Türk Edebiyatı'nın kült halini almış eserlerinden biri olan Kürk Mantolu Madonna ile ilgili eğlenceli bir quiz.
Türk Edebiyatı'nın kült halini almış eserlerinden biri olan Kürk Mantolu Madonna ile ilgili eğlenceli bir quiz.
İkinci Yeni hareketinin Edip Cansever ve Cemal Süreya ile birlikte önde gelen şairlerinden Turgut Uyar, çok uzun bir aradan sonra ilk kez bütün şiirleri içeren bir kitapla okurlarının karşısında. Arz-ı Hal, Türkiyem, Dünyanın En Güzel Arabistanı, Tütünler Islak, Her Pazartesi, Divan, Toplandılar, Kayayı Delen İncir ve Dün Yok mu kitaplarının yanı sıra dergilerde kalan son şiirleri ve önceki baskılardan unutulmaları ya da şair tarafından elenmeleri nedeniyle kitaplarına girmemiş şiirleriyle, kaçırılmayacak bir yapıt. TADIMLIKÇOK ÜŞÜMEKBir Kalır uzun resimlerde anısı sakallarımızınUrban içinde Üşüyüp Üşüyüp kaldığımızınBir Kalır yanık yağlar kokusu şehirlerdeUzun nehirlere binip uzaklaşmadıkçaBir Kalır yabancı yataklarda o otellerMeydanlar heykeller sizin olmadığınız o her yerO çok yalınç gerçekli gelip gitmelerBir Kalır uzun duvarlar ve onların dipleriBir Kalır Yılgın Adamların hep Evet dedikleriÇok üşürdük hep üşürdük üşümekti bütün yaşadığımızÜşürdü ellerimiz aşkımız sonsuz uzun sakallarımızTükenir dağınık diriliği kaşıntımızın bir günBir Kalır uzun kitaplarda anısı çok Üşüdüğümüzün
İkinci Yeni hareketinin Edip Cansever ve Cemal Süreya ile birlikte önde gelen şairlerinden Turgut Uyar, çok uzun bir aradan sonra ilk kez bütün şiirleri içeren bir kitapla okurlarının karşısında. Arz-ı Hal, Türkiyem, Dünyanın En Güzel Arabistanı, Tüt... tümünü göster
Cemal Süreya 1976da, o yıl çıkacak olan ilk düzyazı kitabı Şapkam Dolu Çiçeklenin müjdesini verdiği bir röportajında, genellikle yazarın, edebiyatçının sorunlarına eğilen bazı denemelerini de aynı yıl Homerosun Telif Hakkı adıyla kitaplaştırmayı düşündüğünü söylüyordu. O kitap çıkmadı ama bu yazıların bazıları 1982de yayımlanan Günübirlikte yer aldı. 2000 yılında yayımlanan Şapkam Dolu Çiçeklenin genişletilmiş baskısından sonra şimdi de Günübirlikin genişletilmiş basımı olan Günübirlikler yayımlandı. TADIMLIKSanırım 1956lardaydı; bir gün Yeditepeye uğramıştım. Eflâtun Cem Güney yeni çıkan masal kitabını yazar arkadaşlarına imzalıyordu. Bir ara gözü bana ilişti. Adımı sordu. Sonra da, Evladım sen ne yazarsın? dedi. Şiir yazdığımı söyledim. Bir kitap da benim için imzaladı. Sunu yazısı şöyleydi: Çok ince ve hassas şiirlerini öteden beri hayranlıkla okuduğum doğuştan şair Cemal Süreyaya en halisane duygularım ve başarı dileklerimle...1950den sonra büyük bir yönetici kesimin (milletvekili, bakan, yüksek bürokrat) edebiyatla da, kültürle de hesaplarının kesik olduğu bir gerçek. Açış konuşmalarından, demeçlerden, söylevlerden, tekziplerden, genelgelerden bunun her gün yüzlerce kanıtı çıkarılabilir.Oysa Cumhuriyetin ilk yönetici kadrosunda, elbet o günlerdeki koşullar içinde, bir edebiyat oluşumundan geçmiş kimseler çoğunluktaydı. Üstelik o günlerde edebiyat yapıtlarına düşünce ürünü olarak da sarılınıyordu, sözgelimi bir Celâl Bayar (ki kuşağı içinde edebiyata ve kültüre en uzak olanlardan biridir) Ben de Yazdım adlı anılar kitabına Tevfik Fikret-Hüseyin Cahit Yalçın çatışmasını alabilmektedir. Atatürkün edebiyat düşkünlüğünü, şiir çevirileri yaptığını, dil sorunlarıyla yakından ilgilendiğini biliyoruz. İsmet İnönü için de öyle söyleyebiliriz. General Ali Fuat Erdenin anılarında, İsmet İnönünün daha Harbiye sıralarında çağının edebiyat yapıtlarını ve bazı filozofları (sözgelimi Schopenhauerı) okuduğu belirtilir. Son yıllardaki devlet adamlarının ve yüksek bürokratların ise, genellikle, edebiyattan, en geniş anlamıyla kültürden nasipsiz oldukları görülüyor. Daha önemlisi, bunlar, sadece nasipsiz değil, aynı zamanda edebiyata ve kültüre karşı isteksizdirler de.Dil çalışmalarının bu biçimde devlet hizmeti olarak kamu görevlilerine aktarılması bugün bize ütopik gelebilir. Ancak Cumhuriyetin ilk yıllarındaki ruhu belirtmesi bakımından önemlidir bu. 1926 tarihli Beden Terbiyesi yasasındaki (daha yenilerde değişti bu yasa) on sekiz yaşını dolduran her Türk jimnastik yapmaya mecburdur hükmünü de bu yönden değerlendiriyorum ben. Her alanda korkusuz bir atılım gücü, hiç değilse isteği görülüyor o yıllarda. Her alanda. 1937de Teşkilâtı Esasiye Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi konusundaki Büyük Millet Meclisi görüşmelerinin tutanağını okudum geçende. Sınırsız bir atılım gücü varmış o görüşmelere katılan milletvekillerinde. Elbet kendi koşulları içinde.
