GÖLGESİNDEN DOĞAN BİR PRENSES VE HIRSINDA BOĞULAN BİR SADRAZAM. KADER, ONLARI BİRARAYA GETİRECEKTİ.
Biri, öfkesi kılıçtan keskin, gazabı bin ölüme bedel bir babanın, Yavuz Sultan Selim'in biricik kızı. Geleceğin padişahı Süleyman'ın kız kardeşi. Hatice Sultan. Diğeri, büyük hayalleri olan bir köle. Pargaiı İbrahim. Hayat onları büyük acılarla, öfkelerle biledi. Yüreklerinde aşk yerine kin ateşleri yaktı. Hatice, örselenmiş genç kızlığının ve yitirilmiş, gizli bir tutkunun ruhunda yarattığı enkazın altında ayakta durmaya çalışıyordu. Pargaiı, sınır tanımayan hayallerinin ve içinde sakladığı korkunç sırrın mayaladığı intikam duygusuyla mucize arıyordu. Ve bir gün yolları kesişti. Herkes, içlerini yakan ateşin i söneceğini, fırtınaların dineceğini sandı. Oysa kalplerinde küllenen ateş, Osmanlı'nın tarihini değiştirecekti.
GÖLGESİNDEN DOĞAN BİR PRENSES VE HIRSINDA BOĞULAN BİR SADRAZAM. KADER, ONLARI BİRARAYA GETİRECEKTİ.
Biri, öfkesi kılıçtan keskin, gazabı bin ölüme bedel bir babanın, Yavuz Sultan Selim'in biricik kızı. Geleceğin padişahı Süleyman'ın kız ... tümünü göster
SALTANATININ
GÖZÜ KARA SULTANI
MAHPEYKER KÖSEM’İN
BEKLENMEDİK YÜKSELİŞİNİN HİKAYESİ
Çocuk yaşta Milos’tan koparıldığında bütün hayallerine veda etti Nasya. Kaderi, ona hizmetçi olacağını fısıldasa da asi bir denizkızıydı o. Cehennem beklerken cenneti bulduğu Osmanlı Sarayı’nda kraliçe olmaya ant içmişti. Entrikalara, hiç uyumayan düşmanlara, sinsice kol gezen ölüme ve ihanetlere, zekâsı ve insanı büyüleyen güzelliğiyle meydan okudu. Talihi kendine aşık eden, Osmanlı’nın yolunu çizen Mahpeyker Kösem Sultan’dı artık o. Ancak uğruna gençliğini, çocuklarını, vicdanını, umutlarını feda ettiği taht, kime sadık kalmıştı ki ona kalsın? Koskoca bir devleti, sayısız padişahı dize getiren, onu Osmanlı’da Kösem yapan zekası, sonunda kadere boyun eğecekti belki de... Ama, cihana hükmeden Mahpeyker Kösem Sultan’dı o. Tarihi padişahlar değil, o yazmıştı. Ve ant olsun ki, adı tarih sayfalarından eksik kalmayacaktı. Azrail, bir tek canını alabilirdi. Varsın, alsındı!
SALTANATININ
GÖZÜ KARA SULTANI
MAHPEYKER KÖSEM’İN
BEKLENMEDİK YÜKSELİŞİNİN HİKAYESİ
Çocuk yaşta Milos’tan koparıldığında bütün hayallerine veda etti Nasya. Kaderi, ona hizmetçi olacağını fısıldasa da asi bir denizkızıydı o. Cehennem b... tümünü göster
Hürrem, tarihi gerçekler ve kimi gerçek karakterler kullanılarak kurgulanan bir roman ve yazarımız Demet Altınyeleklioğlu, kendi hayalgücünün ürettiği müthiş bir Hürrem hikayesi anlatırken, 16. Yüzyılın saray atmosferine, kokusuna, rengine, dokusuna ve duygusal haritasına da yeniden hayat veriyor 16. yüzyılın özellikle ilk yarısına hiç kuşkusuz Osmanlı Hakanı Kanuni Sultan Süleyman, İngiltere Kralı Sekizinci Henry ve Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken damgasını vurmuştu. Bu hükümdarların iktidar mücadesi ve savaşları kadar aşkları da tarihin seyrini değiştirdi. Sultan Süleyman ve güzel cariyesi Hürrem, Sekizinci Henrynin başını kestirerek öldürdüğü iki kraliçesinden biri olan Anne Boleyn ve Şarlkenin Avrupayı din savaşlarına sürüklemesinde başrolü oynayan karısı Isabella... Birbirini tanımayan bu üç güzel kadının, hemen hemen aynı yıllarda iktidar mücadelesi verdiği üç saray, romanlara, filmlere, TV dizilerine ilham veren büyük aşklara, inanılmaz entrikalara, komplolara, kanlı cinayetlere sahne oldu.Fakat bu öykülerin hiçbiri; haremle, dünyanın en kudretli hükümdarıSultan Süleyman arasındaki tehlikeli yolda yürüyenHürremin macerası kadar masalsı değildi.
