1962 yılında İstanbul’da doğan Ahmet Balad Coşkun, tıp ve psikiyatri eğitimi gördü. çeşitli dergi ve gazetelerde öykü, şiir ve denemeleri yayımlandı. psikiyatri ve psikoloji alanında Aura ve Akıl Defreri gibi edebiyat ve düşünce konulu bazı dergilerin çıkarılmasında yer aldı. ispinoz yazarın ilk kitabı. ardından Fransız Balkon ve Acuka isimli romanları yayımlandı. Gümüşlük Akademisinde psikanaliz ve edebiyat atölyesi çalışmasını yürütüyor.
Yazarın daha önce yayımlanmış, yaşamlarımızdaki olası "bilinçdışı kayıp" öykülerinin izini sürdüğü İspinoz adlı bir romanı da bulunuyor.
1962 yılında İstanbul’da doğan Ahmet Balad Coşkun, tıp ve psikiyatri eğitimi gördü. çeşitli dergi ve gazetelerde öykü, şiir ve denemeleri yayımlandı. psikiyatri ve psikoloji alanında Aura ve Akıl Defreri gibi edebiyat ve düşünce konulu bazı dergileri... tümünü göster
Jane Austen (1775-1817): Kırk iki yıllık gözden uzak ve sade yaşantısına karşın, yazdıklarıyla İngiliz edebiyat tarihinin kült bir romancısı olmayı başardı. Eserlerinde güçlü kadın karakterler başkahramanlar olarak yer aldı.
Bütün romanları sinemaya uyarlanan Jane Austen, Akıl ve Tutku'da aile değerleri ve akrabalık ilişkileri ile kadın duyarlığı ve aşkı ele alır. Bu romanda da Jane Austen'ın derin gözlem gücü, zarif üslubu ve ince ironisi, eserin konusu kadar dikkat çekicidir.
Jane Austen (1775-1817): Kırk iki yıllık gözden uzak ve sade yaşantısına karşın, yazdıklarıyla İngiliz edebiyat tarihinin kült bir romancısı olmayı başardı. Eserlerinde güçlü kadın karakterler başkahramanlar olarak yer aldı.
Bütün romanları sinema... tümünü göster
Glasslar; öncesi, savaş ve sonrası ile 2. Dünya Savaşının yaralanmış kuşağının yedi tuhaf kardeşli tipik bir ailesi... Ölümler, intiharlar, güvence aranan mistik savruluşlar ve aşklar arasında, hayatla yaşanan yüksek voltajlı ve suskun uyumsuzluklar, sessiz çıldırma eşikleri... Biz dördümüz, birbirimize yakın kan bağıyla bağlıyız ve bir tür deruni aile diliyle, iki nokta arasındaki en kısa mesafenin neredeyse tam bir daire olduğu bir çeşit romantik geometri ile konuşuruz. Son bir uyarı sözü: Aile soyadımız Glass. Bir dakika sonra, Glass erkeklerinden en genci, yaşayan büyük ağabeyi Buddy Glassın kendisine gönderdiği aşırı derecede uzun mektubu okurken görülecek (...) Bana söylediğine göre, mektubun üslubu, bu anlatıcının üslubuna ya da yazılı üslupçuluğuna, rastgeleliğin adamakıllı ötesinde bir benzerlik gösteriyormuş; genel okur da hiç şüphesiz, mektubun yazarı ile bendenizin aynı kişi olduğu sonucuna balıklama atlayacaktır. Atlayacaktır ve maalesef atlamalıdır da... Nicedir, bir 20. yüzyıl modern-klasiki olarak anılan kırk yıllık suskun J. D. Salingerdan, hayat üstüne, sanki kendi geleceğini de okuduğu tedirgin, derin, acı iki uzun hikaye. TADIMLIKGaliba SalıÇok Sevgili Lane, Hiç bilmiyorum bunu çözebilecek misin, çünkü yatakhanede bu gece öyle gürültü patırtı var ki gerçekten inanılmaz ve ne düşündüğümü bile zarzor duyuyorum. Onun için herhangi bir imla yanlışı yaparsam nazikçe bunu görmezden gelme nezaketini göster olur mu. Bu arada senin tavsiyelerini tutup son zamanlarda sözlüğe sık sık başvurdum, bu yüzden yazıp çizdiklerim kabızlaşıyorsa bunda seninde suçun var. Herneyse o güzelim mektubunu şimdi aldım ve seni parçalanasıya, dağıtasıya vesaire seviyorum ve haftasonunun gelmesini dörtgözle bekliyorum. Benim Croft Houseta kalışımın ayarlanamayışı kötü olmuş tabii ama nerde kalacağım umrumda bile değil, yeter ki sıcak olsun, böcek möcek olmasın ve seni de arada sırada görebileyim, demek ki her saniye. Son zamanlarda demek kiye takmış durumdayım. Mektubuna resmen tapıyorum, özellikle de Eliotla ilgili bölümüne. Galiba, Sappho dışındaki bütün şairlere burun kıvırmaya başladım. Onu deliler gibi okuyup