Cemal Süreya 1976da, o yıl çıkacak olan ilk düzyazı kitabı Şapkam Dolu Çiçeklenin müjdesini verdiği bir röportajında, genellikle yazarın, edebiyatçının sorunlarına eğilen bazı denemelerini de aynı yıl Homerosun Telif Hakkı adıyla kitaplaştırmayı düşü... tümünü göster
-Çocuklar için yazmak. Yazarsın. Yalnız şunu unutma:Çocuklar her şeyi anlar.Her şeyden sözedebilirsin onlara.Enflasyondan bile.-Bilgiçlik taslayan şeyler yazma.Daha içten ol. Serüvenlerden düşlerden söz et.Sözgelimi, lacivert ipek helikopter uçsun yazılarında.Bilgi de ver.-Senin işin onlarda okuma tadı yaratmaya çalışmak.Bu öğütleri dinleyen Cemal Süreyanın Çocukça dergisinde yazdığı 12 küçük serüven.Unutmayın, en güzel halimiz, güler halimizdir. TADIMLIKÇocuklar İçin Edebiyat185. günİki ay olmuş Çocukça dergisinden kovulalı. Oysa ben oradaki Aritmetik İyi, Kuşlar Pekiyi başlıklı sütunumu çok seviyorum. On iki yazı yazmışım. Orhan Alkayanın isteği üzerine girdiğim bu işte, başta, bayağı zorlandım. Kolay değil, yedi sekiz yaş düzeyindeki çocuklara, onların öğrenci olmayan yanlarına seslenebilmek. İki yazı çok zor çıktı. Giderek ısınmış ve kendime göre bir yol bulmuştum. Çocukların her şeyi zaten anladığı düşüncesinden çıkış yaptım. Geliştirebilirdim de bunu.Kapılıp gitmek isterdim o yazılara.187. gün(...)Elli yaşından sonra da şair olunamıyor. On yaşında da şair olunamıyor. Şiir için en elverişli yaşlar 16-25 yaşlarıdır. Daha öncesi çok erken, sonrası biraz geçtir.
