"Üzgün olduğumuzda ve hayata katlanamadığımızda bir ağaç şöyle konuşabilir bizimle: Sus! Bak bana! Yaşamak kolay değil, yaşamak zor değil. Bunlar çocuksu düşünceler. Bırak konuşsun içindeki Tanrı, o zaman susacaklar. Yolun seni anandan ve yurdundan uzaklaştırdığı için endişelisin. Ama attığın her adım, her yeni gün seni anana yaklaştırır. Orası ya da şurası değildir yurdun. Yurt ya içindedir ya da hiçbir yerde.
Yollara düşme özlemiyle kederlenir yüreğim, akşamları rüzgârda uğuldayan ağaçları duyduğumda. Sessizce, uzun uzun dinlerseniz, bu özlemin esası da anlamı da çıkar ortaya. Sanıldığı gibi acıdan kaçıp gitme arzusu değildir bu. Yurda, ananın belleğine, hayatın yeni kıssalarına duyulan özlemdir. Eve götürür insanı. Her yol eve götürür, her adım doğumdur, her adım ölümdür, her mezar anadır.
Böyle uğuldar ağaç, çocuksu düşüncelerimizden ürktüğümüz akşam vakitlerinde. [...] Ağaçları dinlemeyi öğrenen, ağaç olmayı arzulamaz artık. Kendisi dışında başka bir şey olmayı arzulamaz. Yurt budur. Mutluluk budur."
"Üzgün olduğumuzda ve hayata katlanamadığımızda bir ağaç şöyle konuşabilir bizimle: Sus! Bak bana! Yaşamak kolay değil, yaşamak zor değil. Bunlar çocuksu düşünceler. Bırak konuşsun içindeki Tanrı, o zaman susacaklar. Yolun seni anandan ve yurdun... tümünü göster
Karizmatik patronumuz kendisini gülünç duruma düşürdüğünde, rakiplerimiz tökezlediğinde, düzenbaz siyasetçilerin foyaları meydana çıktığında, herkesin hayranlığını kazanan ünlülerin zaafları ifşa olduğunda, can sıkıcı düzeyde başarılı kimseler çuvalladığında hissedilen o leziz hazzı hepimiz az çok tanırız. Almancada başkasının talihsizliğinden duyulan bu keyfe tek kelimeyle Schadenfreude deniliyor.
Tiffany Watt Smith, neşe getirdiği kadar utançla da sarmalanmış, kendi hüsranlarımızın acısını dindirmek uğruna başkalarının hüsranlarına nasıl da can simidi gibi sarıldığımızı yüzümüze vuran bu çelişkili duyguyu yapıcı ve yıkıcı yönleriyle mercek altına alıyor; gündelik yaşam, siyaset, felsefe, sanat ve kültür üzerinden yaptığı yorumlar ve kişisel itiraflarla mizah dolu bir anlatı sunuyor.
Sosyal medya çağında barındırdığı tüm riskleri ve aşırılıklarına rağmen bizi başarısızlıklarımızla barıştıran, yetersizlik duygumuza rağmen yaşama sarılmamıza yardımcı olan, yaşamın absürdlüğünü görmemizi sağlayan Schadenfreude’yla yüzleşmeye davetlisiniz – samimiyet ve neşeyle.
“Hiç kimse kendi kusurları üzerine düşünmeyi sevmez, halbuki bizi biz yapan pek çok yönümüzü bu kusurlar ifşa eder. Başka insanların talihsizliklerinden keyiflenmek kulağa basitlik gibi gelebilir – belli belirsiz bir fesatlık emaresi, bir fiske de garez. Ama yakından bakacak olursanız hayatınızın en gizli kalmış fakat önem taşıyan yönlerini bir anlığına bu duyguda yakalayabilirsiniz.”
(Tanıtım Bülteninden)
Karizmatik patronumuz kendisini gülünç duruma düşürdüğünde, rakiplerimiz tökezlediğinde, düzenbaz siyasetçilerin foyaları meydana çıktığında, herkesin hayranlığını kazanan ünlülerin zaafları ifşa olduğunda, can sıkıcı düzeyde başarılı kimseler çuvall... tümünü göster
İngiltere ve Amerika şu an Sally Rooney’i konuşuyor. “Snapchat neslinin Salinger”i olarak selamlanan Sally Rooney, Sunday Times Yılın Yazarı ödülünün yanı sıra birçok başka ödül aldı. Dünya çapında bir edebiyat yıldızı haline gelen Sally Rooney X-Y-Z nesillerinin edebiyat dünyasındaki sembolü olarak anılıyor.