Hürrem, tarihi gerçekler ve kimi gerçek karakterler kullanılarak kurgulanan bir roman ve yazarımız Demet Altınyeleklioğlu, kendi hayalgücünün ürettiği müthiş bir Hürrem hikayesi anlatırken, 16. Yüzyılın saray atmosferine, kokusuna, rengine, dokusuna ... tümünü göster
TUTKUSU HÜRREM, GÜCÜ SÜLEYMAN, MASUMİYETİ İSE ESARETİYDİ!..
Üç kıtaya yayılan bir imparatorluk, sayısız entrikanın döndüğü bir saray, güç ve tutkunun kızı bir güzel, üç kalp ve bir aşk.
Osmanlı Sarayı’nın muhteşem atmosferinde, kudretle, aşkla kuşatılmış bir hayattı onunki. Çevresinde korkunç ölüm oyunları örülüyor, gölgelere sinmiş suikastçiler fırsat kolluyordu. Yaşamak için öldürmek zorunda kalmayı kabullenemeyen masum bir kalp ve çaresiz, telaşlı çırpınışları Osmanlı’nın unutulmaz dönemlerinden birinin saklı kılavuzuna dönüşecekti. Mihrimah’ı, elle tutulur hiçbir özelliği olmayan bir adamla evlenmeye zorlayan korkunç sır, annesi Hürrem’le arasındaki anlaşmada gizliydi. O güçte bir annenin, o tutkuda bir babanın kızı, Hafza’nın torunu, Sinan’ın açmazı, Rüstem’in gelini olmanın aykırı bir bedeli vardı. Artık ne Barbaros Hayreddin Paşa’nın kadırgaları, ne de Mimar Sinan’ın göğe astığı kubbeler güldürebilirdi kırgın prensesin yüzünü. Gözlerine çöreklenen tuhaf derinliğin esiri Mihrimah, kalbinden geriye kalan koca boşluğu, adını tarihe kazıyarak dolduracak ve…
…Hürrem-Mihrimah işbirliği, Cihan Devleti’nin kaderini değiştirecekti.
MUHTEŞEM SÜLEYMAN İLE BÜYÜK AŞKI, MOSKOF CARİYE HÜRREM’İN MAHZUN VE GÜZEL KIZIYDI MİHRİMAH.
İKTİDAR SAVAŞALRI VE AŞKLA YAZILMIŞ KADERİNİ, SÜSLÜ SARAY SALONLARINDA BİR YÜK GİBİ TAŞIDI.
TUTKUSU HÜRREM, GÜCÜ SÜLEYMAN, MASUMİYETİ İSE ESARETİYDİ!..
Üç kıtaya yayılan bir imparatorluk, sayısız entrikanın döndüğü bir saray, güç ve tutkunun kızı bir güzel, üç kalp ve bir aşk.
Osmanlı Sarayı’nın muhteşem atmosferinde, kudretle, aşkla ... tümünü göster
Güneş doğudan değil, Nurbanu'nun gözlerinde doğar. Yıldızlar Nurbanu'nun gözlerinde parıldar...Cariye Cecilia'nın yolu, Hürrem'in kızı Mihrimah'la kesişti.Mihrimah, "Senin adın artık Nurbanu olsun," dedi. "Tanrının ışığını saçan Kraliçe."İktidar hırsıyla bilenmiş iki kadın.Aşka tutsak düşmüş iki erkek.Tutku, entrika, tuzak, ödenemeyen bedeller.
Güneş doğudan değil, Nurbanu'nun gözlerinde doğar. Yıldızlar Nurbanu'nun gözlerinde parıldar...Cariye Cecilia'nın yolu, Hürrem'in kızı Mihrimah'la kesişti.Mihrimah, "Senin adın artık Nurbanu olsun," dedi. "Tanr... tümünü göster