye yeniden başlamak çok berbat.
Annemle birlikte Batı Virginiaya taşındığımızda, kendimi sıkıcı işlere adamıştım, ta ki tüyler ürpertici yeşil gözleri ve kaslı vücuduyla yan komşumuz karşımda dikilene kadar.
Ama işler tahmin ettiğiniz gibi gitmedi.
O, ağzını açtı.
Daemon hem kabaydı hem de kendini beğenmiş bir pislikti.
Birbirimizden hoşlanmamıştık. Tam hikâye burada bitiyordu ki bir kazaya uğradım ve Daemon zamanı dondurarak beni kurtardı.
Yakışıklı uzaylı komşum üzerimde bir iz bırakmıştı.
Yanlış okumadınız. O, bir uzaylı. Daemon ve kız kardeşinin yeteneklerini çalmak isteyen düşmanları vardı ve Daemonın bıraktığı iz bütün düşmanları başıma toplamıştı.
Bu korkunç durumdan canlı kurtulmak içinse tek yapmam gereken üzerimdeki uzaylı izi etkisini yitirene kadar
Daemonın yanından ayrılmamaktı.
"Obsidiyene bayıldım. Romanı bir gecede bitirmeye, kendinizi Daemona kaptırmaya ve serinin ikinci kitabı için sabırsızca beklemeye hazır olun."
Deborah Cooke, The Dragon Diaries
"Daemon ve Katy, ateşle barut gibi. Her bölüm nefesinizi kesecek ve dahası için yalvaracaksınız."
Jus Accardo, Touch
"Armentroutun yeni serisinin ilk kitabı başından sonuna hiç
azalmayan bir heyecanla akıp gidiyor."
Her şeye yeniden başlamak çok berbat.
Annemle birlikte Batı Virginiaya taşındığımızda, kendimi sıkıcı işlere adamıştım, ta ki tüyler ürpertici yeşil gözleri ve kaslı vücuduyla yan komşumuz karşımda dikilene kadar.
Ama işler tahmin ettiğiniz gibi ... tümünü göster
İpek, günümüz İtalyan edebiyatının büyük yıldızlarından Alessandro Baricco'nın, dünyanın dört yanındaki okuru fethetmiş olan romanı. Şiirimsi bir anlatımla insanın en büyük sorunlarından birini dile getiriyor: mutluluk arayışını.
Yıl 1861; Güney Fransa'nın Lavilledieu kasabasından Herve Joncour, karısı Helene ile mutlu bir yaşam sürmekte, geçimini ipekböceği alım satımıyla sağlamaktadır. Günü birinde hastalıksız ipekböceği satın almak için dünyanın öbür ucuna, Japonya'ya gitmesi gerekir. Bu yolculukla Joncour için asıl tehlike haydutlar ya da Japonyada süren iç savaş değil, Japon ipek kralının gözdesi olan müthiş güzel bir çocuk kadına tutulmak olur. Kız, onunla hiç konuşmasa da, bakışlarıyla, davranışlarıyla genç adamı baştan çıkarır. Joncour genç kadının egzotik cazibesiyle karısının bencillikten uzak aşkı arasında bocalar. Bu iki niteliğin aynı anda, aynı kişide var olabileceğini anladığında ise artık hayatı eskisi gibi değildir.
İpek, günümüz İtalyan edebiyatının büyük yıldızlarından Alessandro Baricco'nın, dünyanın dört yanındaki okuru fethetmiş olan romanı. Şiirimsi bir anlatımla insanın en büyük sorunlarından birini dile getiriyor: mutluluk arayışını.
Yıl 1861; G... tümünü göster
Esir Şehir Üçlemesi edebiyatımızın güçlü ve klasikleşmiş ismi Kemal Tahirin başyapıtlarındandır. Her büyük ve klasik yapıt gibi, bir ya da birden çok problematiği mükemmel bir biçimde işleyen bu nehir roman dizisinin ilk kitabı olan Esir Şehrin İnsanlarında Kemal Tahir, Mütareke Dönemi Osmanlı aydınının ve İstanbulunun destansı direnişinin ve mücadelesinin benzersiz bir fotoğrafını çekmektedir. Kurtuluş Savaşı öncesinin anlatıldığı pekçok roman yazılmıştır kuşkusuz, ama hiçbiri bu denli edebi ve ölümsüz olamamıştır. Türkiyeyi, Türkleri sahiden tanımak isteyen yerli yabancı herkes Kemal Tahiri okumak, anlamak zorundadır.