"Yazarın ilk kitabı olduğuna inanasınızın hiç gelmediği ilk kitaplara bayılıyorum... Arkadaşlarla Sohbetler ince ruhlu, hazır cevap ve merak uyandırıcı bir üniversitesi öğrencisinin kendisinden epey yaşlı ve evli bir adamla sancılı ilişkisini anlatıyor.” Zadie Smith
"Zeki ve seksi bir kadının kendini keşfedişinin gerçek öyküsü." Booklist
Merhaba Frances. Sana kızgın değilim, bunu bilmeni istiyorum. Sana yazıyorum çünkü bu konuda aynı fikirde olmamızın önemli olduğunu düşünüyorum. Nick benden ayrılmak istemiyor & ben de ondan ayrılmak istemiyorum. Birlikte yaşamaya & evli olmaya devam edeceğiz. Bunu e-postada yazıyorum çünkü Nick’in sana bu konuda doğruları söylediğine güvenemiyorum. Zayıf bir kişiliği var & dürtüsel olarak insanlara duymak istediklerini söylüyor. Kısacası eğer kocamla, onun bir gün senin kocan olacağına gizliden gizliye inandığın için birlikte oluyorsan, büyük bir hata yapıyorsun. Beni boşamayacak ve zaten boşayacak olsaydı bile asla seninle evlenmezdi. Aynı şekilde onunla, onun sevgisinin, senin iyi biri, hatta akıllı ya da çekici biri olduğunu kanıtladığı için birlikte oluyorsan, Nick’in özellikle güzel ya da ahlaki açıdan değerli insanlara ilgi duymadığını bilmelisin. Nick onun bütün kararlarının tam sorumluluğunu alan partnerlerden hoşlanır, hepsi bu.
(Tanıtım Bülteninden)
İngiltere ve Amerika şu an Sally Rooney’i konuşuyor. “Snapchat neslinin Salinger”i olarak selamlanan Sally Rooney, Sunday Times Yılın Yazarı ödülünün yanı sıra birçok başka ödül aldı. Dünya çapında bir edebiyat yıldızı haline gelen Sally Rooney X-Y-Z... tümünü göster
Kurtlarla Koşan Kadınlar adlı kitabıyla tüm dünyada büyük bir okur kitlesine ulaşan Clarissa Pinkola Estés, hikâyeleri gündelik yaşamının parçası haline getirmiş, onların şifa verici bir güce sahip olduklarına inanan bilge insanlarla dolu kalabalık bir göçmen ailesinden geliyor. Hikâyelerini hem birbirleriyle paylaşan hem de nesilden nesile aktaran bu aileden iki kişiyle tanıştırıyor bizleri yazar: Irena Teyze ve Zovár Amca. Her ikisi de savaşın dehşetini en ağır biçimde yaşamış ve bir biçimde hayatta kalmayı başarmış yaralı ruhlar…
Kalpten Gelen Armağan’da, Irena Teyze’nin anlattığı bir hikâyeden yola çıkarak, bir gece vakti, savaşın ortasında, ıssız bir ormanda yolu kesişen ve birbirleri sayesinde kendilerinde yola devam edebilme gücü bulan iki ihtiyarla, sahip oldukları en değerli şeyin içlerindeki aşk olduğunu keşfeden genç bir çiftin hikâyesine tanıklık ediyoruz. Yazar, bu iç içe geçmiş hikâyelerle “Nedir Yeterli Olan?” sorusuna bir cevap arıyor.
Yeni Tohumlar, Yeni Hayat’ta yazar, Zovár Amca’nın anlattığı hikâyeler ve ona dair anılarla “Asla Ölmeyecek Olan”ı keşfediyor. Nasıl ki bomboş bırakılmış bir toprak yeni tohumları ve yeni bir hayatı kendisine çekerse yaşamımız da öyledir, daima kendini yeniler diyor:
“…Hem de kaç kez delik deşik edildiğinin, çırılçıplak bırakıldığının, yerlere çalındığının, incitildiğinin, alaya alındığının, yok sayıldığının, küçümsendiğinin, horlandığının, işkenceye uğradığının ve çaresizliğe terk edildiğinin bir önemi olmaksızın…”
(Tanıtım Bülteninden)
Kurtlarla Koşan Kadınlar adlı kitabıyla tüm dünyada büyük bir okur kitlesine ulaşan Clarissa Pinkola Estés, hikâyeleri gündelik yaşamının parçası haline getirmiş, onların şifa verici bir güce sahip olduklarına inanan bilge insanlarla dolu kalabalık b... tümünü göster
Artık altı çocuklu bir anne olmaya hazırlanan Anne, günlerin ve hayatın hızına yetişmekte zorlanırken, bir de üzerine misafirlik süresini gereğinden fazla uzatan Mary Maria Teyze eklenince ne yapacağını şaşırmıştır. Öte yandan ne olursa olsun, biricik evi Ingleside dünyada onu en çok mutlu eden, huzur bulduğu tek yerdir. Ta ki Gilbert’ın sonsuz olduğunu sandığı aşkından şüphe duymaya başlayana kadar.
