Yeryüzündeki çölleri süsleyen devasa kalıntıların çoğu ilerleme tuzaklarının heykelleridir. Onlar kendi başarılarının kurbanı olmuş uygarlıkların mezar taşlarıdır. Bir zamanlar güçlü, karmaşık ve gösterişli olan bu toplumların yazgısı bizim için ders alınır niteliktedir. Onların kalıntıları ilerlemenin izini gösteren batıklardır. Daha modern bir benzerlik kurmak gerekirse, kara kutularında neyin ters gittiğini bulabileceğimiz yere çakılmış uçaklardır. Bu kitapta, geçmişteki hataları tekrarlamanın önüne geçebileceğimiz umuduyla bu kutulardan bazılarını (Sümerler, Mayalar, Mezopotamya, Roma İmparatorluğu, Mısır, Çin) açıp, uçakların uçuş planlarını, mürettebat seçimlerini ve tasarımlarını gözden geçirmek istiyorum. Şüphesiz bizim uygarlığımızın özellikleri geçmişteki uygarlıklardan farklıdır. Ancak bu farklılık bizim sandığımız kadar büyük değildir. Bir kere, geçmişte ya da günümüzde yaşaması fark etmez, bütün uygarlıklar dinamiktir. En yavaş hareket edenler bile uzun vadede ilerleme kaydetmiştir. Her uygarlığın durumu birbirinden farklı olsa da, modeller endişe ve cesaret verici biçimde benzerlik taşımaktadır. Hatalarımızın tahmin edilebilir oluşu bizi alarma geçirmeli, ancak bugün neyle karşı karşıya olduğumuzu anlamak için bu hataları kullanabilme şansımız bize cesaret vermelidir.Sahip olduğumuz en büyük avantaj şudur: Geçmiş toplumlara dair bildiklerimiz sayesinde o toplumların kaderinden kaçabiliriz. Onların nasıl ve niçin yanlışlar yaptıklarını biliyoruz. Homo Sapiens kendini, ne olduğunu biliyor: bir Buz Çağı avcısı, zekâ yönünden evriminin yarısını tamamlamıştı, zekiydi ama akılcı davranması beklenemezdi. Şu anda işleyen sistem bir intihar makinesidir. Eğer elimizde imkân varken bir takım önlemler almazsak, durum daha da kötüleştiğinde elimizden hiçbir şey gelmeyecek. Kaderimiz avuçlarımızın içinde. Bu yeni yüzyıl, geçmişteki tüm karanlık çağları dahi geride bırakacak bir kaos ve yıkım çağına dönüşmeden çok ileri gidemeyecek. Zenginlik kaostan korunmak için bir kalkan sunamaz ve giyotine sokulmuş her mağrur yüzün iş bittikten sonraki şaşkınlığı su götürmez bir gerçektir.Geleceği kurtarmak için bugün son şansımızdır.
Yeryüzündeki çölleri süsleyen devasa kalıntıların çoğu ilerleme tuzaklarının heykelleridir. Onlar kendi başarılarının kurbanı olmuş uygarlıkların mezar taşlarıdır. Bir zamanlar güçlü, karmaşık ve gösterişli olan bu toplumların yazgısı bizim için ders... tümünü göster
Yeryüzündeki çölleri süsleyen devasa kalıntıların çoğu ilerleme tuzaklarının heykelleridir. Onlar kendi başarılarının kurbanı olmuş uygarlıkların mezar taşlarıdır. Bir zamanlar güçlü, karmaşık ve gösterişli olan bu toplumların yazgısı bizim için ders alınır niteliktedir. Onların kalıntıları ilerlemenin izini gösteren batıklardır. Daha modern bir benzerlik kurmak gerekirse, kara kutularında neyin ters gittiğini bulabileceğimiz yere çakılmış uçaklardır. Bu kitapta, geçmişteki hataları tekrarlamanın önüne geçebileceğimiz umuduyla bu kutulardan bazılarını (Sümerler, Mayalar, Mezopotamya, Roma İmparatorluğu, Mısır, Çin) açıp, uçakların uçuş planlarını, mürettebat seçimlerini ve tasarımlarını gözden geçirmek istiyorum. Şüphesiz bizim uygarlığımızın özellikleri geçmişteki uygarlıklardan farklıdır. Ancak bu farklılık bizim sandığımız kadar büyük değildir. Bir kere, geçmişte ya da günümüzde yaşaması fark etmez, bütün uygarlıklar dinamiktir. En yavaş hareket edenler bile uzun vadede ilerleme kaydetmiştir. Her uygarlığın durumu birbirinden farklı olsa da, modeller endişe ve cesaret verici biçimde benzerlik taşımaktadır. Hatalarımızın tahmin edilebilir oluşu bizi alarma geçirmeli, ancak bugün neyle karşı karşıya olduğumuzu anlamak için bu hataları kullanabilme şansımız bize cesaret vermelidir.Sahip olduğumuz en büyük avantaj şudur: Geçmiş toplumlara dair bildiklerimiz sayesinde o toplumların kaderinden kaçabiliriz. Onların nasıl ve niçin yanlışlar yaptıklarını biliyoruz. Homo Sapiens kendini, ne olduğunu biliyor: bir Buz Çağı avcısı, zekâ yönünden evriminin yarısını tamamlamıştı, zekiydi ama akılcı davranması beklenemezdi. Şu anda işleyen sistem bir intihar makinesidir. Eğer elimizde imkân varken bir takım önlemler almazsak, durum daha da kötüleştiğinde elimizden hiçbir şey gelmeyecek. Kaderimiz avuçlarımızın içinde. Bu yeni yüzyıl, geçmişteki tüm karanlık çağları dahi geride bırakacak bir kaos ve yıkım çağına dönüşmeden çok ileri gidemeyecek. Zenginlik kaostan korunmak için bir kalkan sunamaz ve giyotine sokulmuş her mağrur yüzün iş bittikten sonraki şaşkınlığı su götürmez bir gerçektir.Geleceği kurtarmak için bugün son şansımızdır.