Esir Şehir Üçlemesi edebiyatımızın güçlü ve klasikleşmiş ismi Kemal Tahirin başyapıtlarındandır. Her büyük ve klasik yapıt gibi, bir ya da birden çok problematiği mükemmel bir biçimde işleyen bu nehir roman dizisinin ilk kitabı olan Esir Şehrin İnsan... tümünü göster
Serenad fırtınasından sonra Livaneli’den nefes kesen bir roman...
Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olur. Kurguyla gerçeğin karıştığı, duyguların en karanlık, en kuytu bölgelerine girildiği hikâye, daha doğrusu hikâye içinde hikâye de böylece başlar. Modern bir Binbir Gece Masalı’nın kapıları aralanır. Ancak bu kez Şehrazad erkektir.
Kardeşimin Hikâyesi aşkın mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair nefes kesen bir roman. Her sayfada yeni bir gerçekliği keşfedecek, kuşku ile kesinliğin sınırlarında dolaşacaksınız.
Mantıksız gibi geliyor ama o sabah uyandığımda tuhaf bir haber alacağımı biliyordum. Karadeniz’in lacivert dalgalarıyla baş başa kalmış olan bu ıssız köyde geçen her gün birbirinin aynısı olduğu için burada insanların heyecanla konuşacağı olaylara pek sık rastlanmazdı. O günün de ötekiler gibi sessizce akıp gitmesi gerekirdi ama galiba başka şeyler olacaktı. O mahmur sabah saatlerinde bir cinayet haberi alacağımı bilmiyordum elbette ama bir haber gelecekti. Daha yataktan çıkmamıştım, gözlerim kapalıydı, arkalarında fosforlu çizgiler bırakarak yıldırım hızıyla hareket eden mor tavşanları izliyordum.
Serenad fırtınasından sonra Livaneli’den nefes kesen bir roman...
Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın ... tümünü göster
Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i (87) karşılamasıyla başlar.1930'lu yıllarda İstanbul Üniversitesi'nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine, Maya bir gün onu Şile'ye götürür. Böylece, katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikâyesine karışmakla kalmaz, dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini de göz önüne seriyor.Okurunu sımsıkı kavrayan Serenad'da Zülfü Livaneli'nin romancılığının en temel niteliklerinden biri yine başrolde: İç içe geçmiş, kaynaşmış kişisel ve toplumsal tarihlerin kusursuz Dengesi.
Her şey, 2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün, İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın (36) ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i (87) karşılamasıyla başlar.1930'lu yılla... tümünü göster
Şeker Portakalının sevimli, küçük kahramanı Zeze, işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir çocuğun hüzünleri. Küçüklüğündeki küçük Şeker Portakalı yok, ama bu kez de yüreğinde sevgili kurbağası var. Zengin ve aşırı alıngan bir aile tarafından evlât edinilmiş. Ama Zeze, yeni babasının iyi niyetine karşılık vermiyor. Evdeki biricik dostu, aşçı Dadada. Bir de düşlerindeki, yeri doldurulamayan, yüreğine kadar sokulup yerleşen kurbağa ve bir filmde görerek gerçek babasının yerine koyduğu ünlü Fransız şarkıcısı Maurice Chevalier. Çok parlak bir öğrenci olan Zeze, sırılsıklam âşık oluyor. O güne kadar herkesi kızdıran, kimi de tehlikeli şeytanlıklar yapan bir çocuk. Çocukluğunun sonu, yeniyetmeliğin ilk adımları, verilmesi gereken yalnızlık sınavı...Zezenin, dostlarını hayâl kırıklığına uğratması olanaksız. Onun her yaştan pek çok dostu olduğunu da iyi biliyoruz. Şeker Portakalının devamı olan Güneşi Uyandıralımı da çok seveceğinize inanıyoruz. Dizinin üçüncü kitabı olan Delifişekte bu kez, Zezeyi delikanlılık yaşında bulacaksınız.
Şeker Portakalının sevimli, küçük kahramanı Zeze, işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir çocuğun hüzünleri. Küçüklüğündeki küçük Şeker Portakalı yok, ama bu kez de yüreğinde ... tümünü göster
AylinoO şu anda kitap okumuyor.