duruyorum ve bu konuda adice yorumlar istemiyorum, lütfen. Hatta, iftihar listesine oynamaya karar verirsem ve başıma danışman diye getirdikleri salağı da buna razı edebilirsem, sömestr ödev şeyini bile Sappho üzerine yapabilirim. Narin Adonis ölüyor Cytherea, ne yapacağız? Memelerinizi dövün bakireler, parçalayın entarilerinizi. Muhteşem değil mi? Ve bunu hep yapıyor. Beni seviyor musun? O korkunç mektubunda bir kere olsun söylemiyorsun. Ölesiye süper-erkek ve kettum (imlâ?) olduğun da senden nefret ediyorum. Aslında nefret etmiyorum tabii de, güçlü ve suskun erkeklere yapı olarak karşıyım ben. Yani güçlü olmadığından filan değil de, ne demek istediğimi anlıyorsun işte. Burada gürültü öylesine arttı ki ne düşündüğümü bile zarzor duyuyorum. Herneyse seni seviyorum ve bu tımarhanede bir pul bulabilirsem eğer bu mektubu özel ulakla göndermek istiyorum ki eline geçecek zamanı rahat rahat bulasın. Seni seviyorum seni seviyorum seni seviyorum. Onbir ayda sadece iki kere dansettiğimizin farkında mısın acaba? Vanguardda senin o kadar sarhoş olduğun seferi saymıyorum tabii. Herhalde deli gibi kendi kendimin farkında olacağım orada. Bu arada, orda karşılama töreni filan gibi birşey olursa seni öldürürüm. Cumartesiye, gülüm.Tüm aşkımla, Franny
Glasslar; öncesi, savaş ve sonrası ile 2. Dünya Savaşının yaralanmış kuşağının yedi tuhaf kardeşli tipik bir ailesi... Ölümler, intiharlar, güvence aranan mistik savruluşlar ve aşklar arasında, hayatla yaşanan yüksek voltajlı ve suskun uyumsuzluklar,... tümünü göster
Her yazar, yazdığı en son romanın en iyi romanı olduğunu sanır. Benim bu romanım için böyle düşünmemin nedeni, yapmak istediğimi tam olarak gerçekleştirebilmiş olmamdır. Romanlar, yazılırken yazarlarının elinden kaçıp kurtulmak isterler. Romanın kişileri, kendi özyaşamlarına dönerler, en sonunda da canlarının istediğini yaparlar. Ben hiçbir romanımda bu romanımdaki kadar ipleri elimde tutamadım. Belki bunu konu ve hacim nedeniyle başarmışımdır. Konusu çok sert olan ve hemen hemen polisiye bir roman gibi işlenen bir roman bu. Üstelik oldukça da kısa. Sonuçtan hoşnutum. Bundan önce de en iyi romanım Yüzyıllık Yalnızlık değil de Albaya Mektup Yazan Kimse Yok adlı yapıtımdı. Ben öyle sanıyordum; ve bunu da sık sık söyledim. Şimdi de en iyi romanımın Kırmızı Pazartesi (Gronica de Una Muerte Anunciada) olduğunu sanıyorum.
Her yazar, yazdığı en son romanın en iyi romanı olduğunu sanır. Benim bu romanım için böyle düşünmemin nedeni, yapmak istediğimi tam olarak gerçekleştirebilmiş olmamdır. Romanlar, yazılırken yazarlarının elinden kaçıp kurtulmak isterler. Romanın kişi... tümünü göster
Bu kitap, Türkiye Cumhuriyeti yönetimindeki İmroz Adası Rumlarının Türk kamuoyundaki unutulmuş varlıklarına ve Ada'nın geçirdiği sosyo-kültürel dönüşüme dikkat çekiyor. Farklı disiplinlerden çeşitli makaleler, Ada'daki "insan" boyutunu vurguluyor.
Türkçede yayımlanan bu ilk derleme çalışma şimdiye kadar göz ardı edilmiş İmroz Rumlarının Türkiye'nin ulus-devlet kurma sürecinde ve sonrasında yaşadıklarını, Türk devletiyle ilişkilerini ve Yunanistan ile Türkiye arasında nasıl bir pazarlık unsuru haline geldiklerini gösteriyor.
Bu kitap, tarihi milattan önce 5000'lere kadar uzanan İmroz Adası için daha kapsamlı çalışmalar yapmak isteyen araştırmacılara yol göstermek amacının yanında Adalıların bu coğrafyanın ve bu ülkenin yerli insanları olduklarına dikkat çekerek kültür barışına katkıda bulunmayı ümit etmektedir.
Bu kitap, Türkiye Cumhuriyeti yönetimindeki İmroz Adası Rumlarının Türk kamuoyundaki unutulmuş varlıklarına ve Ada'nın geçirdiği sosyo-kültürel dönüşüme dikkat çekiyor. Farklı disiplinlerden çeşitli makaleler, Ada'daki "insan" boy... tümünü göster
Tam bir kitap tutkunuyum.
Tam bir kitap tutkunuyum.