-Çocuklar için yazmak. Yazarsın. Yalnız şunu unutma:Çocuklar her şeyi anlar.Her şeyden sözedebilirsin onlara.Enflasyondan bile.-Bilgiçlik taslayan şeyler yazma.Daha içten ol. Serüvenlerden düşlerden söz et.Sözgelimi, lacivert ipek helikopter uçsun ya... tümünü göster
Cemal Süreyanın 2000e Doğru dergisinin ilk sayısından başlayarak yazmaya başladığı yazılarının bir araya getirilmesiyle kitaplaştırılan 99 Yüz-İzdüşümler / Söz Senaryosu, şairin bütün yapıtlarını yayımlayan YKYden çıktı.Turgut Özal, Türkân Şoray, Süleyman Demirel, Deniz Baykal, Güngör Bayrak, Cihat Burak, İlhan Berk, Murat Belge, Bülent Ersoy, Rasih Nuri İleri, Sezai Karakoç, Uğur Mumcu ilk kez bir insanlık antolojisinde bir araya geldiler. TADIMLIKŞiir Galaksisinin Hülyalı ŞairiYoğun arkadaşlıklarda tarih düşmem. İlklerin önemi yoktur. Tıpkı Cemalde olduğu gibi. Aydınlık, güler yüzü, donmuş bir kare gibi hâlâ belleğimde.Gördüğüm, bürokrata en benzemeyen bürokrat. Elindeki çantada bence teftiş raporlarından, ömür törpüsü dosyalardan çok şiirler, yazılar, çeviri müsveddeleri vardı.Kızdığını, köpürdüğünü görmedim, ancak gözlerindeki sonbaharı keşfederdim. Konuşurken hep ufukta bir yere bakardı, şiir galaksisinin hareketlerini gözlediğini düşünürdüm. Hülyalı bir bakış.Şiiri çok severdi. Bir şair için söylenebilecek bu en sıradan söz, Cemal Süreyada başka bir anlam kazanır bence. Başına konan devlet kuşlarını kovmuş, şiirin korunmasız serçesini baş tacı etmişti.Konuşması çoğu zaman, ölçüsüz uyaksız mısralar gibiydi. Ya düzyazısı? Şiiri kadar iyi. Zekâsı, satırlarda ironik bir tavırla parlayıverirdi. Onun 99 Yüzdeki tasvirleri, tespitleri, düzyazının kısırdöngüsüne karşılık, imge dünyasına yanaşıyor. 99 Yüzdeki bazı tipleri anlatırken, mensur şiirin kapısını çalmış.99 Yüzün atında ne yazılı? İzdüşümler/Söz Senaryosu.Gerçekten de 99 Yüz, bir izdüşümler toplamıdır. İzlenimlerin tanıklığıdır. Gördükleriyle, okuduklarıyla, duyumlarıyla, gözlemleriyle oluşturduğu bir tür kimlik kartı. Kimileri bu kartı bir iftihar levhası gibi yanında taşıyacak, kimileri de saklamak için yorgun düşecek.İyi şair aynı zamanda iyi de bir arkeologdur. Yüze vuranları da görür, dibe çökenleri de.99 Yüzde yer alan insanlar hakkında Cemal Süreyayı okumadan karar vermeyin, yanılgıya düşersiniz.Mülkiyeli Cemal Süreya, onların siyaset karnesini doldurur, ikmale kalanlar, tard edilenler, hep sınıf birincisi olanlar...Siyaset dünyasından kişiler ilk kez bir şairin fantastik bakışından, ironik süzgecinden geçiyorlar.Geriye ne kalıyor? Kimilerinden bizim de yararlanacağımız birikim, kimilerindense birikinti.Turgut Özal, Süleyman Demirel, Deniz Baykal, Türkân Şoray, Güngör Bayrak, Cihat Burak... İlk kez insanlar antolojisinde bir araya geldiler. Ortak noktaları neydi? Aynı toplumun ürünleri, alanlarının simgeleri olmaları. Onları okurken, prototiplerden yola çıkıp bu toplumun anatomisini çıkarabilir misiniz? Evet. Biraz bilgi, biraz zekâ, biraz sezgi yeter.99 Yüzü yazarken güneş saati kullanmış Cemal Süreya. Kimileri çiğ ışık altında daha çok sırıtıyorlar defolarıyla, kimileriyse günbatımında daha romantik, daha insancıl görünüyorlar. Karanlıkta kalanlara gelince... Hadese inenlerin de rehberidir.Sınıfsız bir sınıflamanın önderliğini yapmıştır bu kitabında. Kalem ne libaslara bürünmüştür burada... Karanfil gibi görünür, ısırgan otu gibi dalar, yarayı kendi açar kendi sağaltır, kimseyi ölüme terk etmez. Sevecenlik ise tatlı bir bela gibi kılcal damarlara kadar ulaşır.Her insanın biyografisi tek bir cümleye indirgenebilir. Bir sözü ama hayatıyla özdeşleşmiş- bir eylemi onu tanımak için yeterdir.Bana, Cemal Süreyanın biyografisini tek cümleyle yaz deseler, şu cümleyle yetinirdim:Paristen getirdiği Chevrolet arabayı satıp ev alacağına Papirüs dergisini çıkaran adam.Yergide ve övgüde aynı ustalığı göstermenin edebi dengesini kurabilmiştir.Bu kitapta ben de varım, sık sık andığım, yazdığım bir mutluluk kaynağı. Biyografimi isteyenlere söylemişimdir, Cemal Süreyanın yazısını alsanıza, diye. O metni okurken, kuru biyografilerin sığlığında yüzmekten kurtulur, kendimi keşfetmenin zevkini yaşarım.Cemal Süreyanın 99 Yüzdeki ironisi bazen zalimliğin sınırlarını zorlar ama zalimliğin bu kadar sevecen olanına rastlamadım desem, doğru bir saptamada bulunmuş olurum.Okuyacağınız kitapta yazdıkları, kâhin olmayanın kehanetleridir. Portrelerde -bu türe sıkıştırmak doğru mu!