Yeryüzündeki çölleri süsleyen devasa kalıntıların çoğu ilerleme tuzaklarının heykelleridir. Onlar kendi başarılarının kurbanı olmuş uygarlıkların mezar taşlarıdır. Bir zamanlar güçlü, karmaşık ve gösterişli olan bu toplumların yazgısı bizim için ders... tümünü göster
Maine, Castle Rock kentinde yeni bir mağaza açılır. Burada, hayalleri süsleyen, arzuları tatmin eden, hatta ancak rüyalarda görülebilecek türden pek çok eşya vardır. Yani o mağazada herkes için ne gerekiyorsa tümü satılmaktadır.
Mağazanın adı mı? Eh, o da kuşkusuz orada satılanlara uygun bir ad olacaktır: Gerekli Şeyler.
Gerekli Şeyler dükkanının sahibi olan Leland Gaunt, karanlık ve gizemli bir yabancıdır. Hele insanların gizli arzularına kavuşmak için ödemeye hazır oldukları bedel konusunda ise tam bir uzmandır. Evet, her şeyin bir bedeli vardır ve bu, ruhunu şeytana satmak anlamına gelse bile Castle Rock'lılar bunu ödemeye hazırdır.
Gerekli Şeyler dükkanı zaman içinde kente yayılan lanetin ve neredeyse cinnetin kaynağı haline gelir. Leland da olan biteni keyifle izlemeye devam eder. Bu histeri çılgınlığına ancak ruhunu şeytana satmayan biri dur diyebilecektir.
Maine, Castle Rock kentinde yeni bir mağaza açılır. Burada, hayalleri süsleyen, arzuları tatmin eden, hatta ancak rüyalarda görülebilecek türden pek çok eşya vardır. Yani o mağazada herkes için ne gerekiyorsa tümü satılmaktadır.
Mağazanın adı mı? Eh... tümünü göster
Nasıl herkese duyuruyum da sesimi diyeyim: Bu anlattığınız ben değilim. ben bu anlattığınız değilim. Yusufu ben nasıl yerim? Ben Yusufu nasıl yerim? Sözünün bu kısmına gelince kurt. nemli gözlerinden boncuk gibi yaşlar dökülmeye başladı. Gri tüylerle kaplı göğsü. ön ayakları ıslandı. Bir ah çekti derinden derine. Islak burnu daha ıslandı. Ve devam etti:Ben şimdi adımı nasıl temize çıkarayım. alnıma sürülen bu kapkara lekeyi neyle. nasıl yıkayayım? Öyle bir leke kideğil bana. yeter kıyametin kopacağıüne değin gelip geçecek tüm torunlarıma.Tek muradım. bütün yaratılmışların sahibi olan Tanrım. bu ayıpla yaşatamazsın beni. Ya alsın yeni doğmuş bütün kurt yavrularıyla birlikte canımı. kurt neslinin dalı yaprağı burada kesilsin. ya da adım temize çıksın.
Nasıl herkese duyuruyum da sesimi diyeyim: Bu anlattığınız ben değilim. ben bu anlattığınız değilim. Yusufu ben nasıl yerim? Ben Yusufu nasıl yerim? Sözünün bu kısmına gelince kurt. nemli gözlerinden boncuk gibi yaşlar dökülmeye başladı. Gri tüylerle... tümünü göster
Ateşe yazgılı pervanelerAşığın elindeki kâr sadece aşk. Ve aşk yordamına sahip gönül. aşkın sürekli göçebesi. Hep yürümek zorunda o; kendinden aşka. aşktan sevgiliye. Ki aşkın yegane koşulu sevgiliyi aramaktır. Bulmakta aramaktır. Aşığın aşktan bütün nasibi. aramak...Aşk. gönül konutunu aydınlatsın. bu yeter aşığa. Can konutu kime adanmış bunu bilsin yeter. Artık gizli kanatları vardır aşığın; yâr ile arasına giren mesafelerin üzerinde. açılır kapanır gizlice. Aşk kalmamışsa kanatlar da hissedilmez. Ama aşk varsa. aşık sevgilidedir daima. Mesafeler ise aşk üzüntüsünün mecazı. Böylece bilir ki üzüntü kaldıkça aşk da var demektir.Aşkın çilesini bir can çekişmesi gibi duysa da. sevgili hayaliyle diridir o. Doğru aşk. geleceği olan aşk. böyle birbirinden can alıp veren sevgililerin aşkıdır; yaralar. ama yaralanmaz.
Ateşe yazgılı pervanelerAşığın elindeki kâr sadece aşk. Ve aşk yordamına sahip gönül. aşkın sürekli göçebesi. Hep yürümek zorunda o; kendinden aşka. aşktan sevgiliye. Ki aşkın yegane koşulu sevgiliyi aramaktır. Bulmakta aramaktır. Aşığın aşktan bütün... tümünü göster
Betulcoskun şu anda kitap okumuyor.