Biraz yaş almış olsa da hâlâ sıra dışı güzelliğiyle ışıldayan, içindeki ele avuca sığmaz küçük kızı hiç kaybetmeyen Anne, ev halkının türlü maceraları arasında kocasının kalbini bir kez daha fethetmeye hazırdır.
L. M. Montgomery’nin ölümsüz kaleminde hayat bulan ve Anne with an E isimli Netflix dizisine de ilham olan Yeşilin Kızı Anne, yolculuğuna kaldığı yerden serinin altıncı kitabı Yeşilin Kızı Anne Ingleside ile devam ediyor.
Artık altı çocuklu bir anne olmaya hazırlanan Anne, günlerin ve hayatın hızına yetişmekte zorlanırken, bir de üzerine misafirlik süresini gereğinden fazla uzatan Mary Maria Teyze eklenince ne yapacağını şaşırmıştır. Öte yandan ne olursa olsun, birici... tümünü göster
Selanik’te doğup büyüyen, hemşerisi Mustafa Kemal’le aynı sıralarda Harbiye’de okuyan ve ilk görevlerine Balkanlar’da çıkan bir subay…
Doğduğu topraklara 1902’de teğmen olarak dönen, Adriya kıyılarından Doğu Rumeli’ye, Sırp sınırından Yunan sınırına Balkanlar’ın her köşesinde çeteci takip eden idealist bir genç…
Toplu dilekçe vermek suçlamasıyla Beyaz Kule’de hapis yatan ve sonra İttihad ve Terakki’ye girerek köylülerin eğitimi için de çalışmaya başlayan, okul inşa eden bir gönüllü…
Mehmet Ali Okar, 1912’deki Batı Rumeli bozgununa dek uzanan dönemi ayrıntılarıyla kayda geçerken, Osmanlı Balkanları’nın çok boyutlu bir tablosunu da çiziyor: Dağ köylerindeki halkın yaşayışı ve askerle ilişkileri, coğrafyanın renkli tasvirleri, av hikâyeleri, askeri tiyatro kumpanyasının turneleri, Meşrutiyet’in Manastır’da yarattığı coşku, Balkan muharebeleri, bozgun ve Resneli Niyazi’nin ölümü…
Mehmet Ali Okar (1880-1935) Selanik’te doğdu. 1902’de Harbiye Mektebi’nden mezun olunca üçüncü Ordu’ya tayin edildi. 1904’te İttihad ve Terakki üyesi oldu. Balkan Savaşları’na katıldı. 1913’te Trakya’daki Şark Ordusu’nda kurulan Otomobil ve Fen Kumandanlığı’nın başına getirildi. Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya-Fransa cephesinde pilotluk, hava gözlemciliği ve fotoğrafçılığı eğitimi ve stajı yaptı. 1915’te Ayastefanos (Yeşilköy) Tayyare Mektebi depo zabitliğine getirildikten iki ay sonra mektep kıta kumandanlığına atandı. İstanbul ve Çanakkale çevresinin hava fotoğraflarını çekti. 1918’de Ayastefanos Tayyare İstasyon kumandanı oldu. İstiklal Savaşı’na katılmak üzere Anadolu’ya geçti. Buca belediye başkanlığı yaptı. TBMM 3., 4. ve 5. dönemlerde milletvekili oldu. Atatürk ona Okar soyadını bizzat verdi. Ankara’da vefat etti.
Selanik’te doğup büyüyen, hemşerisi Mustafa Kemal’le aynı sıralarda Harbiye’de okuyan ve ilk görevlerine Balkanlar’da çıkan bir subay…
Doğduğu topraklara 1902’de teğmen olarak dönen, Adriya kıyılarından Doğu Rumeli’ye, Sırp sınırından Yunan sını... tümünü göster