Yanyanayız. Yalnız... Ve dünyanın ortasında... Kalabalıktan örülmüş bir dairedeyiz. El yordamımız, kıpırdayan herşeyi çeperlerinden tanımakla dolduruyor vaktini. Körlüğü tutkulu bir gayretle bütün vadilere yayıyoruz. Bütün mutena serinlikleri tek tek kaybediyoruz. Bu fasit yürüyüşü engellemeye ne niyetimiz yetiyor, ne de gücümüz. Tutsağız; kendi dipsiz kuyularımızda debeleniyoruz. Tutsağız; kalabalık bir dairede hiçbir şey görmeden dönüyoruz. Yanyanayız.
...
Yakında. Ve en uzaktayız.
***
Hangi seçenek, kireç beyazı duvarlara sinen genç kız bakışlarından merak pırıltılarını silebilir? Hangi seçenek, doruklarda konaklayan münzevi hikmet kırıntılarını şehir merkezlerine çıkarabilir? Hangi seçenek, viran olmuş konaklardan o insani çınlamayı eksiltebilir? Hangi seçenek, yapı ustalarına ruhlara bir kat daha ekleme becerisini bağışlayabilir?
Yanyanayız. Yalnız... Ve dünyanın ortasında... Kalabalıktan örülmüş bir dairedeyiz. El yordamımız, kıpırdayan herşeyi çeperlerinden tanımakla dolduruyor vaktini. Körlüğü tutkulu bir gayretle bütün vadilere yayıyoruz. Bütün mutena serinlikleri tek t... tümünü göster
Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli, kocaman bir evde, toprak yiyen bir kızkardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha az bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı... Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlıkı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım... Bu romanı büyük bir dikkatle ve keyifle okuyan ve hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan hiçbir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek satır bulamazsınız. Gabriel García Márquez
Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli, kocaman bir evde, toprak yiyen bir kızkardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mu... tümünü göster
Varacağını bilmediğin yola çıkar mıydın?
Merhaba, ben Seyyah.
Herkesin bir gün çıkmak istediği ama çıkamadığı bir yolculuğun başından yazıyorum bunları. Ve herkesin içine atıp anlatamadığı o şeyleri yazdığım yolculuğuma davet ediyorum sizi.
Ve gidiyorum iyi insanların yaşadığına inandığım yerlere.
Gitmekle geçecek mi bilmiyorum ama sanki geçecekmiş gibi gidiyorum işte.
Kendinizi satırlarımın arasına bıraktığım boşluklarda hissedeceksiniz.
Ve okudukça beni kendiniz sanacaksınız. Sanki ben değil, siz gidiyor gibi hissedeceksiniz. Kim bilir belki de gelmesini beklediğiniz sevda, bu satırlarda sizi bekliyordur...
Varacağını bilmediğin yola çıkar mıydın?
Merhaba, ben Seyyah.
Herkesin bir gün çıkmak istediği ama çıkamadığı bir yolculuğun başından yazıyorum bunları. Ve herkesin içine atıp anlatamadığı o şeyleri yazdığım yolculuğuma davet ediyorum sizi.
Ve gid... tümünü göster
Kalbinizin derinliklerine işlenen acıyı, tek kelimeyle nasıl dile getirirsiniz?
"Canım Daniel'ım,
Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsediğini görmek, kahkahalarını duymak, mutluluğunu paylaşmak için yaşıyordum…"
Vera Ray 1933 yılının o karlı mayıs akşamında üç yaşındaki oğlu Daniel'ı son kez öptüğünü bilmiyordur. Her ne kadar oğlunu yalnız bırakma düşüncesinden nefret etse de hayatlarını devam ettirmek için çalışmak zorundadır. Tek avuntusu, gün ağardığında küçücük oğluna sarılacak olmasıdır. Ancak Vera geri döndüğünde karşılaştığı manzara, Daniel'ın boş yatağıdır. Bir de karlar içine gömülmüş olan oyuncak ayısı…
Seksen sene sonra Seattle yine mayıs ayında karlar altındadır. Köklü bir gazetede muhabir olan Claire Aldridge, bu doğaüstü olayı haber yapacaktır. Araştırmalarına devam eden Claire, küçük çocuğun bu zamana kadar sonuçlanmamış kaçırılma davasıyla karşılaşır. Evlat kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen Claire, bu olayı çözmeye karar verir. Ancak çözdüğü her düğümün, onu Vera'yla olan bağlantısına yaklaştırdığından habersizdir…
Böğürtlen Kışı aşkı, umudu ve umutsuzluğu derinden anlatan muhteşem bir kitap. Bu öyküyü yüreklerinizden kolay kolay silip atamayacaksınız.
(Tanıtım Bülteninden)
Kalbinizin derinliklerine işlenen acıyı, tek kelimeyle nasıl dile getirirsiniz?
"Canım Daniel'ım,
Kaybolduğun gün dünyam sona erdi, canım oğlum. Seni her kim alıp götürdüyse, seninle birlikte kalbimi, hayatımı da çaldı. Ben senin gülümsed... tümünü göster
2018'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?
2018'de kaç kitap okumayı hedefliyorsunuz?