- bunca yıl sonra, edebi tadın yanında doğruluk oranının da eksilmediğini fark ederiz.99 Yüzde yer alanların çoğunu tanıyorsunuz, sizin de onlar hakkında elbet bir fikriniz, bir görüşünüz var. Birden onları tanıyamadığınızı, üzerlerindeki kabuğu kıramadığınızı, belki de maskeyi çıkaramadığınızı anlayıverirsiniz.Eski deyimle Cemal Süreya gibi nüfuz edemediğinizi itiraftan çekinmeyin. 99 Yüzde ne okuyacaksınız? Türkiyenin tarihini, tarih içinde görev üstlenenleri, edebiyattan magazine hayatın bütün renklerini. Yaşarken mumyalaşanlar, tarihin külleri altında yok olanlar.Portrelerin değişik özellikler taşıyan, bir senfoninin ayrı ölçülerini andıran üslubuna dikkat etmelisiniz. Yer yer bir Yunan trajedisindeki tavır, yer yer fantastik romandan birkaç sayfa, bazan ironiye uğrayıp parodiye giden bir anlayış. Yazma yöntemine gelince... Şiirsel imgelerle çizdiği portreler, fazlalığa tahammül edemezdi, o da yazı stilinde ayıklamayı ön plana çıkarmıştır. Sanki şiir yazar gibi...Şair Cemal Süreya, düzyazıyı da tasarrufla kullanmıştır. Şiirden edindiği alışkanlıkla. Portrelerin bazısı, donmuş bir fotoğraf karesine hayatiyet kazandıran rötuşçunun maharetidir.Portreler tek başına bir insanın, fiziki ve ruhi anatomisi değildir. Toplumsal bir katmanın da varlığı sezilir.99 Yüzün bazı bölümleri mensur şiirdir dedim. Neden? Cemal Süreya, vapurdan iner, Sirkeciden Yeni Edebiyatın Altın Kitaplardaki yönetim yerine, sonraları Hürriyet Gösteriye gelir, yolda gördüklerini, rastladığı olayları, kişileri anlatırdı. Dudaklarından dökülenler bir şairin dağınık notları, şiire dönüştürülmeyi bekleyen ham mısralardı adeta.Bu yüzlere Cemal Süreyayı eklesem ne yapardım? Onun yüz tasvirlerine neler eklerdim... Yazının bütünlüğünü bozsa da araya girerek, bunları zenginleştirmeliyim. Devletin tepesinde olmakla şiirin tepesinde olmanın bağdaşmayacağını ama gene de onda bir sentez parodisine dönüştüğünü belirtirdim. Hayatından küçük notlarla bunu süslerdim.Cemal Süreya insanın yüzüne nasıl bakardı? Hep onu düşünürüm. Sevgiyle, bazen içinden geçen hüznün yüzüne akseden haliyle.İnişli çıkışlı, engebeli insan ilişkileri görünürdü dostluk grafiğinde. Alıngan, kırılgan, kin tutmayan, çıkarsız, ivazsız garazsız bir dost. Yok, araya düştüğüm portre notları bitmedi... Yokuş yorgunuyken gelip de yayınevinde oturuşunu. Gözlerinden belli olan kızgınlığını. İhmal edildiği duygusuna kapıldığındaki tedirginliğini. İnandıklarındaki inatçılığını, bağışlamaktaki hercai gönüllüğünü. Bölüşülen kalabalık gecelerin anlatılmadıkça artan güzelliğini. Bir yediveren güle benzeyen imzasını. Her şeye direndiğini, sadece şiire teslim olduğunu. Taşıdığı şiir flamasının üstünde yalnız kendi isminin değil, başka şairlerin adının da bulunduğunu, gizli bir Zümrüdüanka olduğunu yakın dostları hâlâ sevgiyle hatırlar.Şairliğin alçakgönüllülük olduğunu acaba kaç kişiye öğretebildi?Hangi dergiyi yönettiysem, hangi projeye başladıysam, Cemal Süreyayla her zaman birlikteydim. Çünkü onun edebiyat gustosuna her projemde ihtiyaç duyardım.99 Yüz. Acımasızlığın bile şiirselleştiği üslubuyla günah çıkarma kulübesinde yargılayan ve bağışlayan bir papazın halidir. Dil lezzeti, Türkçenin doyulmaz güzelliği, üslup denilen okuru yazara bağlayan zamkın gücü. Hepsi bir arada.Doğan HızlanEylül 2004
Cemal Süreyanın 2000e Doğru dergisinin ilk sayısından başlayarak yazmaya başladığı yazılarının bir araya getirilmesiyle kitaplaştırılan 99 Yüz-İzdüşümler / Söz Senaryosu, şairin bütün yapıtlarını yayımlayan YKYden çıktı.Turgut Özal, Türkân Şoray, Sül... tümünü göster